Şöyle bir kendime baktım. Meraklı birini gördüm. O da bana bakıyordu. Ne görüyordu acaba?
Uzatmadan ben söyleyeyim. Bir süzgeçti gördüğü baştan ayağa. Elekti, filtre idi, geçirgen ve ayıklayandı... Anlatacağım.
Birinden söz ederken ya da biri benden... Boyumdan posumdan, giyimden kuşamdan, kaşımdan gözümden lâf açar. Etimden kemiğime, halimden tavrıma, yaptığımdan ettiğime bakar. Gelmişinden geçmişine, edâsından endamına, özgünlüğünden mensubiyetine kadar, bakar da bakar. Dikkat kesilir ama belli etmez.
Baktığı ama görmediği ise, aslında bir filtreler manzumesidir. Sadece süzgeçler topluluğu. Hepsi bu...
Süzer, ayıklar ha ayıklar, hiç durmaz!
Bir hekim için, dediklerim bildik sıradan gevezelik olacak. Özür dilerim. Ama okuduğunuz çene düşüklüğünün sahibi, hekim filân değil.
Aklı bişeye takılmış şaşkın biri, sorumsuz üstelik. Anlatacağım dedi ya, anlatıyor işte...
Kişi bedenin ağrıyan yerini hemen bulur. Eliyle de işaret eder. Tarif de eder. N'olduğunu, nedenini tahmin de eder. Olan ise süzgeçlerden birinin tıkanıklığıdır.
İşteee... Bu kadar mukaddemeden sonra, mesuliyet kaçkını biri olarak, ukalalığa başladı bile. Önden buyurun!..
Nefes, ciğer. Teşaşür, böbrek. Gıda, bağırsak. Ağız tadı, tükürük. Hücre besleme, lenfler. Terleme, deri. Vs..Vs…
Kan, dolaşır durur, bir kevgirden bir süzgeçe, oradan bir süzeke, bir elekten bir filtreye geçer. Taşıdığının tazesini bir yana süzer, atığını tersi yöne filtre eder. Sıfır atık diye bişey yoktur, üstü kalsın diyemezsin. Hiçbir canlı kendi atığının içinde, üstünde yaşayamaz, derler ya, bir yerde okumuştum.
Toplum, şu kalabalıkların bir arada örgütlü olduğu organizma, canlı varlık!..
O da bir elekten diğerine süzülerek, nefeslenerek, beslenerek, enerji alıp tüketerek, varlığını sürdürme itiş kakışında. Süzgeçler işliyorsa sorun yok.
Bunlardan biri tıkandığında toplumun eli, acıyan yeri aramadan hemen buluyor. Ahh!. Sesi oradan çıkıyor. Çare de oradan çıkacak, bunu biliyor. Bilmeli…
--------o-------