Emniyet teşkilatında geçen hafta bir görevlendirme, terfi ve emeklilik işlemleri gerçekleştirildi.
Geçtiğimiz günlerdeki yurt dışı görevlendirmelerle boşalan merkez ve taşrada bazı birimlere yeni üst düzey yöneticiler atandı.
Aynı zamanda Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş başkanlığında toplanan Yüksek Değerlendirme Kurulu, terfi sırası gelen amirler ve müdürler ile emeklilik sırasındaki üst düzey yöneticilerin dosyalarını değerlendirdi.
Emniyet Genel Müdürlüğü'nden yapılan resmi açıklamaya göre, bu yıl en üst yönetici konumundaki 1. sınıf emniyet müdürü rütbesiyle teşkilatta görev yapan 147 emniyet müdürünün emekliliğini görüşen kurul, bunlardan 16'sının emekli edilmesi kararını aldı. Geriye kalan 131'i emeklilik şartları oluşmasına rağmen göreve devam edecek.
Emekli edilenlerden 11'i Teftiş Kurulu bünyesinde, 5'i ise Özel Güvenlik Denetleme Başkanlığı'nda görev yapan polis başmüfettişleri.
Teftiş Kurulu'ndan emekli edilen polis başmüfettişlerinden bazılarının FETÖ soruşturmalarında görev aldıklarını söylememe sanırım gerek yok!
Hem geçen yıl, hem de bu yıl emekli edilenler arasında önemli FETÖ soruşturmalarını yürütenler var. Bu isimler, mevzuattaki "emeklilik koşulları" gereğince emekli edildiler! Aynı koşullardaki 131 kişi hangi parametreler kapsamında göreve devam ediyorlar acaba?
Emniyet yönetimi, FETÖ soruşturmalarında dün ve bugün görev alan başmüfettişlerin, yakın gelecekte emniyetteki diğer dini yapılanmalar çerçevesinde de soruşturma yapacak olmalarından endişe duyuyor olabilirler mi?
Emekli edilen polis başmüfettişlerinden birisi aynı zamanda Alevi mezhebinden. Bu iktidar döneminde 17-25 Aralık sürecinden sonra İstanbul Emniyeti'nde görev aldı. Hatta birlikte çalıştığı İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok'un İçişleri Müsteşarı olmasının ardından bizzat Altınok tarafından "mezhep farklılığı" gözetilmeksizin İstanbul'da polis meslek yüksek okulu müdürü atandı. Öğrenci yetiştirdi. Kendisini göreve getiren Altınok'un milletvekili olmasından sonra Bakan Süleyman Soylu'nun imzasıyla görevden alındı. Şimdi de yine Soylu'nun onayı ile emekli edildi. Hem de iktidarın Alevi açılımı yapmaya çalıştığı bir dönemde.
Kurulun bu yılki toplantılarında FETÖ'nün fişlemelerinde "C" koduyla görünmesine karşın halen teşkilatta görev yapan personelin bir üst rütbeye terfisi uygun bulunmadı. C kodunun anlamı şu: "örgütte iken uzaklaşmış, örgütle bağı kesik kişiler"
Yani bu personelin FETÖ geçmişi mevcut. Kurul bu yıl C kodlu polisleri terfi ettirmedi ama halen geçmişinde "C kodu" bulunan il emniyet müdürlerinin görev yaptığı teşkilatta konuşulan konulardan. Bu müdürlerin emniyetteki kayıtlarından "C kodu" silinmiş olabilir belki.
Ancak, söz konusu fişleme sistemini ortaya çıkartan Garson adlı gizli tanık, elindeki bilgi ve belgeleri ilk önce Emniyet'te değil, MİT'e teslim etmişti! Kayıtlar, Emniyet'te gözükmese bile aslı MİT'te, hatırlatayım.
Sıra yazının başlığındaki konuya geldi.
Kurul toplantısının devam ettiği günlerde emniyet teşkilatında boş olan merkez ve taşrada bazı birimlere üst yönetici ataması yapıldı. Bu atamalardan ikisi dikkat çekici.
Her ikisi de Emniyet Genel Müdürlüğü'nün Ankara'daki merkez karargâhında yapılan görevlendirme.
Açıklayayım.
İlki Emniyet Genel Müdürlüğü'nün operasyonel birimleri kadar önemli olan arşiv dairesi. Şimdilerde Belge Yönetim Dairesi olarak tanımlı teşkilat şemasında. Emniyet Genel Müdürlüğü'nün gerek kendi içinde gerekse diğer tüm kurum ve kuruluşlarla olan yazışmaları söz konusu daire bünyesinde saklanıyor.
Genellikle teşkilatta operasyonel birimlere nazaran atıl birimlerden sayılır. Fakat geçmişten günümüze ulaşan tüm kayıtlar, belgeler ve bilgiler burada saklanıyor. Kurumun hafızası burası.
İşte bu birimin başkanlığına Recep Güzelyazıcı adlı polis müdür atandı, İçişleri Bakanı Soylu tarafından. Atamada imzası olan diğer isimler Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş ve Bakan Yardımcısı Muhterem İnce.
Ataması yapılan Recep Güzelyazıcı, daha önce Büyüteç'e konu olan isimlerden. Merkezde daire başkanlığına atanması teşkilat içinde de tepkilere neden oldu. Ancak Bakan Soylu ve ekibinin yarattığı iklim nedeniyle hiç kimse açıktan tepki gösteremiyor.
Yine de kısa özet vereyim.
Güzelyazıcı, hakkında yürütülen bir soruşturma çerçevesinde İçişleri Bakanlığı müfettişlerine "Menzil Cemaati'nin merkezine gittiğini" açıklayan bir polis müdürü. Soruşturmanın konusu ise, Mersin'de bir bakıma FETÖ Borsası olarak tanımlanabilecek bir dosya.
Müfettişlere ifade veren Güzelyazıcı, süreci bizzat şöyle anlatıyor:
"28 Mart – 1 Nisan 2016 tarihlerinde birtakım özel işlerim sebebiyle 5 günlük senelik izine ayrılmıştım. Elazığ'da ikamet eden ablamın oğluna kız isteme amacıyla Adana'ya, oradan da Adıyaman'a gittim. Mersin'de beraber çalıştığımız o anda Adana'da senelik izinde bulunan yakın arkadaşım M.E. birlikte (M.E.'de aynı dosya içinde yer alan bir isim. Kendisi halen il emniyet müdürü. Ancak bu konuyla ilgili olmadığı için açık ismini vermedim. T.Ş.) özel aracımla Adıyaman'a gittik. Adıyaman'da bulunduğumuz sırada kamuoyunda sıkça bilinen Menzil isimli köyde bir külliye açılışını yapılacağını duymuştuk. Oraya kadar gelmişken oraya uğrayalım dedik ve M.E. ile beraber oraya gittik.
Ülkemizin ve teşkilatımızın içerisinden geçtiği bu zorlu süreçte önce Allah rızası sonra da bu devletin bekası için çalışmaya halen devam ediyorum. Dün olmadığı gibi bugün de hiçbir yapıya bağlı veya bağımlı değilim. Herhangi bir tarikatla hiçbir alakam yoktur. İstihbaratçı olduğum için oraya da bürokratların zaman zaman gittiğini duymaktaydım. Tamamen merakım üzerine gittim. Herhangi bir olumsuz durumla karşılaşsaydım bunu da ilgili yerlere bildirmekten kaçınmayacağımın bilinmesini isterim."
Kasım 2020'de bu dosya ile yazdığım Büyüteç'e mahkeme kararıyla engelleme konulduğu için linki veremiyorum. Ancak aynı yazıda geçmişte Ülkücü olarak tanımlanan Güzelyazıcı'nın ifadesine yaptığım değerlendirme şöyleydi:
"Bu cemaat ve tarikat işlerini takip edenler, bir cemaat veya tarikatın dergâhına herhangi bir yere gider gibi gidilmeyeceğini iyi bilir. Hep referanslı gidişler olur ya da cemaatin / tarikatın içindeyseniz kapılar zaten ziyaretçiye ardına kadar açılır.
Ayrıca, her iki polis müdürünün ifadesinde belirtildiği gibi Menzil cemaatinin külliye açılışı da böyledir. Davetli ya da cemaatten değilseniz köye girişiniz uygun bulunmaz, alınmazsınız! Merak için Menzil'in dergâhına girilmez."
İktidar, yakın geçmişte devletin hafızasını FETÖ'ye yani Gülen cemaatine teslim etmişti.
Bu bilgiler ışığında Emniyet'in hafızasının da kimlere teslim edildiğini anlamak zor olmasa gerek.
Unutmadan; İçişleri Bakanı Soylu, 2019'daki TBMM'deki bütçe görüşmeleri sırasında CHP'li Ali Öztunç'un eleştirisine karşın "Emniyet teşkilatında bir tane Menzilci bulsunlar, bu makamı bırakırım" demişti.
Menzil'e gittiğini bizzat açıklayan Güzeldemirci'nin önce en üst rütbeye terfisinde, sonra Trabzon göreve, ardından da Ankara'daki önemli göreve getirilmesinde İçişleri Bakanı Soylu'nun imzaları var.
Soylu halen görevine devam ediyor.
Soylu'nun imzasının yer aldığı ikinci atama ise yine Emniyet Genel Müdürlüğü'nde. Teşkilatın tüm alım satım işlemlerinin yürütüldüğü Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığı'na Hakan Türkmen isimli polis müdürü getirildi.
Türkmen, halen Genel Müdür Yardımcısı Resul Holoğlu'nun Hakkâri Emniyet Müdürü olduğu dönemde yardımcılığını yürüttü.
Resul Holoğlu ise, suç örgütü lideri Sedat Peker'in açıklamalarının yanı sıra zaman zaman Büyüteç'te yer alan isim.
İş insanı Sezgin Baran Korkmaz'ın yurt dışına kaçmadan önce İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile buluşmasını KOM Dairesi Başkanı Mahmut Çorumlu ile birlikte organize eden polis müdürü.
Holoğlu'nun referans olduğu bir polis müdürü, şimdi ihalelerini gerçekleştiren birimin başında.
Her iki atama, bakan yardımcısı, genel müdür, özerk kurumlarda başkan ve yardımcıları ya da genel müdür yardımcılarına yönelik atanmalara bakıldığında "iki basit atama" olarak düşünülebilir.
Ancak, atamaların yapıldığı yer ülkenin emniyet teşkilatını yöneten karargâhın içindeyse sıradan değil, fazlasıyla önemlidir.
Atayanlara ve atananlara hayırlı olsun.
Bir de kulis bilgisi verip Büyüteç'i bitireyim.
İçişleri Bakanlığı kulislerine yansıyan bilgilere göre yakın zamanda üst yönetimde bir değişiklik beklentisi var.
Şöyle ki, her ne kadar sayıları dört olsa da Soylu'nun bakanlığı yönetmesinde öne çıkan yardımcısı Muhterem İnce.
Soylu'nun, İnce'den çok haz etmediği biliniyor. Erdoğan tarafından getirilmesi nedeniyle İnce'ye fazla da ses çıkaramıyordu.
Ancak son zamanlarda İnce, özellikle FETÖ'nün mülki idare yapılanmasına dönük yürütülen adli soruşturmalar çerçevesinde Soylu'nun emniyetteki ekibiyle sık sık karşı karşıya geldi.
Yaşananlardan sonra İnce'nin merkezinde olduğu yeni bir görevlendirme formülünün yaşama geçirilmeye çalışıldığı kulislerde konuşuluyor.
Formüle göre; İnce önce Sayıştay'a atanacak oradan da Anayasa Mahkemesi'nde görevlendirilecek. İnce'den boşalacak bakan yardımcılığına Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş atanacak.
Halen Bursa Valisi olan Yakup Canbolat ise, Emniyet Genel Müdürü olacak.
Muhterem İnce'nin teklifiyle Ankara'ya gelen Aktaş, Emniyet Genel Müdürü olarak Soylu'nun tercihi değildi. Bakan – Genel Müdür ilişkileri sıradan. Pamuk ipliğine bağlı.
Soylu ve ekibi, Aktaş'tan da memnun değil. Aslında "suya sabuna dokunmadan, yeri geldiğinde bürokratlığı unutup siyasi yaklaşım göstererek emniyet teşkilatını yöneten Aktaş'tan rahatsız olmamaları gerekir" diye düşünüyorum.
Demek ki hesap - kitap başka.
Aktaş'ın yerine planlanan Bursa Valisi Canbolat ise, yine Genel Müdür Yardımcısı Resul Holoğlu ile Hakkâri'de "vali – il emniyet müdürü" olarak beraber çalıştı.
Bir de küçük not: Vali Canbolat FETÖ'nün devlette etkin olduğu 2009-2014 yılları arasında İçişleri Bakanlığı'nda Eğitim Dairesi başkanı idi.
Diğer bir değişle, bugün haklarında FETÖ soruşturması yürütülen pek çok mülki idare amirinin kaymakamlık sınavlarını ve hangi kaymakamların / vali yardımcılarının hangi ülkelerde yurt dışı eğitim alacağı belirleyen birimin de başıydı.
17-25 Aralık sürecinden sonra Mayıs 2014'te Hakkâri Valisi oldu.
Bugünlük bu kadar. Mutlu hafta sonları.