“İçimdeki acıyı size anlatamam ama öfkemden biraz bahsedebilirim. Öfkemin asıl sebebi şu içeriden çıkacak olan içerideki sanıklardan çok bizlerin korkuyor olmasına öfkeliyim. Defalarca kez yaşanmış olan olaylara karşı hiçbir önlem alınmayarak bu olaya zemin hazırlanmasına öfkeliyim. İçerideki sanıkların hiçbir vicdan azabı çekmeyerek pişkince verdikleri ifadelere öfkeliyim. Ne söylesek az. Ben artık adaleti aramak istemiyorum. Çünkü adalet aranan bir şey olmamalı. Adalet yerini bulsun istiyorum.”
Birden fazla duyguyu aynı anda içinde barındıran cümlelerin sahibi Mervenur Yılmaz.
Yılmaz, geçen yıl temmuzda Hendek’te havai fişek imalatı yapan fabrikada yaşanan faciada yaşamını yitiren Halis Yılmaz’ın kardeşi.
Patlamadan sonra başlatılan yargılama sırasında mağdurların ailelerine yaşatılanları geçen haftaki son duruşma öncesinde işte bu cümlelerle özetledi genç kadın.
Yılmaz’ın açıklamaları, gündemdeki pek çok boş laf ve değerlendirmeler arasında hafızamda iz bırakan sözcüklerdi.
* * *
Ülkede yaratılan suni gündemden fırsat kalmadığı için asıl gündemini konuşmaya sıra gelmiyor maalesef.
Bu sebeple haftanın ilk Büyüteç’inde Hendek faciasında gelinen durumu özetlemeye çalışacağım.
Hendek Adliyesi’ndeki son duruşmanın ardından mağdur avukatlarından Gülşen Uzuner ile görüştüm.
Avukat Uzuner aynı zamanda dayısını kazada kaybetti. Ve bu nedenle sürecin en başından beri yargılamayı en yakın takip eden isimlerden.
Bu arada davayı yakından takip etmesi nedeniyle Avukat Uzuner’in patlayıcı uzmanı kadar olmasa da patlayıcılar konusunda fazlaca bilgi sahibi olduğunu söylesem yanlış olmaz.
Avukat Uzuner’e yargılama gelinen son durumun ne olduğunu sordum.
Yanıtı, şöyle oldu:
“Fabrikanın sahibi Coşkun Ailesi’nin beklentisi olduğunu değerlendiriyorum. Tutuklu sanık Yaşar Coşkun, son iki celsede çok öfkeliydi. Bu öfkesinin sebebini ‘tahliye anlamında beklediğini alamamak’ olduğunu söyleyebilirim. Kendi cenahından beklentilerinin karşılanmadığı ifade ediliyor.”
Uzuner’in bu değerlendirmesi önemli. Bu değerlendirmesiyle yargı süreci içinde “siyasi manevra” yapılacağının mesajını veriyor sanki.
Gülşen Hoca devam ediyor:
“Dosya çok açık. Fabrikayı patlamaya götüren nedenler açık. Fabrika sahiplerinin, geçmişte yaşanan benzer olaylara rağmen son patlamaya kadar aynı düzenin devamı için çalışmalar yaptıkları açık. İşçilerin uyarısını dikkate almadıkları açık. Teftiş geleceği zaman – önceden haber aldıkları için – sorunlu makinelerin kapatılması için talimatlar verdikleri açık.
Pandemi döneminde fabrikada yoğun üretim var ama sevk yapılamadığı için depolamada ciddi yoğunluk var.
Organizasyon, tehlikeli üretim biçimi üzerine oturtulmuş. ‘Yapılamaz’ denilen ne varsa işin içinde var. Yaşanan olayda fabrika sahibi ve yönetiminin, üretim ve depolama sırasında olası bir faciayı önlemek için tedbirleri almak yerine daha az zayiatın nasıl verilebileceğini değerlendirdiğini gördük. Depolanan ürünlerin yaratabileceği sorun için daha az işçinin çalıştığı bölgenin adeta feda edildiği sanık ve tanık anlatımlarından net biçimde görülüyor.
Fabrika sahibi ve yönetimi olarak tehlikeli faaliyetleri görüyorsun. Engellemek için bir şey yapılmıyor. Ama bir bakıma zayiat açısından seçim yapılıyor. Hukuki olarak burada ‘buz gibi olası kast’ var maalesef.
Fabrikada yaşanan bu durum 2020’de karşılaşılan bir süreç değil. Daha önce de benzerleri yaşanmış. Ancak o zamanlar fabrika sahibi aile ile yönetim krizleri yönetmeyi bir şekilde başarmış. Böylelikle faaliyet düzeltmeler yapılmadan devam etmiş. Örneğin, denetim sırasında pres makinesi kapatılıyor. Önceki denetimlerde sorunlu bulunmuş bu makine düzeltilmek yerine denetimlerde kapatılarak ‘kullanılmıyor’ görüntüsü verilmiş.”
Dediğim gibi; dosya nedeniyle neredeyse patlayıcı uzmanına dönüşen Uzuner anlatmaya devam ediyor:
“Usulüne uygun olmayan üretim var. Fabrikada kâğıt üzerinde ‘barut üretilmiyor’ gözüyor. Fakat yasa dışı biçimde barut üretiliyor. Barutun üretiminde farklılaştırma var. Kara barutun nevi bozulmuş.
Fabrikada yasal olarak bir depo gözükmesine karşın, yasa dışı olarak başka depolar var. Ve ağzına kadar patlayıcı dolu.
İşveren üretim organizasyonunda ‘önlemleri rafa kaldıran’ bir yaklaşım içindeymiş. Yaşanan sorunlara rağmen, üretim organizasyonu değiştirilmiyor.”
Avukat Uzuner, görüşmemiz sırasında ilginç bir bilgi daha verdi.
Yapılan araştırmalarda, fabrikada üretilip yurt geneline dağıtım yapılan havai fişeklerin sevkinin basit kargo sistemiyle gerçekleştirildiği tespit edildi.
Uzuner’in aktardığına göre, üretimi yapılıp Anadolu’ya yapılan bazı sevklerdeki tutanaklar dava dosyası içinde yer alıyor.
Ve özel önlem alınarak sevk yapılması gereken patlayıcı madde bileşenli ürünler, hiçbir şekilde önlem alınmadan satış için sipariş veren iş yerlerine gönderilip teslimi sağlanıyor.
Bu durum ayrı bir skandalı beraberinde getiriyor kuşkusuz.
Görüşmemizin son bölümünde Uzuner, bir sonraki duruşmanın tarihinin çok yakına verilmesine de dikkat çekiyor. Bu takvimin, halen tutuklu bulunan sanıkları ilgilendiren bir sonuç doğuracağı yönündeki endişesini dile getiriyor Gülşen Hoca.
Bu arada Sakarya Valiliği, ilk infilaktan sonra olay yerinden toplanan patlayıcının başka bir bölgeye sevki sırasında yaşanan ikinci patlamada kamu personelinin yaşamını yitirmesinde ihmali olanlar hakkında soruşturma izni vermişti.
Soruşturma izni çerçevesinde savcılık soruşturması henüz iddianameye dönüşmedi. Önümüzdeki günlerde Hendek faciasıyla ilgili yeni yargılama başlayacak.