İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, geçen Temmuz’da hazırladığı emniyet müdürleri kararnamesiyle il emniyet müdürleri arasındaki düzenlemelerin yanı sıra yurt dışına gidecek 26’sı emniyet müdürü 27 kişilik İçişleri Bakanlığı Müşavirleri’ni de belirlemişti.
Emniyet teşkilâtının gerek merkez, gerekse taşra kadrolarında görevli birinci sınıf emniyet müdürleri arasından yapılan değerlendirmeler sonrasında yeni müşavirler Emniyet Genel Müdürlüğü’nce isim isim açıklanmıştı.
Bakan Soylu’nun, organize suç örgütü liderinin ağır ithamlar içeren açıklamalarının gölgesinin üzerinde dolaştığı dönemde Cumhurbaşkanlığı’ndan çıkartmayı başardığı kararnamenin perde arkasını Büyüteç’te (https://t24.com.tr/yazarlar/tolga-sardan-buyutec/soylu-nun-siyasi-mesaj-tasiyan-emniyet-kararnamesi,31709) detaylı biçimde aktarmıştım.
İçişleri Bakanlığı’nca hazırlanan liste çerçevesinde isimleri belirlenen müşavir adayları pazartesi itibarıyla en az iki yıllık yurt dışı görevi için Ankara’da özel eğitime alındı.
Bakanlıktan görevlendirilen uzmanlar iki hafta sürecek eğitim semineri programı çerçevesinde müşavir adaylarına bilgilendirme yapmaya başladılar.
Listede yer alanlar için aday tanımı kullanıyorum zira henüz yurt dışı kararnameleri Cumhurbaşkanlığı’na sunulamadığı için Erdoğan’ın imzasından geçmedi. Oysa görev süresini tamamlayıp yurda döneceklerin kararnamesi Erdoğan’ın onayından daha önce geçmişti.
Yeni gideceklerin kararnamesinin onaydan neden çıkmadığını araştırdığımda ilginç bir olayla karşılaştım.
Şöyle anlatayım:
İçişleri Bakanlığı’nın bakanlık bünyesindeki birimler olan mülki idare teşkilatı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı personelinin yurt dışında görevlendirilmesini düzenleyen özel bir yönetmelik mevcut.
Mevzuatta “İçişleri Bakanlığı Yurtdışı Teşkilatına Sürekli Görevle Atanacak Personel Hakkında Yönetmelik” adıyla yürürlükte olan yönetmeliğin en önemli hükümlerinden birisi müşaviri adayının yabancı dil bilgisine sahip olması.
Yönetmelik hükmüne göre, adayların “son beş yıl içerisinde YDS’den veya buna denkliği kabul edilen diğer yabancı dil sınavlarının birisinden en az 60 seviyesinde puan almış olması” zorunlu.
Yine aynı yönetmelik hükmüne göre; bakanlık önceden duyurmak suretiyle dil barajını belirleyeceği diller için düşürebilme yetkisine sahip.
Örneğin, İçişleri Bakanı talimatıyla 60 puan olan baraj 10 puana düşürülebilir. Öyle ki daha önceki görevlendirmede bazı emniyet mensuplarının gidişinin sağlanması için baraj düşürüldü.
Bakanlık isterse – ki büyük olasılık isteyecek – baraj puanı düşürülecek.
Şimdi işin ilginç, ilginç olduğu kadar da düşündürücü boyutuna geliyoruz.
Yurt dışına gönderilmek amacıyla seçilen emniyet müdürleri arasında, baraj puanını yakalayıp yakalayamayan adaylar bir yana, “güncel yabancı dil puanı olmayan” adayların bulunduğu ortaya çıktı.
Yani, seçilen adayların bazıların son beş yıl içinde YDS puanının olmadığı anlaşıldı!
Durumun anlaşılmasıyla küçük çaplı bir kriz baş gösterdi. Emniyet Genel Müdürlüğü yönetimi, yurt dışına gitmek için gereken “geçerli yabancı dil puanı” olmayan polis müdürlerine yapılan gizli bilgilendirmeyle ÖSYM’nin düzenlediği YDS’ye girmelerinin zorunlu olduğu bildirildi.
Şimdi gerekli sınav puanı olmayan polis müdürleri yarın YDS’ye girip ter dökecek. ÖSYM’nin hazırladığı soruları yanıtlamaya çalışacaklar.
Gerçi söz konusu yönetmelikle 60 puan almalarına gerek yok nasıl olsa sınava girmeleri yetecek.
YDS puanı olmayan müşavir adayları nedeniyle yurt dışı kararnamesi de hazırlanıp onay kapsamında Cumhurbaşkanlığı’na gönderilemiyor bu sebeple.
Muhtemel ki Cumhurbaşkanlığı’nın bu gelişmeden haberi yok!
Diğer bir konu ise; Emniyet yönetiminin liste hazırlanırken yeterli incelemeyi ve araştırmayı yapmamış olması. Bu durum Emniyet’te işlerin nasıl yürütüldüğüne bir örnek maalesef.
Süreci takip ediyorum, bakalım sonuç nasıl olacak?
Bu arada, bir önceki görevlendirme döneminde İçişleri Bakanlığı’nın müşavir görevlendirmek istediği Suudi Arabistan, Kenya ve Kırgızistan ülkelerinde Türkiye’nin müşavir görevlendirmesine onay vermemişti.
Üç ülkenin olumsuz tutumu sebebiyle yeni görevlendirmeler çerçevesinde görevlendirme yapılmaması dikkati çekti.
Emniyet yönetimi, kimi zaman personeline topluca mobbing uyguluyor neredeyse.
Her yıl Emniyet Genel Müdürü başkanlığında toplanan Yüksek Değerlendirme Kurulu (YDK), birinci sınıf emniyet müdürleri hariç bir üst rütbeye terfi eden polis amirlerini ve müdürlerini belirledi. Ayrıca emekli edilenler hakkında da kararlar alındı.
YDK toplantısı geçen Haziran başındaydı. Aradan iki aydan fazla süre geçti. Kurul kararlarıyla birlikte batıdan doğuya, doğudan batıya dönecek amir ve müdürler ile batı illerinin kendi içinde yer değiştirecek amir ve müdürlerin tayinlerinden henüz ses yok.
Pandemi kapsamında bir aksilik olmazsa 6 Eylül’de okullar açılacak. Üniversitelere kayıt yaptırılacak.
Bu parametreyi dikkate aldığımızda tayin bekleyen amir ve müdürler özellikle çocuklarının eğitimleri konusunda mağdur olacaklar.
Yeni tayin olacakları yerlerde çocuklarını okula başlatmak için kayıt yaptırmaları gerekecek. Keza aynı şey üniversiteli evladı olanlar için de geçerli.
Kaldı ki, tayin olacaklar ev taşıyacaklar. Yeni görev yerlerinde ev ya da lojmana yerleşme meselesi var.
Bu şartlarda henüz tayinlerden ses yok.
İşte size Emniyet yönetiminin bir garip icraatı daha. Personele bir nevi mobbing uygulaması.
Bu gecikmenin bir açıklaması olmalı muhakkak.
“Biri ya da birilerinin canı istemedi” denilerek yüzlerce personelin yaşam döngüsü ve ailevi umutları olan evlatlarının gelecekleriyle oynamak ne kadar kötü yönetim örneği.
Bu arada organize suç örgütünün Soylu’ya yönelik iddiaları çerçevesinde iş insanı Sezgin Baran Korkmaz’ın yurt dışına çıkışının sağlanması sırasında iki üst düzey polis müdürünün Soylu – Korkmaz görüşmesini organize ettiğini ortaya çıkarmıştım.
Yazı meraklısı için (https://www.t24.com.tr/yazarlar/tolga-sardan-buyutec/sezgin-baran-korkmazin-ankara-ziyaretinde-bilinmeyenler-ve-avusturya-da-tutuklanmasinda-yasananlar,31503) burada.
Diğer iddiaların yanında bu iddiayla ilgili de henüz ne adli, ne de idari bir hareket yok.
İktidarın sürekli gündeme getirdiği Eski Türkiye’de bu işler için soruşturmalar açılırdı. Şimdi Yeni Türkiye’de ise iddialar sessizliğe bırakılıyor, unutturulmaya çalışılıyor.
Genel Müdür Aktaş, iddia karşında en azından idari bir soruşturma açıp kendisiyle en yakın çalışan Genel Müdür Yardımcısı Resul Holoğlu ile KOM Dairesi Başkanı Mahmut Çorumlu’ya görevden el çektirmesi gerekirdi. Geçmişte örnekleri fazlasıyla mevcut.
Ama Aktaş, sessizliği tercih ediyor. Muhtemel ki bürokraside usul olduğu üzere bir yerlerden işaret bekliyor.
İşaret bekleyince de o koltukta oturmanın bir anlamı kalmıyor haliyle.