Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın FETÖ'yle bağlantıları olduğu tespit edilen mülki idare amirlerine yönelik geçen eylülde başlattığı soruşturma İçişleri Bakanlığı'nda epeyce telaşa neden olmuştu doğrusu.
Nasıl olmasın ki?
Bilhassa 15 Temmuz 2016'dan sonra İçişleri Bakanlığı'nı yönetenlerin FETÖ'yle mücadele edildiğini ısrarla söylemelerine karşın, yüzlerce mülki idare amirinin örgütle bağlantılı olduğu savcılık soruşturmalarında ortaya çıkarıldı.
Savcılığın soruşturması sonrasında çoğunluğu kaymakam olarak görev yapan şüpheli mülki idare amirlerinin bizzat İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından açığa alınmasının ardından gelişmeleri 11 Eylül'deki Büyüteç'te okurlara aktarmıştım.
Bu yazının ardından mülki idare amirlerinin karıştığı FETÖ soruşturmalarıyla ilgili bir dizi yazıyı da yine Büyüteç'te kaleme almıştım. Meraklı okurlar, T24 arşivinden yazılara kolaylıkla ulaşabilirler.
Yaklaşık on aydır devam eden soruşturmada yaşananları daha iyi anlamak için geçmişteki yazılara göz atmanın faydalı olacağını düşünüyorum.
Soruşturma sürecinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, yaklaşık 500 kişiyi mercek altına aldı. Bunlardan 450'ye yakını daha önceki KHK'larla ihraç edilmiş ya da görevdeyken FETÖ bağlantıları tespit edilerek görevden el çektirilen mülki idare amirleri.
Geriye kalan yaklaşık 50 şüpheli ise, söz konusu mülki idare amirleriyle temasları belirlenen ve FETÖ'nün mülki idare yapılanmasında görev aldıkları anlaşılan "mahrem imamlar" veya örgüt içindeki tanımıyla "hususiler".
Savcılık önceki gün ikinci dalga gözaltı işlemi başlattı. Savcılık talimatıyla harekete geçen Ankara Emniyeti Mali Şube Müdürlüğü ekipleri, isimleri ve yerleri tespit edilen şüpheli mülki idare amirlerini gözaltına almaya başladılar.
Ankara'nın merkez olarak yer aldığı ve 23 kente yayılan operasyonda gözaltına alınacak şüpheli sayısı 51 olarak belirlendi.
Şüpheli konumundaki mülki idare amirlerinin bir bölümü daha önce ihraç edilmiş. Bazıları ise eylülden beri devam eden güncel açığa alma işlemlerinde görevden el çektirilenler arasında.
Bu noktada bir ayrıntıya dikkat çekmek istiyorum.
Şöyle ki; 15 Temmuz'un üzerinden neredeyse beş yıla kayın zaman geçmesine karşın FETÖ'yle bağları daha yeni tespit edilen kaymakamlar ve vali yardımcıları soruşturma dosyasında yer alıyor!
Devletin en önemli iki istihbarat birimi olan Emniyet İstihbaratı ve Jandarma İstihbaratı, İçişleri Bakanlığı çatısı altında faaliyette bulunurken hem de.
Muhalifler başta pek çok kişi hakkında eline dosyalar olduğu izlenimi vererek güç gösterisinde bulunan İçişleri Bakanı Soylu ve ekibi nasıl olduysa bu işleri atlamışlar demek ki!
Savcılığın ısrarlı soruşturması olmasa şimdilerde FETÖ üyeliğinden gözaltına alınan pek çok mülki idare amiri halen görevde olacaktı.
İsimleri geçen bazı mülki idare amirleri hakkında yürütülen ve daha önce yeterli delil bulunamaması nedeniyle verilen "kovuşturmaya yer olmadığı" kararları, yeni elde edilen delillerle kaldırılmaya başlandı.
Zira şüphelilerin kimisinin ankesör aramaları mevcut. Bazıları tekil ya da çoklu ardışık aramalar yaparak mahrem imamlarla temasları belirlendi. Kimisinin de KPSS'lerdeki soru çalınması olaylarına karıştıkları ortaya çıkarıldı.
Dediğim gibi; "uçan kuştan haberi olan" ve "pek çok teröristin yakalanmasına vesile olan" doğrudan Soylu'ya bağlı olan devletin iki önemli istihbarat biriminin söz konusu isimleri tespit edememesi soru işaretlerine neden oluyor haliyle!
"Emniyet ve Jandarma İstihbaratı'nın tespit edemediği bu isimleri kim tespit etmiş, o zaman?" sorusunun yanıtı Milli İstihbarat Teşkilatı olur. Savcılık, MİT'le yakın çalışarak teker teker bu isimleri belirleyip faaliyetlerini delillendirdi.
Olayın bir başka boyutu daha var ki, o da fazlasıyla dikkat çekici.
Şöyle ki, eylülde başlayan açığa alma furyasında üçer beşer görevden el çektirilen mülki idare amirleri, 15 Temmuz'dan sonra her yıl İçişleri Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü'nce hazırlanan kararnamelerle ülkenin farklı köşelerinde aktif görevdelerdi.
Kaldı ki, Personel Genel Müdürlüğü, geçmişte ve halen bakanlık kadrolarında gerek mülki idare amiri, gerekse genel hizmet kadrolarında görev yapan tüm personelin özlük dosyalarını bünyesinde barındırır. Hem de her türlü özel notlarıyla, sicilleriyle, görevdeki çalışmalarıyla odacısından valisine kadar personelin tüm bilgileri Personel Genel Müdürlüğü'nde arşivlenir.
Şimdi geldik kritik sorulara…
Soru 1: Eğer, savcılık ve MİT tespitleri yapamasaydı, delillere ulaşamasaydı, bugünlerde haklarında adli soruşturma başlatılan mülki idare amirleri görev başında olacak mıydı?
Yanıt: Evet.
Soru 2: Yine kendileri hakkında herhangi bir tespit yapılmayan günümüzün şüphelileri, 2016'dan bu yana çıkarılan mülki idare amirleri kararnameleri kapsamında görev aldılar mı?
Yanıt: Evet.
Soru 3: Bu durumda kararnameye giren personel hakkında elindeki her türlü bilgi ve belgeye karşın, FETÖ'yle bağlantılı mülki idare amirlerini görevden el çektirmeyen, hatta kararnamelere dâhil eden Personel Genel Müdürlüğü bir bakıma uyumuş mu oluyor?! Yoksa…
Bu "yoksa"nın yanıtını ben vermeyim, bilakis muhatapları versin.
Bir de "muhataplara" bir göz atalım isterseniz…
17-25 Aralık 2013'ten sonrasına bakalım.
Kronolojik olarak ilk sırada, Muhterem İnce var. İnce, bakanlıktaki kariyerinin neredeyse tamamı Personel Genel Müdürlüğü'nde geçirdi. 2013 – 2016 yılları arasında daire başkanı ve genel müdür yardımcılığının yanı sıra Personel Genel Müdür olarak pek çok kararnameyi hazırlayıp imzasını koydu İnce. Sonrasında 2016'da sadece üç aylık Artvin Valiliği sonrasında bakanlığa müsteşar olarak dönen İnce, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçilmesiyle birlikte bakan yardımcısı oldu. İnce halen mülki idareden sorumlu bakan yardımcısı! Bu arada, İnce'yle ilgili özel bir bilgiyi yukarıda linkini verdiğim yazıda da dile getirmiştim. Sürecin nasıl yürüdüğünü görmek bakımından o yazıyı da okumakta fayda var.
İnce'den sonra Personel Genel Müdürlüğü koltuğuna oturan isim Bilal Şentürk oldu. 2017 – 2018 arasında görev yapan Şentürk, halen Bilecik Valisi.
Şentürk'ün vali olmasının ardından yine yıllarını aynı birimde geçiren Gökmen Çiçek, Personel Genel Müdürü oldu. Çiçek, 2014 – 2018 yılları arasında Personel Genel Müdürlüğü'nde şube müdürü, daire başkanı, genel müdür yardımcısı oldu. Bu görevlerin bir bölümünü halen bakan yardımcısı olan Muhterem İnce'nin döneminde yürüttü. Çiçek, 2018 – 2020 yılları arasında Personel Genel Müdür oldu. 2020 Haziran'da ise Afyonkarahisar Valisi oldu.
Bu tabloda; İnce müsteşarlık ve bakan yardımcılığına, Şentürk ve Çiçek ise, hem genel müdürlük koltuğuna, hem de valiliklere Soylu'nun ekibi olarak görev yaptı, yapıyorlar.
Şimdilerde, savcılık soruşturması çerçevesinde FETÖ'cü olmaktan adli soruşturma geçiren mülki idare amirlerinin geçmişteki kararnamelerini hazırlayıp imza koyan her üç ismin dikey yükselişleri bir tesadüf müdür acaba? Her üç ismin valilikle ödüllendirilmesinde hangi kriterler etkili olmuş olabilir?
Bırakın organize suç örgütü liderinin açıklamalarındaki iddia ve ithamları; sadece bu dosya bile makamlarda oturanların koltuklarını bırakmasına yeter. Tabii, normal bir ülkede!
İnternet arşivleri ortadayken ve FETÖ liderine methiye düzenlerin görüntüleri bu arşivlerdeyken, koltuklarda oturmalarını nasıl açıklamak gerekir bilemiyorum?
Bir de unutmadan ilave edeyim.
15 Temmuz sonrasında Tokat'ta FETÖ'nün mülki idare yapılanmasına yönelik ilk soruşturmayı başlatan dönemin Tokat Cumhuriyet Başsavcısı Erdoğan Bayrakdar'ın görevden alınması konusu var. Linkteki yazıda bu sürecin ayrıntısı mevcut.
Şu soruyu sorarak Büyüteç'i noktalayım:
"FETÖ'nün mülk idare soruşturmasında önemli delillere ulaşan ve tüm yapıyı ortaya çıkaran Tokat Cumhuriyet Başsavcısı Erdoğan Bayrakdar'ın görevden alınmasıyla ilgili kararnameyi, dönemin Adalet Bakanlığı müsteşar yardımcısına bizzat götüren İçişleri Bakanlığı üst düzey yöneticisi kim ola ki?"