Büyüteç'in sonunda yazacağımı baştan yazayım…
Yazının konusu, Covid - 19'la mücadele için gereken aşı çalışmaları hakkında olumlu ya da olumsuz bir algı yaratmak, bireyi veya toplumu bir sürece yönlendirmek değil.
Amacım, sadece, pandeminin başından itibaren bir sağlık çalışanının birinci derece yakını olmam sebebiyle yaşananları takip eden sıradan bir yurttaş kimliğimle "aşı çalışmasına gönüllü katılımcılık" konusunu değerlendirmek.
Bu konuya girmeden önce çok kısa biçimde dünyanın ve ülkemizin Covid - 19 vaziyetini hatırlatayım.
Bilindiği gibi Sağlık Bakanlığı, önceki akşamdan itibaren turkuvaz tablonun içeriğini bir kez daha yeniledi.
Bakan Fahrettin Koca'nın, ağustostan bu yana yayımlanan rakamsal verilerin yenilendiğini açıklamasıyla birlikte aslında yaklaşık 29 bin günlük Covid - 19 vakasının tespit edildiği ortaya çıktı.
Böylelikle Türk Tabipleri Birliği başta olmak üzere pek çok bilim insanının "gerçek vaka sayılarının açıklanmadığı" yönündeki uzun süredir gündeme getirdikleri savları doğrulanmış oldu. Kimi uzmanlara göre bu rakamın da doğruluğu tartışılıyor.
Bakanlığın verileri açıklamada yöntem değişikliğine gitmesinin, Dünya Sağlık Örgütü'nce "vaka durumlarına göre ülkelere aşı sevkinin sağlanacağı" yönündeki açıklaması sonrasında temin edilecek aşı sayısının artırılmasına yönelik olduğu da tartışılan diğer bir konu. Hükümetin kamuoyundan gelecek tüm tepki ve eleştirilere rağmen veri açıklama yöntemini bu nedenle değiştirdiği bilim insanları arasında yaygın kanıya dönüştü.
Dünyadaki Covid – 19 vaka sayısı hafta başı itibarıyla 60 milyonu geçti. Uluslararası izleme merkezlerinin kayıtlarına göre, vaka sayısı daha altlarda seyreden Türkiye, dünden itibaren günlük vaka sayısında ABD ve Hindistan'ın ardından üçüncü sıraya yerleşti.
Koronavirüs'le mücadeledeki en önemli aşamalardan birisi hiç şüphe yok ki, aşı.
Henüz tedavide kullanılacak ilaç konusunda yeterli ilerleme sağlanamazken, kısa vadede virüsün yayılmasının önlemek amacıyla üzerinde yoğunlaşılan konu aşı oldu.
Bu çerçevede Sağlık Bakanlığı'nca başlatılan "gönüllü aşı uygulaması"ndaki Çin aşısının kontrolü çalışmalarının koordinatörü olan Prof. Dr. Murat Akova ile görüşme imkânım oldu.
Aynı zamanda Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde Enfeksiyon Hastalıkları Bölümü öğretim üyesi olan Prof. Dr. Akova, aşının Türkiye'ye gelmesinin yanı sıra aşının kimlere uygulanacağı yönündeki planlamanın çok önemli olduğunu ısrarla vurguladı.
Telefonla görüştüğüm Prof.Dr. Akova, "Bu konuda çeşitli bilim dallarından uzmanların katılımıyla bir matematiksel uygulama modellemesi yapılması şart." dedi.
Akova, şu değerlendirmeyi yapıtı:
"Aşının iki amacı vardır. Ölümü engellemek ve hastalığın yayılmasını engellemek. Eğer elinizde kısıtlı aşı varsa, kullanım planlamasını çok iyi yapmak lazım. Tüm dünyada yavaş yavaş bu planlamalar ortaya çıkmaya başladı. Genellikle ilk sırada virüsle mücadele eden sağlık personeli var. İkinci sırada günlük yaşamda topluma hizmet eden hizmet sektörü var. Sonrasın ise diğer risk grupları ve 65 yaş ile üzeri bireyler geliyor."
Çin aşısıyla ilgili çalışmanın 12 bin 450 gönüllü üzerinden yapılmasının planlandığını belirten Prof. Dr Akova, 20 bin başvuru var. Biz 800 dolayında sağlık personeline aşıyı uyguladık. Sonrasında herkese açıldı. Takiplerden sonra aşının durumu daha net ortaya çıkacak" dedi.
Aşının Türkiye'ye 2021'in ortasına doğru gelmesinin beklendiğini belirten Akova, "160 milyon doz dolayında aşıya ihtiyacımız olacak. Bir – iki ay içinde bunun temini mümkün değil. Bu yüzden aşıyı rasyonel olarak kullanmak gerekiyor. Türkiye'deki çocuk, erişkin ile 65 yaş ve üzeri nüfusun sayısı belli. Bu nüfus dağılımına göre planlama yapmak gerekir" dedi.
Akova, görüşmemizde ilginç bir tespit daha yaptı. Sürü bağışıklığı yöntemini hatırlatan Akova, "yüzde 67 - 70 oranında bağışıklık olması lazım ki hastalığın yayılması önlensin. Ayrıca, yine sürü bağışıklığı için hastalığın yüzde 1 – 3.5 arasında ölüm yoğunluğu gerekiyor. Bunlar çok büyük rakamlardır. Aşı ile yayılmayı durdurma en uygun yöntem" dedi.
Bu arada ABD'de yayımlanan Morbidity and Mortality Weekly Report (MMWR) adlı akademik yayının 23 Kasım tarihli sayısında ABD'de aşı uygulama planlamasının nasıl olacağı açıklandı.
Buna göre, ABD'de aşı ihtiyacı olanlar dört ana gruba ayrıldı. İlk sırada 21 milyon kişiyle sağlık çalışanları var. Ardından 87 milyonla günlük yaşamın içinde yer alan diğer zorunlu çalışanlar geliyor. Yüksek riskli hastalığı olan erişkinler 100 milyondan fazla aşı ihtiyacıyla üçüncü ve 53 milyonluk aşı ihtiyacı belirlenen 65 yaş ile üzeri yaş grubu son sırada geliyor.
Belki bu noktada biraz özele girmiş gibi olmakla birlikte geçen marttan itibaren bugüne değin evimizin de en öncelikli konusu pandemi.
Eşimin enfeksiyon hastalıkları konusunda akademik eğitimi olması nedeniyle aile olarak biz de bir bakıma istim üzerindeyiz aylardır.
Üzerine bir de eşim ve oğlumun geride bıraktığımız yaz aylarında pozitif çıkıp tedavi görmeleri, hepimizin yaşamında olağanüstü günler yaşamamıza neden oldu.
Özellikle eşimin tedavi sürecinde yaşadıklarımız, kim ne derse desin bu virüsün şakasının olmadığını gösterdi.
Bugünkü verilerde yer alan ağır hasta sayısı ve yoğun bakımların doluluk oranındaki yükseliş Covid - 19'un ciddiye alınmasını gerektiren bir durumu ortaya koyuyor kanımca.
Evimizde iki pozitif antikor birey var. Benim testler ve antikor da negatif. Riskli süreç benim için tüm hızıyla devam ediyor.
Hâl böyleyken; ben de hem eşimin, hem de bir arkadaşımın önerisiyle hafta başında "gönüllü aşı uygulamasına" katılarak gönüllülerden birisi oluverdim.
Ulucanlar'daki Ankara Eğitim Araştırma Hastanesi'ne yaptırdığım kayıt sonrasında görevliler önce kan ve sürüntü testi yaptılar.
Her ikisinin de negatif çıkmasıyla birlikte ertesi gün buzdolabından çıkartılan uygulama kiti, koldan enjekte edildi. Kit diyorum zira uygulanan sıvıların üçte biri plasebo, üçte ikisi gerçek aşı.
Bu aşama itibarıyla kime ne yapıldığı belli değil. Proje tamamlandıktan sonra ortaya çıkacak verilerin analiziyle birlikte enjekte edilen kimyasalın asıl niteliği belli olacak.
Tüm aşamaları teknolojik olarak takip edilen çalışma Ankara EAH'de Doçent Doktor Şebnem Erdinç'in koordinesinde yürütülüyor.
Eldeki kıt imkânlar çerçevesinde görevliler iş başındalar. Benim bulunduğum sırada gelen gönüllü adaylarına tek tek bilgilendirme yapılıyor. Çalışma ana hatlarıyla izah ediliyor. Sonrasında imzalatılan formlar eşliliğinde gönüllülük süreci başlıyor.
Şansım yaver giderse plasebo yerine aşıyı yakalama fırsatım olmuştur belki.