Sayın Davutoğlu, CHP Merkez Türkiye projesini benim Stratejik Derinlik kitabımdan almış, diyor. Keşke kendisi de bu kitaptan ara sıra bazı alıntılar yapsaydı, çok işine yarardı. Onun da, bizim de, elbet memleketin de... Şimdi mitinglerinde hamasetini duyurmak ve göstermek için bu kadar yırtınmak zorunda kalmazdı.
Zaten bir tek dış politika başarısı bile olmayan bir Dışişleri Bakanı neden başbakanlığa getirilsin ki?..
Çünkü... Ustasının geçen seçimlerde sesi kısılmış, kendisi buna aldırmamış kulak tırmalayan tiz bir çığlığa dönen yeni sesiyle konuşmaya devam etmiş, herkesin içi gıcıklanır gibi olmuştu. Danışmanları ve doktoru n’apıyosunuz efendim, diye kendisini uyarınca da bu işi Davutoğluna bırakmıştı.
Derler ki, Davutoğlu fırsatı kaçırmamış , ben sizi aratmam efendim, eski sesinizi gayet iyi taklit ederim, merak buyurmayın, diye öne atılmış ve işi kapmıştı. Yıldızı işte böyle parladıydı.
Gerçekten de tivilere bakmaksızın, sadece kulak verenler, sanki orada ustası konuşuyormuş gibi bir kanıksama ile işlerine devam edebilmişlerdi.
İşte politik hayatında ortaya koyduğu bu müthiş başarı, tabii ki ustasının gözünden, kulağından kaçmadı. Ve kendisi kaptan köşküne çıkmaya hazırlanırken dümene onu geçirdi.
Şimdi dümeni çevirirken bir yandan da çığırıyor, ancak stereo olarak bu kez, ustası ile aynı anda yayılıyor çevreye!..
Kitabına yazdıklarını, neden halkıyla paylaşmıyor, onlara anlatmıyor?
Çünkü onların oy’una güveniyor, ama aklına güven duymuyor. Bir akademisyen olarak birikimlerini ne anlatıyor ne de hayata geçirme ve uygulama gibi gereksiz işlere kalkışıyor. Geriye hamaset duyguları içinde çırpınarak yırtınma kalıyor. O da onu yapıyor.
Altından koltuk kaymaya başlayınca da, akademisyen sandalyesini bırakıp politik koltuğa nasıl atladığını unutarak, biz koltuk sevdalısı değiliz demeye başlamaz mı?!..
Suriye’de olaylar başlamış henüz bu kadar vahamet kesp etmemişti! Ama adaydı, perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. 2012 yılı Temmuz ayındaydık, merak ettim baktım, Stratejik Derinlik adlı kapsamlı bir yayını olan akademik Dışişleri Bakanı, kitabında bu konu hakkında ne düşünüyor, ne diyor diye.
Okuduğumu alıntı olarak yayımladıydım da;
“Doğu Akdeniz bölgesinde atılan her adım dinamik bir karşı dengenin oluşmasına yol açacaktır...
Bu açıdan Türkiye’nin manevra alanını daraltacak kalıcı ikili kutuplardan kaçınarak oluşabilecek karşı denge grupları engellenmeli ve mümkün olan en geniş alanda bölgesel politikalar geliştirilmeye çalışılmalıdır...
Ortak tehdit algılaması ile girilen ittifak ilişkilerinde kârlı çıkan taraf, bu ortak tehdidin manevra alanını daralttığı müttefiki mahkûm durumunda bırakan taraf olmaktadır.
Bir komşuyu yok saymak ya da sürekli bir gerginlik diplomasisi yürütmek aslında bir zaafın işaretidir...
Askeri üstünlük, bu unsurun doğurduğu diplomatik esneklik zaafını ortadan kaldıramamıştır.
Ortadoğuda diplomatik esneklik altyapısından yoksun hiçbir askeri üstünlük, kalıcı bir zafer getirmez. “ Ahmet Davutoğlu
Bazı yerlerin altını ben çizdim. Okuduktan sonra neyin üstünün çizileceğine de siz karar verirsiniz artık.