Büyüteç'te yeni yılın ikinci yazısında Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve Emniyet teşkilatındaki ilginç iki emeklilik hikâyesini okurlara aktarmıştım.
Yazıda geçen hikâyelerden TSK ile ilgili olanını kısaca hatırlatayım.
TSK'de 2020 Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) kararlarıyla tuğgeneralliğe terfi ettirilerek Kara Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde önemli bir göreve getirilen komutanın, 4 ay sonra emekliliğini istediğini anlatmıştım yazıda.
Aynı yazıda, söz konusu komutanın hakkında yürütülen bir soruşturma kapsamında ifade verdiğinin iddia edildiğini ve bu soruşturma nedeniyle "zorunlu olarak" emeklilik dilekçesi verdiğini paylaşmıştım.
Bu yazının T24'te yayımlanmasından sonra bazı meslektaşlarım olayın üzerine giderek tuğgeneralin kim olduğu, TSK'da hangi görevi yürüttüğü ve soruşturmanın FETÖ kapsamında yürütüldüğü bilgilerini kamuoyuna duyurdu. Savcılığın talimatıyla gözaltı işlemi yapılması sonrasında bu dosyayla ilgili yeni bilgiler açığa çıktı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, son dönemde Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) kadroları üzerinde yoğunlaşan ankesör soruşturmalarında önemli bilgiye ulaştı.
Şöyle ki, özellikle FETÖ'nün TSK'da örgütlenerek Türk Ordusu'nu denetim ve kontrol altına alma mekanizması içinde büyük önemi olan "mahrem imamlar"a yoğunlaşılması çok farklı dosyaları da beraberinde getirdi.
Mahrem imamlardan başlayan irtibat zincirin son halkası olan TSK mensuplarının tek tek tespit edilmesi, Türk Ordusu içindeki FETÖ organizasyonunun fotoğrafını ortaya koyuyor.
Bu çerçevede KKK'na yönelik mahrem imam çalışmaları sırasında Adana'da özel bir eğitim kurumu sahibi olan Yaşar Ö. adlı mahrem imama ulaşıldı.
Geriye dönük savcılık araştırmalarında Adana'daki mahrem imamın yıllardır temasının olduğu üç subayın tuğgeneral rütbesiyle TSK'de görev yaptığı anlaşıldı.
Mahrem imamın temasta olduğu tuğgenerallerin Serdar Atasoy, Celalettin Çoban ve Nuri Cankıymaz olduğu ortaya çıktı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın bu soruşturma dosyasında FETÖ'ye yönelik yürütülen ankesör çalışmalarında ilk kez general rütbesinde TSK personeli tespit edildi.
15 Temmuz sonrasında ilk kez Tekirdağ Emniyeti'nce günışığına çıkartılan ankesör soruşturmalarında şimdiye kadar en yüksek rütbeli TSK personeli kurmay albaylardı.
Ancak bu kez, üç tuğgeneralin aynı mahrem imama bağlı olarak TSK içinde FETÖ faaliyetini yürütmesi daha da dikkat çekici hale geldi.
Tuğgenerallerden Serdar Atasoy, son olarak Malatya'da konuşlu 2. Ordu Komutanlığı'nda görevliydi. FETÖ'nün TSK içinde yoğun biçimde örgütlendiği ve "altın kuşak" olarak adlandırılan 1993 ve sonrasında Kara Harp Okulu mezunu olarak 1995'te TSK'da görev aldı.
Geçen yılki YAŞ toplantısında KKK kadrosundan tuğgeneralliğe terfi ettirilen Atasoy, generalliği alır almaz aynı YAŞ'ta Ankara'ya ana karargâha alınarak İstihbarat Başkanı yapıldı.
Bu sırada yürütülen ankesör soruşturmaları sırasında adının ortaya çıkması nedeniyle Atasoy, pasif göreve alındı.
Atasoy, hakkındaki iddia nedeniyle Ankara'da savcılığa ifade verdi. İtirafçı olduğu iddia edilen Atasoy, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Ardından "yukarıdan" gelen talimatla acele emeklilik dilekçesini KKK'na verdi. Atasoy, acilen emekli edilerek TSK'dan ilişiği kesildi.
Burada önemli bir nokta var ki; soruşturmanın içeriğini kuvvetli olması nedeniyle gözaltına alınmasına kesin gözüyle bakılan Atasoy'un, aktif görevdeki bir komutan olarak yakalanması yerine, TSK ile bağı olmayan bir emekli FETÖ'cü olarak gözaltına alınması tercih edildi!
Atasoy'un ifadesi sonrasında iki tuğgeneral daha belirlendi. Bunlardan birisi eski Milli Savunma Bakanlığı Milli Mayın Faaliyet Merkezi Başkanı Tuğgeneral Celalettin Çoban'dı. Çoban, 15 Temmuz'la ilgili süreçte ortaya çıkan Yurtta Sulh Konseyi'nin hazırladığı sözde atama listesinde yer aldı.
15 Temmuz sonrasında gözaltına alınan ve iki yıl tutuklu kaldıktan sonra tutuksuz yargılanmak amacıyla tahliye edilen Çoban, şimdi de mahrem imamlı ankesör soruşturmasında yeniden gözaltına alındı.
Üçüncü isim ise, daha önce Milli Savunma Bakanlığı Personel Dairesi Başkanlığını yürüten Tuğgeneral Nuri Cankıymaz oldu.
Cankıymaz, FETÖ'nün en güçlü olduğu dönemde 2011'de YAŞ kararıyla tuğgeneral yapıldı. Ancak, 15 Temmuz sonrasında emekliye ayrıldı.
Soruşturmada, her üç tuğgeneralin Yaşar Ö. adlı aynı FETÖ mahrem imamı ile bağı olduğu anlaşıldı.
Tabii ki, üç isim tuğgeneral olduktan sonra FETÖ'cü olmadı.
Artık ilgili, ilgisiz hemen herkesin bildiği şekliyle öğrencilik yıllarından itibaren ya da çok daha alt rütbelerdeyken Gülen cemaati ile taşınıp mahrem imam sistemine dâhil edildiler.
Yıllar içinde terfi ederek TSK içinde kimi zaman karar verme mekanizması içinde yer aldılar. Ancak, mahrem imam sisteminde hiç kopmadılar ve örgütün verdiği talimatları harfiyen yerine getirdiler.
Gözaltındaki üç emekli generalin içinde durumu en çok tartışılacak isim şüphesiz Atasoy olacak.
Zira diğer iki tuğgeneralle ilgili geçmişte FETÖ'den işlem yapıldı.
Fakat 15 Temmuz'dan dört yıl sonra toplanan YAŞ'ta terfi edilerek oldukça kritik göreve getirilen Atasoy'un durumu daha farkı.
Çünkü; hele ki 2020'deki YAŞ öncesinde terfi alacak general adaylarının konumu çokça araştırılmıştı. Deyim yerindeyse ince elenip sık dokundu.
Cumhurbaşkanlığı koordinesinde MİT ve Emniyet İstihbaratı general adayları hakkında detaylı araştırma yapmıştı.
Bu kadar araştırma ve incelemeye rağmen, emekli Tuğgeneral Atasoy acaba nasıl gözden kaçtı? Ve KKK İstihbarat Başkanlığı makamı kendisine nasıl teslim edildi?
Her iki sorunun yanında yanıtı önemli diğer soru şu:
TSK bünyesinde pek çok general adayı var. Ayrıca Ankara'daki karargâh görevleri de bir subayın kariyerinde kıymetli yer tutar. Atasoy'un bu kadar aday arasından sıyrılıp KKK İstihbarat Başkanlığı'na getirilmesinde etkili olan referans ya da referanslar kimler?
Ortaya çıkan üç sorunun yanıtı bulunmadan yapılacak soruşturmalar hep bir ayağı eksik kalacak.
Böylece, Türkiye'nin FETÖ'yle mücadelesi de topallayarak sürüp gidecek!