Geçen yıl; tam da bugünlerde Büyüteç'in takipçileri, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde (TSK) görevli bir generalin, hakkındaki FETÖ soruşturması nedeniyle emekli olmasının ipuçlarını okudu.
Devamında; TSK'da büyük sıkıntı yaratan söz konusu gelişmenin odağındaki ismin Kara Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanı Tuğgeneral Serdar Atasoy olduğu ortaya çıktı.
TSK içinde son derece kritik göreve Yüksek Askeri Şura kararıyla getirilen Atasoy'un, uzun yıllardır FETÖ içinde yer aldığı, TSK'daki kariyeri boyunca FETÖ'nün "mahrem imamları"na bağlı faaliyet yürüttüğü MİT tarafından tespit edilince işlerin karıştı.
FETÖ içinde Servet kod adını kullanan Atasoy, hakkındaki bilgilere rağmen KKK İstihbarat Başkanlığı'na atanmasıyla birlikte, başlatılan adli ve idari soruşturma çerçevesinde görevden alınarak önce emekli edildi. Ardından da gözaltına alınarak tutuklandı.
Amaç, TSK'da ilk kez generallere uzanan "ankesör – mahrem imam" soruşturmalarında muvazzaf yani aktif görevdeki bir generalin gözaltına alınmasını önlemekti!
Atasoy, geçen kasımda sona eren yargılamada FETÖ üyesi olmaktan 14 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırıldı. Halen cezaevinde.
Görevden alınmamış, başka göreve kaydırılmış!
Kısa anımsatmadan sonra yeni gelişme ve bilgilere dönüyorum.
Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi, Atasoy hakkındaki "gerekçeli kararını" yine kasımda hazırladı.
Gerekçeli kararda ilginç bilgiler var.
Mahkemenin kararına göre Atasoy, 2 Kasım 2020 günlü emeklilik işlemine kadar yine aktif olarak görev başındaydı.
Atasoy, YAŞ'taki atama sonrasında ortaya çıkan mahrem imam bağlantısı nedeniyle dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı (KKK) Orgeneral Ümit Dündar tarafından İstihbarat Başkanlığı görevine başlatılmadı.
Ama tam olarak görevden de el çektirilmedi.
Gerekçeli kararda verilen bilgiye göre; Atasoy, Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) Harekât Başkan Vekili olarak görev yaptı!
Harekât Başkanlığı, TSK'nın en önemli birimlerinden. Türk Ordusu'nun gerek yurt içi, gerekse yurt dışındaki tüm muharip birliklerine komuta ediyor. Askeri birliklerin günlük tüm faaliyetleri bu birim tarafından planlanıyor, koordine ediliyor ve yürütülüyor.
En az İstihbarat Başkanlığı kadar mühim bir komutanlık.
Zaten Atasoy'un KKK İstihbarat Başkanı olmadan önceki görevi de Malatya'daki İkinci Ordu Komutanlığı Harekât Başkanlığı idi!
Atasoy'a ceza veren mahkemenin değerlendirmesi dikkat çekici:
"(…) FETÖ/PDY'nin amaçlarına ulaşmak için uyguladığı en etkili yöntemlerden birinin örgüt yöneticisinin talimatları doğrultusunda devletin güvenlik teşkilatının içine sızmak olduğu, sanığın Kara Kuvvetleri Komutanlığında İstihbarat Başkanı ve Harekat Başkan vekili olarak tuğgeneral rütbesinde 02/11/2020 tarihine kadar görev yapmış olması dikkate alındığında Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde emir ve talimat verebileceği personelin, erişebileceği bilginin ve yetkilerinin kapsamı itibariyle örgüte mensubiyetinin oluşturduğu tehlikenin astı konumundaki personele göre çok daha ağır olduğu, kastının yoğun olduğu, güttüğü amaç ve saiki de değerlendirilerek alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle ceza tayinine (…)"
Dolayısıyla hakkında FETÖ'nün mahrem imam sistemi içinde yer aldığı yönünde tespitler bulunan bir general, İstihbarat Başkanı yapılmıyor ama Harekât Başkan vekili görevine getiriliyor!
Bu görevlendirmenin bir anlamı olmalı.
Yine aynı karar göre, soruşturma aşamasında itirafçı olan Atasoy'un verdiği bilgilerin pek de "kıymetli" olmadığı anlaşılıyor.
Atasoy'un etkin pişmanlıktan faydalanmak için teşhis ettiği kişilerin büyük bölümünün daha önceden haklarında işlem yapılan kişilerden oluşması nedeniyle mahkeme şu değerlendirmeyi yaptı:
"(…) Sanığın soruşturma aşamasındaki bazı ikrar ve beyanlarından kısmen dönmesi, yargılama aşamasında 2012 yılından sonrasına ilişkin süreçle ilgili olarak kendisinin ve örgüt mensuplarının suç oluşturabilecek eylemlerini anlatmaktan kaçınması,
Etkin pişmanlık talebi kapsamında teşhis etmiş olduğu şahısların büyük bölümünün hakkında daha önceden işlem yapılan veyahutta yakalama kararı bulunan şahıslardan oluşması dikkate alındığından sanığın tam bir etkin pişmanlık göstermediği,
Cezadan kurtulmaya yönelik kısmi beyanlarda bulunduğu, sanığın örgüt ile öğrencilik döneminde başlayan irtibatının zaman içerisinde canlı ve kesintisiz olduğu, beyanlarında darbe girişimine kadar örgütsel görüşmelere devam etmesi ve örgüt içerisindeki süresi ve konumu dikkate alındığında daha fazla kişiyi teşhis edebileceği kanaatine varılmakla;
Sanık hakkında etkin pişmanlık hükümleri uygulanırken cezasından indirim oranında bu hususlar değerlendirilerek 1/3 oranında indirim yapılmıştır. (…)"
Gerekçeli kararda satır arasında kalmasına karşın dikkat çekici bir bölüm daha var.
Atasoy'un kurmaylık sınavına girerken, içinde yer aldığı Gülen cemaatince soruların çalınıp kendisine teslim edilmesi konusunu ele alan mahkeme heyeti, gerekçeli kararında Genelkurmay Başkanlığı'nın "aldatıldığı" kanaatine yer verdi:
"(…) Şüphelinin FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü üyesi muvazzaf asker iken, kurmay olarak etkin bir şekilde Türk Silahlı Kuvvetleri içerisine yerleşmek amacıyla, sınavdan önce diğer örgüt mensuplarından soru ve cevapları elde ederek resmi belge niteliğindeki cevap kağıdına önceden öğrendiği soruların cevaplamalarını yaparak, gerçek olmayan bir durumun ortaya çıkmasını sağladığı, cevap kağıdını içerik itibariyle başkalarını aldatacak şekilde sahte olarak düzenlendiği, oluşturduğu sahte belgeyi hile unsuru olarak kullanıp kamu kurumu niteliğindeki Genel Kurmay Başkanlığını aldatarak sınava giren diğer adaylar zararına ve kendi yararına olacak şekilde sınavı kazandığına dair resmi belgeyi düzenlettirdiği (…)"
Mahkeme kararında Genelkurmay Başkanlığı'nı devlet yapısı içinde bir kurum olarak görmüş ve kurumun "aldatıldığı" görüşünü vermiş.
Ancak; Atasoy ve benzerlerinin, cemaatin yani FETÖ'nün çaldığı soruları alarak sınavı kazanması ne derece aldatma olur, doğrusu bilemiyorum.
TSK'da yapılan FETÖ soruşturmaları, FETÖ'nün Türk ordusunda yıllar içinde nasıl örgütlendiğini net biçimde ortaya koydu.
Siyasetin desteği ile TSK'ya özel örgütlenme modelini kuran, görevlendirdiği mahrem imamlar üzerinden amacı doğrultusunda TSK'yı yönetebilen FETÖ'nün faaliyet alanı haline gelen önemli bir devlet kurumunun "aldatılması" pek gerçekçi durmuyor kanımca.
Bu çerçevede, Genelkurmay'ın bir aldatılma hâli var mı?