Cumartesi günü, TBMM’de, kuruluş yıldönümü kutlandı.
Tutanağa göre 66 dakika süren bu oturumda, Meclis Başkanı ve üç parti genel başkanı ile HDP grup başkanvekili konuşmuşlar; Cumhurbaşkanı Erdoğan da balkondaki locadan izlemiş.
Toplantıyla ilgili iki gözlemimi ve konuşmalarla ilgili görüşümü okuyucularıma sunmak istiyorum:
İlk gözlemim, Başkan İsmail Kahraman’ın toplantıyı açarken kullandığı kelimelerdi.
Sayın Kahraman, “Sayın Cumhurbaşkanımız dinleyici locasındaki yerlerini alarak yüce Meclisimizi onurlandırmıştır” diyerek oturumu açtı ve sözlerine “Sayın Cumhurbaşkanım, sayın Milletvekilleri …” diye başladı.
Anadolu Ajansı’nın, Meclis görüşmesini, bir partiyi yok sayarak vermesi görevin kötüye kullanılmasıdır
1923’ten beri, Cumhurbaşkanları Meclis’e gelip konuşmuşlar veya görüşmeleri izlemişlerdir. Cumhurbaşkanlarının meclise gelişleri, Meclis Başkanınca, kürsüden “Meclisi onurlandırmak” olarak nitelenmiş midir; merak ettim!
Atatürk, İnönü, Bayar dönemlerinin 1 Kasım tutanaklarına baktım; oturumu açarken başkan, Cumhurbaşkanı’nın konuşacağını Meclis’e bildirmiş, onlar da kürsüye alkışlanarak çıkıp konuşmuşlar.
Diğer ziyaretlerin hangi aşamasında ne söylendiği ayrı bir inceleme konusu. Ziyaretin “Meclis’i onurlandırma” olarak kürsüden bildirilmesi bana ileri bir şey gibi geliyor! Ayrıca Başkan’ın konuşmasına Cumhurbaşkanı’nı selamlayarak başlamasını aşırı buluyorum. Sayın Başkan’ın değerlendireceğini umut ederim!
İkinci gözlemim, haberin Anadolu Ajansı’nın internet sayfasındaki metniydi. Anadolu Ajansı’nın, Meclis görüşmesini, bir partiyi yok sayarak vermesi görevin kötüye kullanılmasıdır; yasal ve ahlaki hiçbir kuralın geçerli sayılmadığı ‘kör kör parmağım gözüne’ bir durumdur!
Üçüncü değineceğim husus, Başkan ve dört partinin konuşmalarıdır.
Meclis Başkanı ve Başbakan, Cumhurbaşkanı’nın son aylarda, hassasiyet gösterdiği hususları benimsediklerini açıklamış oldular, diğer üç parti de kendilerini tekrarladı.
Bunları kendi cümleleriyle not ediyorum:
TBMM Başkanı İ. Kahraman: Ülkemizin istiklali, huzur ve selameti, toprak bütünlüğü, halkımızın güvenliği ve hürriyeti, geçmişte olduğu gibi bugün de açık veya örtülü birçok saldırının hedefi durumundadır.
Sözde ileri bazı devletler terör çeteleri lehine her türlü destek ve çalışmayı yapıyorlar. sosyal ve siyasal bünyemizi tahrip edici tutumlar sergiliyorlar. Terörist eylemlerle mücadelemizde gevşeklik göstermeyecek ve boyun eğmeyeceğiz.
Başbakan A. Davutoğlu: Tarihî bir hikâye olmadıkça milletler var olamazlar. Tekrar Kut’ül Amare'yi, Çanakkale ruhunu bu anlamda tefekkür etmeliyiz. Yüz sene önce dedelerimizin oturduğu bu Meclis, bugün yine değişik tehditlerle karşı karşıya kalan bir ülkenin meclisidir.
Onun için, siyasi düşüncelerimiz arasındaki farklılıkları bir kenara koyarak, hep beraber bu ülkenin istiklali, bu milletin onuru için omuz omuza vermeliyiz. Meclis’in kapanmasına kadar giden acıları hiç unutmamak, onların bir daha yaşanmaması için demokrasiyi savunmak, birliği savunmak.
CHP Genel Başkanı K. Kılıçdaroğlu: Demokrasi özgür yurttaşların, özgür medyanın, bağımsız yargının olduğu ve iktidarların egemenliğin kaynağı olan halka her gün hesap verdikleri bir rejimin adıdır.
MHP Genel Başkanı D. Bahçeli: Bin yıldır üzerinde yaşadığımız bu coğrafya Türk vatanıdır, bu vatanın gerçek sahibi Türk milletidir, bu ülkenin ismi Türkiye’dir, devleti Türkiye Cumhuriyeti'dir. Doksan altı yıl önce toplanan Mecliste ayrışmanın yolları asla aranmamış, bir arada yaşamanın kudretine bağlanmış, bin yıllık kardeşlikte karar kılınmıştır.
HDP Grup Başkan Vekili Ç .Demirel: Bu tıkanıklık, halka dayanan, demokratik ve özgürlükçü bir siyasal çevreye sahip güçlü bir siyasi proje ve iradeyle aşılabilir. Dolmabahçe mutabakatının inkârıyla birlikte ülkemiz büyük bir savaş atmosferinin içine sokulmuştur. Dokunulmazlık konusunun amacı, yönetim erkini tek bir kişide toplayan, halkı politik bir özne olmadan yönetimden dışlayan otoriter bir rejimi inşa etmektir.
Meclis’in son toplantısından ne anladım?
Meclis’in bir saatlik toplantısında terör politikaları bir kez daha tekrarlanmış oldu.
Bu konuşmalara hakim olan terör anlayışı ve ona bağlı olarak belirlenen politikaları her gün dinliyoruz!
Bu politikalarla sonuç alınamayacağına inananlardanım, hükümet de ısrar ediyor sonuç alınacak diye; yarın öbür gün deniyor, ancak bitmiyor! Söylenen politikalarla bitmeyeceğini geçen hazirandan bu yana, ihtiyatlı ifadelerle belirtiyorum.
Çözüm, siyaset adamlarımızın devlet görevlilerine danışarak, farklı politikalar üretmesine bağlıdır.
Devlet sorumluluğunu üstlenmiş olanların açıkladıkları, mücadelenin sonuçlanması hedefini her duyduğumda ürpererek hayretler içinde kalıyorum!
Barış, terör unsurlarını bitirdikten sonra deniyor! Oysa ocak yakılmadan çorba kaynamadığı gibi, barış konuşulmadan da savaş bitmez!
Barış, terör unsurlarını bitirdikten sonra deniyor! Oysa ocak yakılmadan çorba kaynamadığı gibi, barış konuşulmadan da savaş bitmez!
Dünyadan örnek veren de yok!
Bir kişi çıkıp da anlatmıyor nasıl bitmiş; nerede bitmiş?
Mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğiz demekte ısrar etmenin yararı yoktur kimseye!
Meclis’te yine kısa vadeli iç politika gözetilerek konuşuldu da ne kazanıldı? Kim mutlu oldu, kim umutlandı?
Özetle, açılış yıldönümünde Meclis, gerçeğin çok uzağındaydı!