Türkiye'nin gündemi; virüsle mücadele, iç ve dış politikadaki gelişmeler ile ekonomik göstergelerdeki sıkıntılar üzerinde yoğunlaşıyor, uzunca bir süredir.
Ancak, ülkenin gündeminde kendisine pek yer bulamayan ve dikkatlerden kaçan kimi konular ve olaylar da mevcut.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi'nde (ESOGÜ) 5 Nisan 2018'de 4 akademisyenin yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan katliam davası, sözünü ettiğim olaylardan birisi hiç kuşkusuz.
Büyüteç'i takip eden okurlar 24 Temmuz ve 25 Temmuz'daki iki ayrı yazıyla bu konuyu bir kez daha gündeme getirdiğimi hatırlayacaklar.
Üzerinden iki yılı geçen katliam davasının sonuna yaklaşıldı. Olayın katil zanlısı akademisyen Volkan Bayar "tutuklu", cinayetlere azmettirdiği gerekçesiyle eşi Saadet Aylin Yağan Bayar ise, "tutuksuz" yargılanıyor.
Bu hafta bu konuya devam etmek ve bazı ilginç bağlantıları okurlara aktarmak istiyorum.
Önce katil zanlısı Volkan Bayar'dan başlayalım…
Dosyada yer alan bilgilere göre; Bayar, ESOGÜ'den asistan arkadaşı Burak Yasin Yılmaz'la tam 185 kez telefon görüşmesi yapıyor. Bir asistanın, başka bir asistan arkadaşıyla telefonla görüşmesinde elbette bir sorun olamaz. Ancak, burada Yılmaz'ın konumu önemli.
Asistan Yılmaz, FETÖ'nün "Emniyet Mahrem İmamı" olarak yargılanıyor. Kendisi halen tutuklu.
Zanlı Bayar'ın, cinayetten önceki dönemde Yılmaz'ın dışında yine FETÖ'den tutuklanan Yusuf Ay ile 28 kez, İsmail Yüksel ile 16 kez telefon görüşmesi var.
Bu temas trafiği nedeniyle mağdurlar zanlı Bayar'ın Fethullah Gülen cemaatiyle bağının araştırılmasını talep ediyor, ancak mahkeme bu talebe uygunluk vermiyor!
Ayrıca, mahrem imam olan Yılmaz'ın Bayar'a gönderdiği bir e-posta mesajı dosyada mevcut.
Yılmaz mesajında, "yani buradan yola çıkarak şunu söylemeye çalışıyorum. Asla bu adamların peşini bırakma. Polise ihbar et bu adamları ve savcılığa resmi başvuruda bulun. Ben sana lazım olan her türlü desteği veririm" görüşünü aktardı.
Bu mesajda, emniyet mahrem imamı olan bir FETÖ'cünün kendisiyle teması olan bir kişiye "lazım olan her türlü desteği nasıl vereceğini" anlatmaya gerek yok sanırım.
Üniversite eğitimi sonrasında akademisyenliğe yönelen Bayar, 2007'de yurt dışında yüksek lisans eğitimine başladı. Bayar'ın ABD'deki Denver Üniversitesi'ndeki ev arkadaşı T.T. adlı bir Türk öğrenciydi.
Bir yıl aynı evde kaldılar. İki öğrencinin kaldığı evin FETÖ'ye ait olduğu iddiası var. Akademisyenliği seçen T.T.'nin halen "danışman" olarak siyasetin içinde olduğunu eklemekte fayda var.
Bayar'ın yüksek lisansı devam ederken, bir yıl sonra bu kez eşi Saadet Aylin Yağan Bayar da yüksek lisans için Denver Üniversitesi'ne geliyor. Bayar, ev arkadaşını bırakıp eşiyle bir ev tutarak yüksek lisansına devam ederken, bir gün üniversite içinde eşiyle yaşadığı bir olay sonrasında üniversiteden ilişiği kesiliyor.
Buna karşın, Bayar ABD'ye gelmesine katkısı olan Milli Eğitim Bakanlığı bursunu 12 ay alması gerekirken, 19 ay boyunca aldı. Bayar, Türkiye'ye geldi. ABD'deki doktora programı yarıda kesilmesine rağmen Tokat'taki Gazi Osman Paşa Üniversitesi'nde (GOP), eşi Kastamonu Üniversitesi'nde görev aldı.
Bayar'ın eşi, atamadan 15 gün sonra ve akademide pek görülmeyen biçimde Tokat GOP Üniversitesi'nde görevlendirildi.
Bu arada, Bayar'ın yurt dışına giderken aldığı MEB bursunda kefil kişiler eşinin yakınlarıydı. Yarım kalan yurt dışı eğitim sonrasında burs tazminatı devlet tarafından tahsil edildi mi? İddia o ki, binlerce dolarlık tazminat ne Bayar'dan, ne de kefillerden tahsil edilmedi.
İşler, Bayar ailesi açısından yolunda ve sorunsuz gidiyordu.
FETÖ'yle mücadelede en önemli süreçlerden birisi 15 Temmuz 2016'daki başarısız darbe girişimi.
Bayar'la ilgili bu dönem içinde de bazı soru işaretleri var.
Şöyle ki; 15 Temmuz 2016 gecesi ESOGÜ'nün kampüsü içindeki matbaanın ışıkları gece yarısı olmasına karşın yanıyordu. Matbaa görevlisi C.Ü. bu durumu daha sonra rektörlüğe bir dilekçe vererek matbaanın ışıklarının darbe girişimi gecesi neden yandığının araştırılmasını istedi.
İddia şuydu: O gece darbe girişimiyle ilgili matbaada toplantı yapıldığı ve Bayar ile eşinin de bu toplantıda yer aldığı idi.
Peki, dilekçenin üniversite yönetimine ulaşmasından sonra ne oldu?
Üniversite yönetimi, dilekçede yer alan iddiayı araştırmak yerine dilekçenin sahibi C.Ü.'nün işine son verdi!
Gelelim, 16 Temmuz sabahına…
FETÖ'nün TSK'daki yuvalanmış uzantılarınca organize edilen darbe girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından ESOGÜ'de de ilginç gelişme yaşandı.
İddiaya göre; cumartesi sabahı, akademisyen Volkan Bayar ve eşi, henüz hiçbir akademisyen herhangi bir girişimde bulunmazken, kendi çalışma odalarını tamamen boşalttılar. Hatta kullandıkları bilgisayarlara "kalıcı format" uygulatarak bilgilerin yok olmasını sağladılar. Ve bu işlemi üniversitede yaptırmadıkları anlaşıldı! Bayar, aradan zaman geçtikten sonra dekanlıktan yeni bilgisayar alarak göreve devam etti.
Bu konuya devam edeceğim.