Çin'in Wuhan kentinde hastalanan bir tek kişinin, sevgili virüslerini dokuz ay on günün sonunda, bu ıslak gezegenin üstünde dolaşan insanların otuzaltı milyonuna bulaştırmış olacağı da, hiç bir kâhinin aklına takılmadı zaten.
Ama ikibinyirmi yılında bunlar oldu, olmaya da devam ediyor, yaygın hem de!..
Tüm ülkelerde, gidişattan sorumlu iktidar sahipleri ise, karınca kararınca ve meşreplerine uygun biçimde, sorunu hemen çözmeye yeltendiler.
İlginç olansa hepsinin izlediği yöntem, üç aşağı beş yukarı birbirine eş.
Bu işi halletmek için uğraş veren ama aşılması için de yardım talep eden iktidar sahipleri, her zaman iki yöntem uyguluyorlardı;
Toplumu korkutmak, sorunu küçümsemek!..
Biri, mevcut yada muhtemel sorunu, olabildiğince büyük ve tehlikeli gösterip herkesi iyice ürkütmek.
Diğeri tam tersine, varsayılan sorunu olabildiğince sıradanlaştırıp, kolay baş edilir nitelikte, basit göstermek.
Şaşırtıcı olansa, sonuç almak için bu iki yöntemin bir arada ve aynı anda birlikte uygulamaya konulması gereğidir.
Öyle de yapılır!
Şimdi artık insanları rahatlıkla işbirliğine, söz dinletmeye, yardıma çağırabilirsiniz. Çünkü…
Şaşkın, kararsız, şu anda ne yapacaklarını tam bilemeyen, güvenme ve teslim olma eğiliminde, rıza göstermeye ve risk almaya hazır durumdadırlar.
Tam istediğiniz kıvamda!..
Gerçekten de, sağda solda, yukarda aşağıda, önde arkada, içimizde dışımızda, yanımızda yöremizde her yerde, etrafı korkutucu kötülükler sarmıştır! Bu biir…
Ama el ele verirsek, onları alt etmek işten bile değildir, aldırmayın siz, defetmek çok kolay olur. Nedir ki, kim oluyor onlar? Bu da ikii…
Toplum bireyleri hemen tav olur, elden geldiğince inanmaya, bu uğurda çabalamaya, gelecek günlerden umutlanmaya amadedirler. Daha ne olsun?
Acaba gerçekten böyle mi oluyor, dedikleri gibi mi? Bakalım…
Her iki yöntemin çıkmazı, toplumu art arda bir soğuk bir sıcak, git gel ederek, panik ile rehavet arasında bocalamasına mı vardırıyor? Yoksa…
Bana ne yahu, umursamazlığına mı?
Bu satırları ekranda bilgisayarla güreşerek dizmeye çalışırken, doğrusu zihnimde salgın ve azgın koronavirüsler cirit atıyordu. Asıl yazmak istediğim onlardı!.
Gelelim, kolay kolay sonlanacak gibi görünmeyen koronavirüs serüveninin bugünkü encamına.
Ben bilmem!.. Bilim adamları, hekimler bilir, kurullar, bakanlar, başkanlar, haberciler, tv yorumcuları ve spikerleri iyi bilir!.. Nedir?
Eğitimsiz halkımız da bilsin diye, "Maske, Mesafe, Temizlik" denir!
Hepsi bu mu, bu kadar mıdır?
Olur mu, daha neler var; Endemi, pandemi, enfekte, dezenfekte, entübe, kontamine, hijyen, antikor, semptom, izolasyon, enfeksiyon, filyasyon, pozitif, negatif, pnömoni, influenza vs..vs.. Başka…
Çok başarılıyız, evrende birinciyiz, aciz dünyaya maske ve yardım kervanları çıkarıyoruz, virüs aşısı eli kulağında gelmek üzere, normalleştik, hastalar azalıyor, ölümler artıyor, olan biten yüzünüze yüzdelerle açıkça açıklanıyor. Ayrıca…
Uzak dur, yakın olma, kalabalıklaşma, toplaşan görürsen de yaklaşma, ayrık dur, yüzgöz olma, gerektiğinde kendini ayır, tecrit et, her şeyi elleme, dokunma, sokaktan gelince ellerini yıka gibisinden analarımızdan duyup öğrendiğimiz basit ve değerli bu lâflar, yasak olmasa bile, ucuzundan ve ayıp kabilinden sayılıyor, frenkçesi dururken niye kullanılsınlar ki? Ne diyeyim, öksürük olmayın işte!..