Başbakan Tayyip Erdoğan’ın makam odasının basına yansıyan fotoğrafları...
- NOKTA VURUŞLAR - Başbakan Tayyip Erdoğan’ın makam odasının basına yansıyan fotoğrafları bir hayli ilgi topladı. Reuters’in hemen seçim ertesinde çekip tüm dünyaya servis ettiği fotoğrafların gerçekten de ülke nüfusunun yarısına hitap eden birinin kültürel anlam haritasını sergileme bağlamında ele alınmayı, irdelenmeyi ve tartışılmayı hak eden yanları olduğunu düşünmek mümkün… Ben Cüneyt Özdemir gibi “kitsch diyebileceğimiz görsel bir kakafoni” (Radikal, 12 Haziran 2011) demekten kaçınıp daha sakıngan üslupla, “arabesk” bir doğu-batı sentezi girişimi demekle yetineyim!..
Lâkin bence görüntüde en dikkati çeken nokta, makam koltuğunun arkasındaki Atatürk portresi… Özdemir buna da değinmiş, ama hayli teğet biçimde… Oysaki bana en çok anlam ifade eden bu görüntü oldu. Beni yıllar önce yaptığım doktora tez çalışmamın “kahraman”ı, Nakşibendî şeyhi Nazım Kıbrısî’nin bir sözüne “ışınladı”… Tez’e dayalı olarak kaleme aldığım kitabımın (“Batı’da Bir Nakşî Cemaati: Şeyh Nazım Kıbrısî Örneği”, İletişim, 1996) 249’uncu sayfasındaki söze… Orada Şeyh Nazım aslında genelde İslâmî ve İslâmcı pozisyondaki nice insanın hissiyat ve fikriyatına tercüman olur mahiyette, Atatürk hakkında bakın nasıl bir değerlendirme yapıyor: “Kalpak giyen ve milleti İslâm adına mücadeleye çağıran Mustafa Kemal’i kabul ediyor ve minnet duyuyoruz, fakat fesi ve Arap harflerini yasaklayan ‘Öteki’ni tanımıyoruz”.
Sanırım Türkiye’de İslâmî camianın içinden olanlar ya da dışından olsa da ona hasbelkader nüfuz edebilmişler, bu ve benzeri “veciz” ifadelere yeterince aşinadır. Başbakan bu portreyi gerçekte neden tercih etmiştir, bilemiyoruz. Ama yukarıda yazılanlar doğrultusunda sanırım benim tahminim açıklık kazanmıştır. Kuvvetle muhtemel ki Erdoğan için de Atatürk’ün “şapkalısı” değil “kalpaklısı” makbul!.. Eh, ne yapalım, post-Kemalist AKP Türkiye’sinde Atatürkçülük de böylesi “semantik” ve “semiyotik” bir modifikasyona uğramış, çok mu?! En azından Atatürkçülük bitmedi. “Gardırop Atatürkçülüğü”nden “Kalpaklı Atatürkçülük”e geçildi, o kadar…