O Ses Türkiye yarı finalinde elenen Hayri Kasaç programa veda etmeden önce tek kelime Türkçe bilmediğinden dolayı onun yarışmada okuduğu şarkılardan hiçbir şey anlamadığını hep üzülerek kendisine söyleyen annesinin gönlünü alma yolunda bir Kürtçe ninni seslendirdi.
Kasaç Kürtçe ninniyi okurken salondakiler de ona bir alkış tufanı ile eşlik ettiler.
Heyhat dünya!..
Yıl 1999. Ahmet Kaya, kendisini 'Yılın Müzik Yıldızı' seçmiş Magazin Gazetecileri Derneği'nin ödül gecesinde "Kürtçe şarkı yapıp klip çekeceğim, bu klipi yayınlayacak yürekli insanlar olduğunu da biliyorum" dediğinde salondakiler tarafından nasıl lânetlenip kendisine bir 'yuh tufanı' ile eşlik edilmişti, hatırlayın!..
Yine hatırlayın, ondan 12 yıl sonra 2011'de şarkıcı Aynur da İstanbul Caz Festivali kapsamında Harbiye Açık Hava'da farklı ülkelerden sanatçıların katıldığı konserde Kürtçe şarkı söyleyince nasıl yuhalanmış, "Kahrolsun PKK" sloganları eşliğinde fırlatılan minderler ve pet şişeler nedeniyle sahneden inmek zorunda kalmıştı.
Neden, çünkü aynı günlerde Diyarbakır'da çıkan çatışmada 13 askerin hayatını kaybetmiş olması nedeniyle tansiyon yüksekti ve böyle bir ortamda Kürtçe'nin, Kürtçe şarkının payına düşen de buydu.
Annesinin hatırına Kürtçe ninni okuma arzusunu dillendiren Kasaç'a Acun Ilıcalı'nın "Tabii tabii" şeklinde onay sözlerini de duyduk tabloyu doğallaştırırcasına.
Nihayetinde bir evladın annesine bir yudum mutluluk sunma isteğiydi bu ve insan olan anlardı, öyle değil mi?..
Heyhat dünya!..
Bu topraklarda Kürt analarına cezaevlerinde tutuklu evlatlarıyla görüş gününde tek kelime Türkçe bilmedikleri için kendi bildikleri dilde iki kelime etmenin dahi çok görüldüğü, "Yassahhh!" diye engellendiği günler de hâlâ yanı başımızda değil mi?..
İnsan olanın anlaması zor mu zor, güç mü güç, imkansız mı imkansız günler!..
'O Ses Türkiye'nin Kürt yarışmacısı, annesinin gönlünü almak için okuduğu Kürtçe ninninin ardından sözlerini "Türkiye halklarına da özel selâmlarımı iletiyorum" diyerek tamamladı.
Yine, heyhat dünya!..
Bu ülkede insanlar on yıllarca "Yaşasın halkların kardeşliği" dediği, 'halkların özgürlüğü'nden söz ettiği için kovuşturuldu, göz altına alındı, tutuklandı, ezaya-cezaya maruz kaldı.
Ayrıca daha dün gibi değil mi, Diyarbakır'dan Beyaz Show'a bağlanan öğretmen Ayşe Çelik'in, "İnsanlar ölmesin, çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın" dediği için ve onun sözlerine, "Barış dilekleri bizim için de geçerli" diyerek destek veren, şimdi 'O Ses'te Kürtçe ninni okunurken de jüri koltuğunda oturmakta olan Beyazıt Öztürk'ün başına gelenler…
Bugün bir annenin gönlünü hoş etmek için bir evladın ekrandan Kürtçe ninni okuması ne anlam ifade etmekte ise o zaman Ayşe Öğretmen'in "anneler ağlamasın" serzenişi de onu ifade etmekte idi. O yüzden Beyaz Show'daki konuklar da onu alkışladılar ve hatta Beyazıt davet etti onları bu sözleri alkışlamaya…
Sonuç, 'terör-sevici', 'hain', 'PKK-destekçisi' damgası yemek oldu.
Popüler kültür uçuk-kaçık, ele avuca sığmaz ve tekinsizdir.
Hem bir tahakküme teslimiyet alanı, ama hem de bir direnişe imkân alanıdır.
Popüler kültür evreninde karanlık ya da aydınlığı, cennet ya da cehennemi, taltif ya da tel'ini ve faşizmi ya da özgürlükçülüğü deneyimlemenizi incecik bir çizgi ayırır birbirinden…
Her şey pamuk ipliğine bağlıdır. Bağlamsal-durumsaldır. Ak sayılanın karalanması, karanın aklanması an meselesidir.
Söz gelimi, eğer 'O Ses Türkiye'nin Kürt yarışmacısı Hayrı Kasaç sevgili annesinin Kürtçe ninnisini okumanın arkasından 'Türkiye halklarına selâm'ını Ayşe Öğretmen'in Beyaz Show'a bağlandığı o 'ateşli günler'de göndermiş olsaydı… Veya Aynur'a pet şişelerin fırlatıldığı o ölümlerin tavan yaptığı günlerde yaşansaydı bunlar...
Biz şimdi Acun'u da terör-destekçisi', bölücü-hain' yaftaları boynuna asılmış görebilirdik.
Bu memlekette 'Türkiye halkları' lafzını kullanmak da kullanılmasına zemin, sahne ekran hazırlamak da kolay değildir, cesaret ister.
Çünkü bu topraklarda 'Türkiye halkları' dediğinizde birileri çıkar, "Bildiğim kadarıyla bir tek halk var, o da Türk halkı" diye karşınıza dikilir.
Yıllar önce bir televizyon programında önde gelen Türkçü entelektüellerinden biri ile hem ekran önünde hem de ekran arkasında elbette ölçülü ve düzeyli çerçevede aramızda çıkan tartışmayı hiç unutmuyorum. Onun siyaseten bildiği kadarıyla bu memlekette bir tek halk vardı ki o da Türk halkı idi.
Benim bir antropolog olarak bildiğim kadarıyla da ulus-devlet Türkiye'nin sınırları içinde türlü çeşit halk ayırt etmek mümkündü.
O, beni 'halk'ı etnik grup ile karıştırıyor olmakla eleştiriyordu. Ben ise zaten 'ethnos'un halk demek olduğunu, bir siyasi coğrafya içerisinde etnik gruplardan söz etmekle halklardan söz etmenin bu nedenle antropolojik perspektiften hiçbir farkı olmadığı belirterek kendi pozisyonumu savunuyordum.
Mesele uzundu, biz uzatmadık. Lâkin bu memlekette 'halk mı halklar mı' tartışmasının ne kadar vahim sonuçlara yol açtığını geçmişten, Meclis kürsülerinden de, işte yukarıda mevzubahis ettiğimiz üzere magazin ödül gecelerinden de gayet iyi biliyoruz.
1991'de Sosyal Demokrat Halkçı Parti listesinden Meclis'e giren Leyla Zana'nın Türkçe başladığı yemini Kürtçe olarak, "Bu yemini Türk ve Kürt halklarının kardeşliği adına ediyorum" demesinin kopardığı fırtınayı hatırlayın!..
Ya da tekrar dönüp, 1999'da Magazin Gazetecileri Derneği ödül gecesinde Ahmet Kaya'nın, kendisini linç etmek için birbirini ezenlerin önünde sarf ettiği şu sözleri hatırlayın:
"Yıllarca bunu söyledim: Kürt ve Türk halkları kardeştir ve yıllarca da böyle kalacaktır. Ve yıllarca Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünü savunduğumu söyledim. Binlerce yıl daha bölünmeyeceğini savunuyorum ama Kürt realitesini de sahiplenmek ve kabul etmek zorundadır bu ülke. Bunu söylüyorum, bu kadar yani!.."
Ahmet Kaya'nın belki de hayatına mal olmuş bu eylem ve söyleminden 20 küsur yıl sonra bugün onun dilindeki 'Kürt realitesi'ni bir realite-şov programında şimdi alkışlar eşliğinde karşımızda görmekteyiz!..
Ama elbette burası Türkiye.
Şeamet tellallığı yapmak gibi bir niyetimiz, arzumuz, motivasyonumuz olmadığını herkes biliyor, fakat O Ses Türkiye'yi yarı finalde noktalayan Hayri Kasaç'ın "Türkiye halklarına selâm olsun" şeklindeki veda sözleri mutlaka birilerine batacak, dert olacak, mesele haline getirilecektir.
Yine de her ne olursa olsun, bugün popüler kültür evrenimizde "Türkiye halklarına selâm olsun" diyen genç müzisyenin ayakta alkışlanan sözleri, aynı evrende uzun yıllar önce benzeri sözleri hayatı pahasına söylemiş Ahmet Kaya'nın ruhuna bir ferahlık, serinlik, esenlik olarak dokunmuştur diye düşünmek gerekir.