Eskişehir Osmangazi Üniversitesi'nde (ESOGÜ) görevli dört meslektaşını katleden katil zanlısı akademisyen Volkan Bayar'ın "muhbir olup olmadığı" konusunda dün kaldığım yerden devam ediyorum.
Cinayetlerin işlendiği dönemde üniversite rektörü olan ve YÖK tarafından soruşturmaya alınan Prof. Dr. Hasan Gönen, müfettişlere verdiği ifadede ilginç bilgileri paylaştı.
Eski Rektör Gönen, 15 Temmuz sonrasında bazı üniversite personeli hakkında "FETÖ'cü oldukları yönünde" emniyete bilgiler vermesi nedeniyle Bayar'ın merkezinde yer aldığı süreci müfettişlere şöyle anlattı:
"(…) 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünden sonra İl Emniyet Müdürü Mustafa Şahin beni arayarak bazı şahısların adını verdi. Ben de yardımcılarım Adnan Konuk, İlhami Ünlüoğlu'na 'bu kişiler hakkında işlem yapmamız lazım. Ama elimizde resmi bilgi ve belge yok' dedim. Bunun üzerine FETÖ şüphelisi olarak bu kişiler hakkında soruşturma açtık. 677 sayılı KHK gereğince bu kişiler hakkında açtığımız soruşturmayı Valiliğe bildirdik.
Ertesi gün Vali Azmi Çelik beni arayarak bu kişileri açığa almam gerektiğini söyledi. 'Açığa almazsan biz seni açığa alırız' dedi. 'Siz rektör olarak açığa alın, biz sonra size bilgi veririz' dedi. Vali Bey'in isteği üzerine açığa almış olduğumuz kişilerle ilgili bilgi belge talebimizi içeren yazı ile Vali Bey'in yanına gittim. Vali Azmi Çelik'e tebellüğ belgesini uzatınca 'Ben valiyim hiçbir zaman tebellüğ belgesi imzalamam' diyerek tebellüğ belgesini odanın ortasına fırlattı.
Ben de 'Sayın Valim, daha önce bize bu kişilerle ilgili bilgi belge vereceğinizi söylemiştiniz. Ben de buna istinaden bu yazıyı hazırlayıp size geldim' dedim. Bunun üzerine Vali Azmi Çelik, 'Ben bunu bu işlerden sorumlu vali yardımcısına talimat veririm. Ne yaparsa yapar' dedi. Bundan sonra uzun süre resmi olarak bilgi ve belge vermelerini bekledik. Herhangi bilgi ve belge gelmedi.
Bu arada ben Emniyet İstihbarat Şube Müdürü S.A.D.'yi birkaç kez aradım. Kendileri bana 'Size resmi bilgi veremeyiz, gayri resmi bilgiler verebiliriz' dedi. S.A.D. ile telefonla WhatsApp programı üzerinden birçok kez birçok kişi hakkında bilgi sordum ve bilgi aldım. Ancak açığa aldığımız bu kişiler hakkında bana gayri resmi olarak bile bilgi vermedi. (…)"
Eski Rektör Gönen, Emniyet'e bilgi aktardığı gerekçesiyle üniversite çevrelerinin rahatsızlık duyduğu akademisyen Volkan Bayar hakkında da müfettişlere bilgi verdi.
Emniyet İstihbarat Şube Müdürü S.A.D.'den kimi kişiler hakkında bilgi alan Gönen, müfettişlere daha sonra katliam gerçekleştirecek olan Volkan Bayar'ı sormadığını açıkladı. Gönen, zanlı Bayar'la ilgili özetle şu bilgileri verdi:
(…) Cemil Yücel ve yardımcıları bana gelerek Volkan Bayar'ın Eğitim Fakültesi'nde insanları tehdit ettiğini anlattılar. Bu sırada rektör yardımcılarım da odamdaydı. Ben de İl Emniyet Müdürünü arayarak durumu anlattım. Kendisi bana hemen iki emniyet mensubunu gönderdi.
Sadece birisinin Ayhan Bey olduğunu hatırladığım iki emniyet müdürüne odamda konuyu bizzat aktardım. İçlerinden birisi bir telefon görüşmesi yaptıktan sonra Volkan Bayar'ın kendilerinin 'istihbarat kaynağı' olduğunu söyleyerek hatta 'bu bizim adamımız' ifadesini kullanarak herhangi bir şey yapmayacaklarını söylediler ve toplantıdan ayrıldılar.
Emniyet müdürlerinin tavrı Volkan Bayar'ın 'sanki devletin adamıymış' gibi algılanmasına sebep oldu. Ve bu toplantıdan sonra herkes bu işten çekinir hale geldi. Ben rektör olarak devletin emniyet teşkilatına olayı ileterek üzerime düşen vazifeyi yaptığımı değerlendiriyorum. Eğer emniyet mensupları bu bildirimizi dikkate alsalardı belki de bu cinayetler işlenmeyecekti. Burada ihmal ya da kusur varsa bizden daha çok kolluk kuvvetlerine aittir. (…)"
YÖK müfettişleri, ESOGÜ'deki yöneticilerin yanı sıra Eski Rektör Gönen'in de eleştirdiği Eskişehir Emniyeti'nin en tepe yöneticisi Emniyet Müdürü Engin Dinç'in de "tanık sıfatıyla" bilgisine başvurdu.
Hatırlanacağı üzere Dinç, Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in 2007'de öldürülmesinde ihmali olduğu iddiasıyla yargılanan kamu görevlilerinden. Dinç'in, henüz Trabzon Emniyeti'nde İstihbarat Şube Müdürü olarak görevliyken polis muhbiri ve Dink olayının sanıklarından Erhan Tuncel'le bağlantısı ortaya çıkarılmıştı. Dinç, bu nedenle daha sonra Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı yaparken yargı önüne çıkarılmıştı. 15 Temmuz'da EGM İstihbarat Dairesi Başkanı olan Dinç, hakkındaki yargılama devam ederken Eskişehir Emniyet Müdürlüğü'ne atanmıştı. Dava henüz sonuçlanmadı.
Bu kısa bilgilendirmeden sonra Dinç'in YÖK müfettişlerine verdiği bilgilere bakalım:
"(…) Eskişehir'de göreve başladığım tarihten itibaren yaklaşık iki ay sonra muhtemelen ocak ayı içinde ESOGÜ Rektörü Hasan Gönen hocam beni arayarak, bazı öğretim görevlileri arasında karşılıklı hakaret, sözlü sataşma ve yan bakma gibi olaylar yaşandığını ve bu konuyla ilgili ne yapılabileceği konusunda yardım talep etti. Bunun üzerine ben de hatırladığım kadarıyla aynı gün, konu asayiş şubesinin görev alanına girdiği için Asayişten Sorumlu Müdür Yardımcısı A.B. ile Asayiş Şube Müdürü K.A.'yı Rektör Bey ile görüşmeleri için gönderdim.
Arkadaşlarım görüşme yapıp döndükten sonra tarafıma, konuyu Rektör Bey ile görüştüklerini, bazı öğretim üyeleri arasında karşılıklı sözlü sataşma ve hakarete varan olayların yaşandığını, bu konular ile ilgili gerekli hukuki yolları gösterdiklerini, adli mercilerce ya da polis birimlerine şikâyette bulunmaları yönünde bilgi verdiklerini söylediler. Bu olay bu dönemde bu şekilde kapandı. Daha sonra bana veya arkadaşlarıma bu konu ile ilgili herhangi bir şikâyet veya talep iletilmedi.
Cinayetin işlendiği 05.04.2018 tarihine kadar yaklaşık bir buçuk yıllık süre içerisinde olayların seyriyle ilgili veya ciddileştiği konusunda hiçbir yazılı veya sözlü beyan tarafıma iletilmemiştir. Karşılıklı hakaret ve sözlü sataşmadan başlayan ve sonrasında cinnet derecesine gelip dört masum insanın hayatını kaybetmesiyle neticelenen olaylarla ilgili sonraki süreçte tarafımıza bilgi, belge veya haber verilmemiştir. Haliyle ek hukuki tedbirlerin alınması noktasında herhangi bir işlem yapılamamıştır. (…) "
Özellikle üniversite yöneticilerinin ifadelerinde, dört akademisyeni katleden Bayar'ın "polisin istihbarat sağlamada kullandığı bir eleman" olduğu konumuyla ilgili bilgiler son derece netken, aynı zamanda mesleki kariyerini emniyet istihbarat hizmetlerinde geçiren Dinç'in bu konuya hiç değinmediğini görüyoruz.
YÖK müfettişlerinin Bayar'ın gerçekleştirdiği saldırıda üniversite yönetiminin ihmalinin olup olmadığının tespit edilmesiyle birlikte dünkü yazımda paylaştığım linkteki analizdeki bilgilerin büyük oranda örtüşmesi dikkat çekici.
Bu noktada, Bayar'ın emniyetin istihbarat hizmetlerinde çalışmış emekli bir polisin evladı olmasını hatırlatayım. Çocukluğundan bu yana babasının görevi nedeniyle emniyet teşkilatının içinde olan Bayar'ın aynı zamanda yine babası üzerinden emniyet istihbarat hizmetlerine yakın olmasının göz ardı edilmemesi lazımdı.
Soruşturmayı yürüten mahkemenin dört cinayetin yargılamasını yapmanın yanı sıra Bayar'ın, tıpkı Hrant Dink'in öldürülmesinde görev alan Erhan Tuncel benzeri bir kişilik olup olmadığını da gün ışığına çıkarması gerekiyordu.
15 Temmuz sonrasında FETÖ'yle mücadele kapsamında devlete istihbarat elemanlığı yaptığı iddiaları gündeme gelen Bayar'ın, verdiği bilgiler karşılığında birilerinden herhangi bir söz alıp almadığı araştırılmalıydı.