2011 önceleriydi, Sayın Erdoğan’ın tek adam yolundaki adımları görüldükçe, “dur bakalım” demokrasiden ayrılmaz diyenler çoğunluktaydı, demokrasiyi korumayı amaçlıyordur diyenler bile vardı!
Sonrasında, Ak Parti içinden bir grubun karşı vaziyet alması beklendi; Parti’nin liderinin değişmeyeceği anlaşıldı, parti örgütü ve milletvekilleri için “partinin önderi belli” idi!
Cumhurbaşkanlığı seçimleri döneminde, Ak Parti genel başkanı Başbakanla Cumhurbaşkanının uyum içinde çalışabileceği sanıldı. Bugün bile aynı kanıda olanlar var!
2015 biterken, “Türkiye önderinin çizdiği yolda yürür” görüşüne gelindi.
22 Mayıs Kongresinde Binali Yıldırım, mührü cebine koydu ve “Yolun yolumuz; davan davamızdır” diye kürsüye çıktı!
Oysa Türkiye seçmeninin yarıdan fazlası birbirine “Erdoğan nasıl önlenebilir?” diye soruyordu. Bazıları umutsuz, bazıları heyecanlı, bazıları yorgun …
Ne yapılabilir sorusuna değişik cevaplar veriliyor. Eski milletvekili- yargıç Rıza Türmen soruyu, T24’teki yazısında özetle şöyle cevaplıyordu (13 Mayıs 2016):
Muhalefetin bu gidişi durdurmakta yetersiz kalması halkta umutsuzluk, karamsarlık, bezginlik yaratıyor.
AKP’nin hegemonyasına itiraz eden bütün demokratik güçlerin katıldığı bir kurultay toplanarak, ortak bir strateji çerçevesinde mücadele verecek yeni bir güç merkezi yaratmalıdır.
Dileyen siyasal partilerin katılabileceği bu Birlik hiçbir siyasal partinin şemsiyesi altına girmemelidir.
Birliğe katılan kuruluşlar kimliklerini ve ayrı görüşlerini saklı tutabilmelidir”.
Açıkça Rıza Sayın Türmen’e göre, Ak Parti hegemonyasına karşı çıkmak için demokratik güçler bir araya gelip strateji belirlemeli ve uygulamalıdır.
Bunlara ben de bazı eklemeler yapmak istiyorum, bu konuya kafa yoranlar için.
Türmen’in önerisine katılıyorum; bence ayağa kalkıp 1919 Amasya Genelgesi üslubuyla, “Milletin demokratik yaşamı tehlikededir; milletin özgürlüğünü yine milletin azim ve kararı kurtarabilir” diye haykırmalı ve gereği yapılmalıdır.
İlk hedef milli irade ve demokrasinin kurtarılması olacak bu Birliğin kuruluş ve çalışma ilkeleri arasında şunların bulunmasını zorunlu görüyorum:
Birlik’in amacı, ülkede yaratılmış olan hegemonik düzene karşı ortak mücadele verecek yeni bir güç merkezi kurulmalıdır.
Birlik demokrasiyi kurtarma dışında başka bir görüşün gerçekleşmesine hizmet etmez.
Birliğe katılan kişi, dernek, sendika ve gruplar evrensel insan haklarına dayanan demokrasi görüşünü ve Türkiye’de uygulanmasını savunurlar; hiçbir durum demokrasiyi tartışmaya neden olamaz.
Birlik üyeleri sağcı, solcu, devrimci, muhafazakar, liberal, kapitalist gibi değişik ideoloji ve öğretilere mensup olabilir, ancak Birlik bu sıfatlarla nitelendirilmemelidir.
Birlik’in Türkiye’de siyasal darbeye karşı çıkılması ve evrensel insan haklarına dayalı tam demokrasinin kurulması dışında hedefi bulunmadığı her fırsatta belirtilmelidir.
Katılmak isteyen kişiler kendileri ve kuruluşların başkanları başvurduklarında Birlik’e üyelik işlemine başlanır ve işlem bitirilince uygun biçimde açıklanır.
Birlik, evrensel insan haklarına dayanan demokrasiyi savunmak ve belirlenen stratejiye uymak dışında, üyelerinin çalışma ve düşün hayatlarındaki görüş ve eğilimlerine katılmaz veya ortak olmaz.
Birlik’e katılacak kişi ve kuruluşlar kimliklerini ve evrensel insan haklarına dayanan demokrasiye karşı olmayan görüşlerini saklı tutacaklardır.
Birlik hiçbir siyasal partinin şemsiyesi altına girmemeli ve evrensel insan haklarına dayanan demokrasiye bağlı bir partiyi de dışlamamalıdır.
İlk Kurultayda yenisi belirleninceye kadar Birlik kararlarını uygulayacak geçici yürütme kurulu kurulmalıdır.
Kurultay üye sayısı, üyelerin nasıl belirleneceği, toplanma yeri, gündemi ve görüşme usulü belirlenip kamuya açıklanmalıdır.
Kurultay çok acele toplanıp mücadele stratejisini, organlarını ve çalışma kurallarını belirlemelidir.
Sayın Türmen’in açıkladığı ve benim eklediğim esaslar tamamlanarak hemen başlanırsa, siyasal hayatta umut kapısı açılacağına inanıyorum.