İktidar partisinde bir süredir devam eden "siyasi çatlak", Kahramanmaraş merkezli deprem felaketi sonrasında daha da büyüdü.
Özellikle askerin ilk günden itibaren etkin ve yaygın bir şekilde sahaya çıkarılamaması ve depremin ardından başlatılması gereken yardımları planlayıp organize etmekten sorumlu olan AFAD'ın bölgedeki çalışmalarda yetersiz kalması, iktidara yönelik ağır eleştirilerin odağına çekti AKP'yi.
Ortaya çıkan bu tablo, muhalefetin iktidara yönelik eleştirileri kadar AKP'nin kendi içinde kapalı kapılar ardında yaşanan tartışmaları da beraberinde getirdi.
2023 cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerinin –şimdilik– ertelenme olasılığının kesinleşmemesi ve 14 Mayıs'ta olmazsa en geç 18 Haziran'da gerçekleşecek olması, depremdeki tabloyla beraber sürecin "çok sıkıntılı" geçeceğini, AKP kulislerindeki en önemli gündem maddesine dönüştürdü.
AHBAP başta olmak üzere iktidarın "muhalif" olarak tanımladığı sivil toplum örgütlerinin performansının tahminlerden yüksek olması ve ihtiyaç sahibi depremzedelere ellerinden geldiğince ulaşmalarının yanı sıra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın biri ittifak ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli ile birlikte olmak üzere iki kez bölgeyi ziyaret etmesi bile depremin üzerinden yaklaşık üç hafta geçmesine rağmen gerek deprem bölgesinde gerekse ülkenin geri kalan kısmında, iktidarın, "ortamın sakinleşmesi" beklentisini henüz sağlayamadı.
Askerin depremin ikinci gününden itibaren yer yer sokağa çıkması, iktidar ve devlete karşı yükselen tansiyonu nispeten azaltırken; AFAD'ın bölgedeki çaresizliğinin sürmesi, tepkilerin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya yönelmesine zemin hazırladı, şüphesiz.
Bakan Soylu, dün Adıyaman'daki açıklamalarında AFAD'ın 48 bin çadır dağıttığını açıkladığı saatlerde, BBC Türkçe'ye konuşan Samandağ Belediye Başkanı Refik Eryılmaz, halen ilçenin çadır ihtiyacının giderilemediğini anlattı. Eryılmaz, şöyle dedi:
"AFAD'ın vatandaşa verdiği çadır sayısı ile talep edilen çadır sayısı arasında ciddi uçurum var. Samandağ'da en az 15 bin çadıra ihtiyaç var. Devlet, insanların çadır ihtiyaçlarını karşılayabilir bir noktada olmalı. 17 günde 10 bin çadırı tedarik edemiyorsanız, Samandağ için bu kadar binayı nasıl inşa edeceksiniz?"
6 Şubat sabaha karşı gerçekleşen büyük felaket sonrasında neler olduğu konusunda Ankara'daki siyasi kulislerde ilginç bilgiler konuşuluyor. Her ne kadar iktidar cephesini takip eden gazeteciler, gelişmeleri çok daha yakından biliyorlarsa da kaleme almakta çekingen davranıyorlar. Hâl böyle olunca da bu satırların yazarı gibi kamuoyunu bilgilendirmeye çalışanlara iş düşüyor. Kulislerin konusu, depremin ilk saatlerinden itibaren devletin yönetiminde yaşananlar elbette.
AKP içinde önemli iddialar var bu konuda.
Fakat bu iddiaları yazmaya başlamadan evvel bir not düşeyim. Hatırlarsanız, deprem süreciyle ilgili bir takvimleme yapmak, sanırım AKP'de yaşananların daha iyi okunmasını sağlayacak.
* Tarih: 10 Şubat. Depremin yarattığı tabloyu görmek için Adıyaman'a giden Erdoğan, devletin zamanında müdahale edemediği itiraf etti adeta:
"Müdahaleleri istediğimiz hıza ulaştıramadık. Depremin yıkım etkisi 10 il ve 500 km'lik alana yayıldığı için işimiz maalesef çok zor oldu. Buna bir de bölgedeki kamu görevlilerinin kendisinin ya da ailesinin yıkım altında kalması eklenmiştir. Bölgede sert bir kış yaşanıyor olması da bir diğer engel olarak önümüze çıkmıştır. Yolların bir kısmı da ciddi bir trafik yüküne maruz kalmıştır."
* Tarih: 15 Şubat. Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından AKP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında toplandı. Toplantının ana gündemi depremdi.
* Tarih: 17 Şubat. Toplantının ardından, Erdoğan'ın depremin ilk 48 saatinde yaşanan aksaklıklar için, "Bunun hesabını tek tek soracağım" dediği bilgisi kulislere yansıdı. Cumhuriyet'ten gazeteci Selda Güneysu, bu bilgileri haberinde paylaştı.
* Tarih 17 Şubat: AKP içinden elde edilen bu önemli bilginin kamuoyuna yansıdığı günün akşamında İçişleri Bakanı Soylu, katıldığı televizyon programında şu değerlendirmeyi yaptı:
"3-4 yıldır Türkiye, 99 depreminden itibaren deprem hazırlıklarını sürdürüyor. Devletin gücünün nasıl olabileceğini ortaya koymaya çalışıyor. Bizim hazırlığımız İstanbul depremiydi. Fakat Kahramanmaraş hattı da bizim için önemli alanlardan bir tanesiydi."
Soylu, depremin hemen ardından bölgeye neden müdahale edilmediğine yönelik eleştirileri, "Havalimanlarının kapalı olması, telefonların çekmiyor olması, hava şartlarının ciddi şekilde etkilemesi, evet bir zaman diliminde alana ulaşmayı zorlandırdı" sözleriyle yanıtladı.
* Tarih: 19 Şubat. Depremde yaşanan süreci kontrol etmekle görevlendirilen Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ilk anından itibaren AFAD Merkezi'nde olduklarını söyledi. Oktay, "Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere, ilk andan itibaren, 04.17'den itibaren buradaydık" dedi.
* Tarih: 20 Şubat. Kamuoyunda artan tepkiler üzerine bu kez devreye Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar girdi. Akar, yaptığı açıklamada şunları söyledi:
"Saat 05.00 itibarıyla Genelkurmay Başkanı Orgeneral Güler ve kuvvet komutanlarından bilgi aldım. Bilgileri aldıktan sonra Saat 05.10'da Sayın Cumhurbaşkanımızı arayarak TSK ile ilgili ilk raporları sunduk. Aldığımız ilk bilgilere göre, Hatay'da bir binamızın yıkılıp üç erimizin şehit olduğu haberini kendilerine sunup, Genelkurmay Başkanı ve Kara Kuvvetleri Komutanı ile Hatay'a hareket edeceğimizi kendilerine arz ettik. Uygun buldular ve bu çerçevede çalışmalarımızı sürdürdük. Deprem bölgesinde yer alan 2. Ordu Komutanlığı birlikleri, valilik ve AFAD ile koordineli olarak saat 06.00'da Kahramanmaraş, Malatya ve İskenderun'da arama-kurtarma çalışmalarına başlandı. Çalışmalar kapsamında saat 07.00'de iki askeri ambulans uçağı da Etimesgut'taki askeri havaalanında hazırdı."
Bu takvimlemeye bakıldığında; deprem sürecinin yönetilmesiyle birlikte AKP içinde de ciddi, "fay kırılmasının" yaşandığı anlaşılıyor.
Yansıyan bilgiler ve açıklamaları, "sıradan" olarak görmemek lazım. Hepsinin AKP içindeki siyasi kırılmayı gösteren işaretleri var.
Fotoğrafa bakalım:
* AKP kulislerinden yansıyan bilgiye göre; Erdoğan, ilk önce Fuat Oktay ile görüşerek, "AFAD'ın süreci tek başına götüremeyeceğini belirterek askerin görev başına geçmesi" talimatını verdi.
* Ardından Milli Savunma Bakanı Akar ve İçişleri Bakanı Soylu ile Ankara'daki AFAD merkezinde bir araya gelen Oktay, her iki bakana Erdoğan'ın talimatını iletti.
* Akar, talimat üzerine askerin sahada koordine edilmesini sağlayan hazırlıklarda bulundu. O sabah yapılan hazırlıklara 20 Şubat'taki açıklamasında yer verdi.
* Ancak İçişleri Bakanı Soylu, askerin sahaya çıkmasına tepki gösterdi. Kulislere yansıyan iddialara göre, "Askeri niye karıştırıyorsunuz, AFAD'ın sorumlusu benim" mesajını Oktay'a aktardı. Bu arada Akar ile Soylu arasındaki ilişkilerin geçmişte yaşanan bazı olaylar sebebiyle, "limoni / gergin" olduğunu ekleyeyim. (Burada CHP grup Başkanvekili Özgür Özel'in, askerin yeterli ve etkili ölçüde afet bölgesinde sahada olmamasını eleştirirken, "Soylu'nun 'bir şekilde hallederiz' mantığıyla 'askeri sahaya sürelim' talebine itiraz ettiğini, sürülmüşlerin bir kısmının geri çağrıldığını" söylediğini ve "Askeri sahaya sürmemesi ,'askere sığındı' dedirtmemek için midir? Bir ihtimal 'darbe paranoyası' diyorlar, bundan mıdır, başka bir sebebi mi vardır, cevaplayacak olanlar Hulusi Akar'dır, Ömer Çelik'tir, Tayyip Erdoğan'dır" dediğini hatırlatayım).
* Yaşanan trafiğin sonrasında AFAD sahaya çıkarken, TSK, göreve hazır halde ilk gün, "sadece" bekledi.
* Depremin yarattığı tahribatla birlikte AFAD'ın ilk müdahalede yetersiz kalmasının verdiği sıkıntı sebebiyle deprem bölgesinden ve kamuoyundan başlayan sert eleştirilerin akabinde TSK, ikinci gün sahaya çıktı.
* Erdoğan, bizzat Adıyaman'da gördüğü vahim tablo ve gelen bilgiler ışığında 15 Şubat'ta toplanan MYK'daki çıkışını yaptı.
* Sahada AFAD'a yönelik eleştirilerin artmasının yanı sıra Erdoğan'ın değerlendirmelerinden haberdar olan Soylu, aynı akşam televizyon programına çıkarak üstü kapalı Erdoğan'a, "çalışıyorum" mesajını verdi. Diğer bir deyişle, kendisine yönelecek eleştirilere karşı ön almaya çalıştı, daha önce benzerlerinde yaşadığı gibi.
* Askerin ilk gün neden sokağa çıkmadığı ve kararda Erdoğan'ın etkili olduğu yönündeki tepkilerin yoğunlaşması Oktay'ı, 19 Şubat'taki açıklamayı yapmayı zorunlu hale getirdi. Oktay, açıklamasıyla Erdoğan'a çevrilen okların hedefinin olmadığını üstü kapalı açıkladı.
* Ertesi gün bu kez Akar konuştu. Akar da Oktay'ın açıklamalarına örtülü destek vererek, TSK'nın aslında deprem sabahında hazır olduğu bilgisini aktardı.
Ülkenin yaklaşık beşte birini yıkan ve 13,5 milyon yurttaşın zarar görmesine neden olan deprem felaketinde yaralar sarılmaya çalışılırken, AKP'de yaşanan siyasi gelişmeler böyle.
Önümüzdeki günlerde kulislere yeni bilgiler yansıyacaktır kuşkusuz. Zaman içinde kimlerin bu süreçte sorumluluğunun ne kadar olduğu daha net görülecek.
Sonuç olarak; depremin iki kez vurduğu Samandağ'ın Belediye Başkanı Eryılmaz'ın tespitine katılmamak mümkün mü?
Bu arada önemli bir bilgiyi daha vereyim:
Depremin yaşandığı 6 Şubat'ta felaketin merkezi konumundaki Kahramanmaraş'ta polis güçlerine liderlik yapacak il emniyet müdürü yoktu! Çünkü mevcut Kahramanmaraş Emniyet Müdürü Salim Cebeloğlu, depremden bir hafta önce İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile yaşadığı sorun nedeniyle 25 Ocak'ta emekli oldu. Hem de bir gecede! Cebeloğlu'nun emeklilik kararı aldığı gece saat 21.30'da verdiği dilekçe aynı gece kabul edildi. O günden 6 Şubat'a kadar geçen sürede İçişleri Bakanlığı yeni emniyet müdürü ataması yapmadı. Hatta sonrasında da yapmadı.
Ancak kentte vaziyetin toparlanmasında yaşanan sıkıntılar devam edince Samsun Emniyet Müdürü Ömer Urhal önceki gün vekâleten Kahramanmaraş'a atandı. Boşalan Samsun'a Ağrı Emniyet Müdürü Nihat Özen, Ağrı'ya da polis başmüfettişi Hasan Aydın geçici görevle atandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP lideri Bahçeli'nin Osmaniye gezisinde iki lideri karşılayan protokolde bilin bakalım kim vardı?
Kardeşi hakkındaki FETÖ soruşturması nedeniyle muhalefetin "FETÖ iltisaklısı" iddialarının merkezindeki İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı'ydı o isim. Aynı zamanda AFAD'dan sorumlu İçişleri Bakan Yardımcısı olan Çataklı, Soylu'yla birlikte iki liderin yanında yer aldı.
Tolga Şardan kimdir?Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus Gazetesi'nde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu. Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı. 2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor. |