Müslüman Kardeşler’in söyleminde İslâm’ın anlamı ve mahiyeti, örgütün en önde...
'Şehid' Seyyid KutubMüslüman Kardeşler’in söyleminde İslâm’ın anlamı ve mahiyeti, örgütün en önde gelen ideologu olarak nitelendirilebilecek Seyyid Kutub tarafından hem netleştirilip hem de zenginleştirilmiştir. Kimilerince “İslâmî fundamentalizmin babası” sayılan, kimilerince de Usame Bin Ladin’in, fikirlerinden en çok etkilendiği ve ilham aldığı düşünür olduğu öne sürülen Kutub, el-Benna ile aynı yılda (1906) doğdu ve yine onun gibi bir ilkokul öğretmeni olmak üzere Dar’ül-Ulûm’a gitti. Mezun olduktan sonra da Eğitim Bakanlığı’nda müfettiş olarak çalışmaya başladı. Kutub 1948’de Bakanlık tarafından iki yıllığına Amerika’ya gönderilmiş ve orada eğitim örgütlenmesi üzerine çalışmıştır. Mısır’a döndükten sonra Müslüman Kardeşler’e katıldı. Büyük bir kısmı din ve İslâm üzerine olan 24 kitap yazıp sayısız makaleye imza atmış son derece çalışkan bir entelektüel ideologtu. Batı Hayranlığından Düşmanlığına Seyyid Kutub, ilginçtir ki eğitiminin erken evrelerinde Batı’ya karşı herhangi bir antipatisi olmayan, aksine olumlu duygular besleyen bir şahsiyetti. Fakat 1940’lardan itibaren özellikle İsrail’in kurulma sürecinde Batılı devletlerin oynadığı rol, Batı dünyasındaki ahlâki çöküntü ve Arap-karşıtı önyargılar onda Batı düşmanlığının fitilini ateşlemiştir. Bunun sonucu olarak daha militan-İslâmî tonda yazılar yazmaya başladı ve süreç içerisinde Müslüman Kardeşler’in manevi-ideolojik önderi haline geldi. Nasır, 1954’te Müslüman Kardeşler’i ezmek üzere harekete geçtiğinde Seyyid Kutub, diğer pek çok “İhvan” üyesiyle birlikte hapse atıldı ve işkenceye maruz kaldı. Bununla birlikte yazı performansı açısından en verimli dönemi de hapiste geçirdiği bu yıllar olmuştur. 1964’te serbest bırakıldıktan birkaç ay sonra yeniden yakalandı ve 1966’da hükümeti devirmeye karşı bir planla ilgisi olduğu şüphesiyle idam edildi. Mevdudi Etkisi
Seyyid Kutub’un düşünceleri Hasan el-Benna’nın yanı sıra Mevlana Mevdudi’den büyük ölçüde etkilenmiştir. Mevlana Ebul ala-Mevdudi, kurduğu “Cemaat-i İslâmî” partisi ile Hasan el-Benna ve Müslüman Kardeşler’ce Mısır’da temsil edilen İslâmî ideolojik hareketin aşağı yukarı benzer bir versiyonunu Hint Yarımadası’nda hayata geçirmiştir. Kutub, “Allah’ın hükümeti”, “cihat” ve “İslâm’ın devrimci karakteri” vb. temalar üzerine görüşlerini geliştirirken Mevdudi’den fazlasıyla yararlandı. Kutub toplumu iki kampa ayırır: İslâm’ın kuralları ve yönetimine bağlı olanların teşkil ettiği “Allah’ın partisi” (“Hizbullah”) ve bütün diğer İslâm-dışı sistemleri benimseyip onlara tâbi olan geri kalanların mensubu olduğu “Şeytan’ın partisi” (“Hizbüşşeytan”)… El-Benna gibi o da İslâmî modernistlere ve zamanın ulemâsına oldukça eleştirel bir pozisyon aldı. O, Şeriat’ın her daim geçerli, değişmez ilkeleriyle insanların Şeriat’ı farklı yer ve zamanların sosyo-tarihsel koşullarına uygulayarak yaptıkları hukuki düzenlemeler arasında bir ayrımın altını özellikle çizmiştir. İslâm, Alternatif Değil Zorunluluktur! Entelektüel gelişim sürecinde Seyyid Kutub’un Batı sistemine bir “İslâmi alternatif” üzerine konuşmaktan, gerçek inananların uğrunda yaşamayı da ölmeyi de içtenlikle arzu edecekleri bir “İslâmi zorunluluk” bahsine ilerlediği söylenebilir. Buna bağlı olarak, o, “Kardeşler”in aşırı uçtaki radikal unsurlarına daha fazla hitap etmiş ve “İhvan”dan türemiş olan “Tekfir el-Hicre”, “İslâmî Kurtuluş”, “el-Cihad” gibi militan İslâmî karakterdeki yeni örgütler üzerinde güçlü etkiye sahip olmuştur. Bunlardan sonuncusu, Nasır’dan sonra Mısır devlet başkanı olan Enver Sedat’a suikast düzenleyenlerin mensup olduğu örgüttür. İsrail Yenilgisi ve Nasır’ın Sonu 1967 Arap-İsrail Savaşı’nda (“Altı Gün Savaşı”) Mısır’ın hayli onur kırıcı biçimde yenilmesi, Nasır’ın laik Arap sosyalizmine öldürücü bir darbe indirdi. Ortaya çıkan yeni siyasal iklim, Müslüman Kardeşler’in Nasır tarafından bastırılan görüşlerinin, özellikle de rejimin İslâmî inanç ve değerlere sırtını döndüğü, hatta bunları bastırdığı iddiasının kabulü için elverişli bir durum yarattı. Nasır durumu derhal kavrayarak hızla bu popüler İslâmî duyarlılıkla işbirliği yoluna gitti. Nisan 1968’de yaklaşık üç yıldır hapiste olan “Kardeşler”den yüzlercesini serbest bıraktırmıştır. Ne var ki bu “manevra”, Müslüman Kardeşler’in Nasır aleyhtarı, özellikle de İsrail karşısındaki küçük düşürücü ve alçaltıcı yenilginin sorumluluğunu ona yükleyen tutumunu değiştirmedi. Örgüt öncülüğünde Nasır’ı hükümetten çekilmeye çağıran gösterilere askerin müdahalesinde onlarca ölü, yüzlerce yaralı oldu. Nasır, Müslüman Kardeşler’in iktidarı ele geçireceği kaygısıyla “istemeden” devlet başkanlığını sürdürdüğünü ifade etti. Sedat – 'İhvan' Buluşması
Nasır’ın 1970’te ölümünden sonra devlet başkanı olan Enver Sedat, dindarlığıyla bilinen ve zamanında Müslüman Kardeşler’le yakın temas içinde olmuş bir isimdi. Sedat göreve gelir gelmez hapisteki Müslüman Kardeşler mensuplarının hepsini serbest bıraktı. Sedat’ın özellikle Nasır’ın ölümünden sonra Mısır’da giderek yükselen sol-sosyalist harekete karşı “İhvan”da kendisine taktik bir müttefik aradığını söylemek yanlış olmaz. Ancak İslâmî harekete sunulan “serbesti”, Müslüman Kardeşler’den daha radikal grupların doğuşuna da zemin hazırlamıştır. 1975’te Sedat’ın ilan ettiği genel af, Müslüman Kardeşler’in gücünü iyice toparlamasına ve El Ezher Üniversitesi’yle bütünleşmesine imkân sağladı. Hasan el-Benna’dan sonra örgüt içinde ortaya çıkmış bölünmüşlükten memnun ve bunu sürdürmek isteyen Sedat, Müslüman Kardeşler’in “Ilımlılar” grubunu siyasi statükonun içerisine çekme yolunda bu grupla işbirliğine gitmiştir. Bu süreçte iktidar partisinin sunduğu “bilet”le “İhvan”dan altı önde gelen isim parlamentoya girdi. Hükümet, örgütün bu “parça”sına alabildiğine iyi ve olumlu davranmaktaydı ve “el-Dava” adlı aylık bir dergi çıkarmalarına da izin verdi. Sedat – 'İhvan' Bozuşması Enver Sedat’ın örgütün “Ilımlılar” grubuyla işbirliği yapıp onları legal-parlamenter siyasetin içine çekme girişiminin sonucu, militan karakterli diğer “Kardeşler”in örgütten ayrılması ve daha radikal gruplar kurması oldu. Daha sonra Sedat’a suikast yapacak el-Cihad örgütü, bu süreçte ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla Müslüman Kardeşler’in ılımlı kesimine yakınlaşmakla Sedat’ın bir anlamda kendi sonunu hazırladığı da düşünülebilir. Sedat’ın iktidara geldikten sonra Müslüman Kardeşler’le kurduğu olumlu ilişki, onun İsrail’le barış görüşmelerine başlamasıyla bozulmaya başladı. ABD ile yakınlaşmalar, İsrail’i ziyareti ve Batılılaşma yolunda ülke içinde attığı adımlar, onunla İslâmî gruplar arasındaki mesafenin açılmasına neden oldu. Sedat’ın Öldürülmesi Kendisiyle dirsek temasındaki “Ilımlı İhvan” bile Camp David Barış Antlaşması’nın, en hassas nokta olan Filistin sorununu çözme yolunda yetersizliği nedeniyle hayal kırıklığı içindeydi. Hâl böyleyken El Ezher, Sedat’ın da zorlamasıyla 1979’da barış girişimleri konusunda onun tavır ve politikasını tasdik eden bir fetva yayınladı. Bu “Ilımlı” Müslüman Kardeşler açısından kırılma noktası oldu ve artık onlar da pek çok konuda Sedat’a muhalefet yapmaya başladılar. Süreç Müslüman Kardeşler’in sokaktan, hatta parlamentodan alınıp yeniden zindanlara yollanması şeklinde ilerledi. İsrail’den gelen baskıların sonucu olarak Sedat yaklaşık iki bin insanı hapsetti ve el-Dava’yı kapattı. Müslüman Kardeşler yanlısı oldukları şüphesiyle 200 kadar subayı da ordudan attı. Bu sertlik, karşılığını bulmakta gecikmedi ve 1981’de bir askeri geçit töreninde düzenlenen suikastla Enver Sedat, el-Cihad üyesi bir yüzbaşı tarafından yaylım ateşine tutularak öldürüldü. Mübarek Dönemi
Sedat’ın yerine onun yakın arkadaşı ve 1973 Arap-İsrail Savaşı’nda (Yom Kippur) yıldızı parlamış olan Hüsnü Mübarek başkan oldu. Mübarek, militan İslâmi hareketlerin üzerine kararlılıkla gidip onları şiddetle bastırırken rejimin “lâdinî” (laik) muhaliflerini serbest bırakarak onlarla diyalogu geliştirmiştir. Bu arada Sedat’a suikast düzenleyen el-Cihad üyelerini de İslâm dünyasının pek çok bölgesinden gelen kınamalar pahasına idam ettirdi. 1982’de kendisine yönelik radikal İslâmcı bir suikast girişimi başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra Mübarek, El Ezher ulemâsıyla işbirliğine giderek hem rejim için meşruiyet sağlama hem de hapisteki İslâmcıları yeniden eğitme çabası içinde oldu. İslâmi olmayan (laik) muhalefetin önünü açma yolunda muhafazakâr Yeni Vefd Partisi’ne 1984 parlamento seçimlerine katılma hakkı tanıdı (böyle bir ayrıcalık Sedat tarafından hiç sunulmamıştı). Fakat Yeni Vefd Partisi ile Müslüman Kardeşler ittifak içerisine girdiler. Bunun temelinde her iki oluşumun da Temmuz 1952’de gerçekleşen Nasırist devrime karşı olmaları yatmaktaydı. Muhalifler Buluşması 1987’de yapılan seçimler Mısır’da İslâmî muhalefetin daha artan bir güce ulaştığını gösterdi. Müslüman Kardeşler bu defa hem liberallerle hem de Sosyalist İşçi Partisi’yle ittifak yaptı. Oyların yüzde 17’sini alan bu ittifakın kazandığı 60 milletvekilliğinden 35’i “Kardeşler” tarafından kullanıldı.Bu gelişmelerin Müslüman Kardeşler’e, Mısır’da kendi dışında kalan diğer rejim karşıtı gruplarla diyalog ve işbirliğine açık, dolayısıyla daha “demokratik” bir siyasi üslup ve motivasyon kazandırdığını düşünmek mümkündür. Örgütün klasik seçim sloganı olan “Çözüm İslâm” bile bu süreçte değiştirilmiş ve “Demokratik Değişim” sloganı 2000’li yıllarla birlikte kullanıma sokulmuştur. Mübarek rejiminin çok daha otoriter ve muhalefeti sindirmeye yönelik bir yapı kazanması, 1990’lardan itibaren gözlemlenebilen bir olgudur. Öyle ki seçimlerin hemen öncesinde Müslüman Kardeşler başta olmak üzere rejim muhaliflerinin tutuklanması, Mısır’da “vaka-i adiye”den sayılır olmuştur. Buna karşılık hem Müslüman Kardeşler öncülüğündeki İslâmî muhalefet direncini sürdürmüş hem de rejim muhaliflerinin Mübarek karşısında birlikte hareket etme eğilimleri giderek güçlenmiştir. 1981’den beri sıkıyönetimin sürdüğü Mısır’ı şimdilerde bu “Mübarek diktası”nı kırarak daha demokratik arayışlara sevk eden isyan enerjisinin böylesi bir muhalifler ittifakından beslendiği söylenebilir.
Yarın: 'Suriyeli' Müslüman Kardeşler 'Müslüman Kardeşler Nedir, Ne Değildir? - 3' yazısı için tıklayınız...'Müslüman Kardeşler Nedir, Ne Değildir?- 2' yazısı için tıklayınız...'Müslüman Kardeşler Nedir, Ne Değildir? - 1' yazısı için tıklayınız...