Mafya – siyaset – devlet üçgeninde yaşanan gelişmelere kısa bir mola verip, Emniyet teşkilatında ortaya çıkan yeni bir olayı aktaracağım bugün.
Büyüteç'i takip eden okurlar hatırlayacaktır; geçen cuma günkü yazımda emniyet teşkilatındaki amir ve müdürleri kapsayan 2021 yılı terfi ile atama kararlarını veren Yüksek Değerlendirme Kurulu'nda (YDK) yaşanan bir emeklilik olayını gündeme taşımıştım.
Çok kısa özetlemek gerekirse, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun kendi imzası ile göreve getirmesine karşın iki yıllık görevi boyunca yıldızının hiç barışmadığı eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Akın Karatay'ı emekli ettirmesini konu etmiştim o yazıda. Ayrıca, Soylu'nun bu kararında, Karatay'a yönelik eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın bürokrasideki ekibinden olduğu iddialarının etkili olduğu aktarmıştım.
Meraklısı için yazının linkini sunuyorum.
Fakat aradan geçen bir haftada, bazı polis müdürlerinin emekli edilmesiyle ilgili kurul çalışmaları sırasında farklı bir sürecin yaşandığı bilgisine ulaştım.
Şöyle ki, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş'ın başkanlığında çalışmalarına başlayan YDK, yedi emniyet genel müdür yardımcısı, Polis Akademisi Başkanı, Özel Güvenlik Denetleme Başkanı, Teftiş Kurulu Başkanı, Birinci Hukuk Müşaviri, iki il emniyet müdürü, bir polis başmüfettişi ve Personel Dairesi Başkanı'nın yer aldığı on altı kişilik üst düzey polis müdüründen oluşuyor.
Kurul, önce mevzuat gereği geçen mayısta toplandı. Ancak İçişleri Bakanı Soylu'nun bizzat yaşadığı süreç nedeniyle karar alamadan dağıldı. Bu gelişmenin 8 Haziran'da T24 aracılığıyla kamuoyuna duyurulması sonrasında kurul, Emniyet Genel Müdürü Aktaş'ın talimatıyla 9 Haziran günü bir kez daha bir araya geldi.
Kurulun çalışmaları sırasında bir üst rütbeye terfi edecek polis amir ve müdürlerinin yanı sıra emekli edilecek amir ve müdürlerin dosyaları tek tek görüşüldü.
Aldığım bilgiye göre, işte tam da bu sırada kurul üyesi olan Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Çalışkan, kurulda söz alarak terfi ve emeklilikleri gerçekleşecek personelin hangi liyakat ve kriterlere göre belirlendiği yönünde değerlendirme yaptı.
Çalışkan'ın sert biçimde yaptığı kısa değerlendirme sonrasında toplantı salonu buz kesti. Kurul üyesi on altı üst düzey polis müdüründen sadece Çalışkan'ın değerlendirmesinin ardından Genel Müdür Aktaş, Çalışkan'ı toplantı dışına davet etti.
Ancak Çalışkan bu teklifi kabul etmedi.
Çalışkan, Aktaş ve diğer kurul üyelerine hitaben alınan kararların objektif olmadığını belirtirken, kararlara imza atmayacağını ama toplantıyı takip edeceğini bildirdi.
Devam eden kurul çalışmaları sonrasında alınan terfi, atama ve emeklilik kararları İçişleri Bakanı Soylu'nun onayına sunulmak amacıyla Personel Dairesi Başkanlığı'nca kurul üyelerinin imzasına açıldı.
Listelerin imzalanması sırasında toplantı sırasında tepkisini ortaya koyan Çalışkan, kurul kararlarına imza atmayıp şerh koydu. Çalışkan, şerhinin gerekçesini Emniyet Genel Müdürlüğü'ne hitaben dört sayfalık resmi yazıyla bildirdi. Çalışkan, bizzat kaleme aldığı şerh yazısında toplantıda yaptığı değerlendirmeyi yineledi. Alınan kararların objektiflikten uzak olduğu ve hangi kriterlere göre yapıldığının anlaşılamadığı görüşüne yer verdi.
Böylece, emniyet tarihinde pek görülmeyen süreç yaşandı.
Bu arada bir ilave daha yapayım. Yazının girişinde linkini verdiğim Büyüteç'te, kurulda alınan kimi kararlara sonradan eklemeler yapıldığını dile getirmiştim.
Yaptığım araştırmada, kurul çalışmalarında dosyaları görüşülmeyen bazı polis müdürlerinin emekli edildiği ortaya çıktı. Kurul çalışmaları sonrasında, sekreterya görevini yapan Personel Dairesi Başkanlığı'nda oluşturulan ve kurul üyelerinin imzasına açılması gereken "taslak listenin", kurul üyelerinin imzasından çıkmadan önce son değerlendirme için Bakan Soylu'ya sunulduğunu tespit ettim.
Emniyet Genel Müdürlüğü personelinin ilgilendiren 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Yasası'nda herhangi bir hüküm olmamasına karşın kurul üyelerinden önce taslağın Soylu'ya aktarıldığı ortaya çıktı. Yasa hükmüne göre, İçişleri Bakanı'nın listeden isim çıkarak ya da listeye isim ilave etmek gibi bir yetkisi yok!
Mevzuata göre İçişleri Bakanı'nın yetkisi kendisine sunulan kurul kararlarını onaylamak ya da onaylamamakla sınırlı.
Hatta öyle ki, kurulda dosyası görüşülmeyen polis amir ve müdürlerinde bazılarının, taslak çalışmanın asıl listeye döndürülmesi sırasında kurul üyelerinin bilgisi olmaksızın emeklilik kapsamına alındığını öğrendim.
Böylece, kurul üyeleri kendi tasarruflarının olmadığı dosyalara imza atarak onay vermek durumunda kaldı.
Tabii bu durumda kurulda alınan kararların yasal olup olmadığı tartışmasının da gündeme gelmesi kaçınılmaz hâle geliyor.
Nihayetinde Çalışkan dışındaki kurul üyeleri, yasaya aykırı karara imza atmış oldular!
Bu tip skandal uygulamalara emniyet teşkilatı fazlasıyla alıştı.
Bu arada, bir kulis bilgisi daha aktarayım.
Büyüteç'te 11 Haziran'daki yazımda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 109. Dönem kaymakam adaylarını Cumhurbaşkanlığı'nda kabulü sırasında İçişleri Bakanı Soylu'nun bulunmadığını kamuoyu ile paylaşmıştım.
Bu durum, bizzat İçişleri Bakanı'nın içinde bulunduğu iddialar nedeniyle Erdoğan ile Soylu arasındaki soğukluğu işaret ediyordu.
Bakanlık kaynaklarından elde ettiğim bilgilere göre; Cumhurbaşkanlığı, Soylu'yu davetli listesine almamış. Kaymakam adayları davet edilirken, özellikle Soylu için İçişleri Bakanlığı'na "davetli listesinde bulunmuyorsunuz" bildirimi yapılmış.
Yani, Soylu hakkında bilhassa TBMM'deki grup toplantılarında arka çıkan açıklamalar yapmasına rağmen Erdoğan'ın, Soylu ile yan yana fotoğraf vermek istemediği net biçimde anlaşılıyor.
Siyasi kulisleri çok yakın takip etmememe karşın, benim kulağıma bile mafya – siyaset – devlet üçgeninde yaşanan krizle ilgili AKP içinde geniş çaplı tartışmalar yaşandığı bilgisi geliyor.
Varın gerisini sizler anlayın gayri!
Çanlar, Soylu ve ekibi için çalıyor.