Geride bıraktığımız haftalarda, FETÖ’nün ülke yönetimini ele geçirmek amacıyla örgütlendiği mülki idare sisteminde yapılan mücadeleyle ilgili bazı bilgileri paylaşmıştım.
Hatta öyle ki, Tokat Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen FETÖ’nün mülki idare yapılanmasının çözülmesini sağlayan adli soruşturmada yaşanan gariplikleri duyurmuştum.
Adli soruşturmayı yürüten dönemin Tokat Cumhuriyet Başsavcısı Erdoğan Bayraktar’ın başına gelenleri, Bayraktar’ın görevden alındıktan sonra soruşturmanın yönteminin nasıl ve kimler tarafından değiştirildiğini, Tokat Cumhuriyet Başsavcılığı’ndaki görev değişimindeki tesadüfleri ve ilişkileri gündeme getirmiştim.
İçişleri Bakanlığı’nca geçmiş yıllarda organize edilen 99, 100, 101 ve 102. dönem kaymakamlık kursu sınavları ile eğitimlerine katılan ve büyük çoğunluğu görevde olan kaymakamlara yönelik adli soruşturmalarda FETÖ’nün kontrol altında tuttuğu mülki idare amirleri tek tek tespit edilmişti.
Ayrıca, FETÖ üyesi olmaktan hakkında başlatılan adli soruşturma kapsamında ifadesine başvurulan bir kaymakamın ifadesini aktarmıştım.
Bu hafta ise, yine Tokat’ta yürütülen ana soruşturma kapsamında yakalanan FETÖ’nün mülki idare imamlarından Yusuf Acar’ın anlatımlarına yer vereceğim.
Acar, 15 Temmuz 2016’daki FETÖ’nün darbe girişimi sonrasında gözaltına alındıktan sonra verdiği bilgilerde örgütün çalışma yöntemlerinden bir kısmını ortaya koyuyor. FETÖ’nün bünyesindeki mülki idare amirleriyle ilgili kayıtları da Acar’ın anlatımlarında görmek mümkün.
Acar, 12 Aralık 2016 günü dönemin Tokat Cumhuriyet Başsavcısı Erdoğan Bayraktar’ın bizzat koordinesinde yürütülen soruşturmadaki anlatımlarında FETÖ’nün faaliyetlerini şöyle özetledi:
"(…) 10 Aralık 2016 günü FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma Suçu Kapsamında Tokat Cumhuriyet Savcılığı’nda alınan şüpheli ifademdeki tüm hususlara aynen katılıyorum. Fakat aynı gün çok yorgun ve uykusuz olduğumdan dolayı ifadem esnasında aklıma gelmeyip sonradan aklıma gelen hususları bugün yani 12 Aralık 2016 günü siz görevlilerle samimi bir şekilde paylaşmak istiyorum.
Daha önceki vermiş olduğum ifademe ek olarak açık kimlik bilgilerini bilmediğim "Emre" kod adlı kişi tarafından 2013 yılı içerisinde nisan - mayıs ayları kaymakamlık sınavını kazanan listesi açıklandıktan sonra Ankara’da yeni kaymakam adayları ile ilgilenmem için görevlendirildim. Emre kod adlı kişi öncesinde kaymakam adaylarının nerede olduklarını ve ne zaman buluşacağımız yönünde bilgileri verdi. Toplam 30 kişi olarak hatırladığım kaymakam adayları ile 5 grup halinde tanıştım. Bu kaymakamlar tamamen yapı mensubu kaymakamlardır.
(…) İsmini vermiş olduğum kaymakam adayları ile genelde benim Ankara, Yenimahalle’deki ikametimde görüşüyorduk. Görüşmeler sonrasında daha önceden Emre kod adlı kişiden aldığım talimatlar doğrultusunda himmet paralarını toplayarak Emre kod adlı kişiye elden veriyordum. Emre kod adlı kişi kaymakam adaylarından özellikle dil eğitimlerinin üzerinde durmalarını ve iyi öğrenmelerini istiyordu.
Staj dönemlerinde daha çok kendilerinin memleketlerine yakın illeri tercih ettiler. 2013 yılı nisan - mayıs ayı ile 2015 yılı temmuz ayı arasında kendileri ile ben ilgilendim. 2015 yılı temmuz ayı itibari ile bu şahıslar dil kursu için yurt dışına gönderildiler.
İngiltere’de Müslüm kod adlı, Fransa’da Süleyman kod adlı kişiler bu gruplar ile karşılayıp ilgilendiklerini biliyorum. Rusya’da hatırladığım kadarı ile ilgilenen bir kişi yoktu. İspanya ve Arapça kursunun verilmiş olduğu Ürdün ülkelerindeki ilgilenen kişilerin kim olduğunu bilmiyorum.
Bu kaymakam adayları yurtdışına çıkmadan önce Emre kod adlı kişi tarafından hazırlanan ve By-Lock yüklü tabletleri gruptan sorumlu olan şahıslara dağıtmıştık. Yurt dışında iken By-Lock serveri kapatıldığından dolayı benim kaymakam adayları ile irtibatım kesildi.
Bu gruplar içerisinde kendilerinin sosyal durumları ve görevleri sebebi ile ayda bir, bazen iki ayda bir görüşmelerimiz oluyordu. Aynı anda bütün gruplar ile doğal olarak görüşemiyorduk. Şahıslar ile genelde grup sorumlularına vermiş olduğumuz tabletler vasıtası ile By-Lock üzerinden görüşme taleplerimizi veya başka bir konu var ise onu iletiyorduk. Grup sorumluları kendileri görüşmeleri ayarlıyordu. Çok farklı bir durum olup kendileri ile bire bir görüşmemiz gerektiğinde herhangi bir ankesörlü telefon vasıtası ile irtibat kuruyorduk.
Bu kaymakam adayları daha çok il dışında bulunduklarından ve Ankara’da bulundukları dönem içerisinde daha çok görüştüğümüzden dolayı eşleri zaman zaman gelirlerdi. Ancak ben bayanlar ile ilgilenmediğimden dolayı hangisinin eşinin katılıp katılmadığını hatırlamıyor ve bilmiyorum. Zaten çok sık gelmezlerdi.
Denizli'de bulunduğum dönem içerisinde Nihat Zeybekçi ve Bilal Uçar’ın çocuklarının yine Denizli’de bulunan birçok işadamının çocuklarının eğitiminde bulunduk. Ayrıca, Ankara’da çalışırken Ak Parti Milletvekili Fikri Işık ve birçok milletvekilinin çocukları okulumuzda öğrenci velisi idi. Benim çalıştığım en son okulun ismi de Melih Gökçek’in eşinin ismini taşıyan Nevin Gökçek Lisesi idi. Bundan dolayı bu yapı içerisinde hükümetin ya da devletin aleyhine bir olumsuz durum olacağını hiç düşünmedim.
Ve bu kişiler tarafından her zaman takdir gördük, o dönem yapının bu şekil hareket ettiğini düşünmemizden dolayı biz ve birçok kişi bu yapının devlet aleyhine herhangi bir suç işleyeceğini düşünmediğimizden dolayı ben ve eşim yapının birçok sosyal sorumluluk projesine katıldık. (…)"
Acar’ın ifadesinde, FETÖ’nün devletin mülki idare sistemindeki çalışmalarında kendisine bağlı kaymakamların birebir nasıl yetiştirildiği net biçimde görülüyor.
Şunu da eklemek gerekir ki, ifadesini yayımladığım Acar, FETÖ’nün tek mülki idare imamı değil. FETÖ’nün ülke genelinde coğrafi bölgelere göre görevlendirilen farklı mülki idare imamları var. Her bölgenin mülki idare imamı, kendisine bağlı kaymakamlar üzerinde etkili.
Kaymakamların görev yerleri değiştikçe bağlı oldukları mahrem imamları da değişiyordu.
Böylelikle Gülen cemaati, ülke yönetiminde adliye ve askeriye ile beraber üç hedefinden birisi olan mülkiyeyi elinde tutuyordu.