Başlığı okuduğunuzda, durumun “şaka” olduğunu düşünüyorsunuz ilk bakışta, sanıyorum.
Haklısınız. Ben de hadiseyi ilk duyduğumda şaka olduğunu sanmıştım. Fakat hiç de şaka değil, bilakis gerçekmiş.
Şimdi yaşananları aktarmaya başlıyorum:
“Polisin polisi dolandığı” olayların yaşandığı yer, İstanbul.
Olayların başrolünde İstanbul Emniyet Müdürlüğü bünyesinde görev yapan Komiser R.E. var.
Komiser R.E., son olarak Başakşehir İlçe Emniyet Müdürlüğü kadrosunda görev yapıyordu. Dolandırıcılık olaylarının ortaya çıkmasıyla açığa alındı. Ancak öncesinde emniyetin en önemli birimlerinden Organize Suçlarla Mücadele Şubesi’nin personeliydi.
Komiser R.E ve kendisiyle çalışan bazı polislerin oluşturduğu dolandırıcılık ekibinin hedefinde önceleri meslektaşları vardı.
Mağdurların savcılığa yaptıkları başvurularda yer alan iddialara göre; Komiser R.E., polisliğin yanı sıra hurdaya çıkan hasarlı araçların satın alınıp tamir edilmesi ve yeniden piyasada satılması işiyle uğraşıyor.
Hatta öyle ki; Komiser R.E., Küçükçekmece’de yaklaşık 2 bin 500 metrekarelik tamirhaneye sahip. Hurdadan aldığı hasarlı otomobilleri tamir ederek satışından da para kazanıyor.
Komiser R.E., işlerini kimi zaman kendisi, kimi zamanda Şişli İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde görevli meslektaşı O.Ö. üzerinden yürütüyor.
Aslına bakarsanız, artık şebeke halini almış dolandırıcılık ekibinin faaliyetleri son derece basit. Basit olmasını sağlayan önemli etkenlerden birisi “güvene dayalı” çalışmak.
Ne de olsa polis, polisi dolandırmazdı!
Komiser R.E. ve ekibi, hedefe aldıkları kişilere önce hasarlı araçların fotoğraflarını gösterip, hurdadan bu araçları satın alıp kullanılabilir hale getirdikten sonra satacaklarına güvence veriyor. Ve hedef kişi ya da kişilerden hurdadan alacakları araçların bedeline ortak olmalarını öneriyor.
Komiser R.E.’nin aynı zamanda otomobil tamirhanesinin bulunması, hurdadan alınacak araçların burada tamir edilerek piyasada alıcı bulmasını sağlanması, hedef kişilerin ticarete yatırım yapmalarını kolaylaştıran en önemli unsurlar oluyor.
Hedef kişi ya da kişilerle yapılan görüşmelerden sonra ikinci aşamaya geçiliyor. Gerekli güven ilişkisinin kurulması sonrasında, Komiser R.E. ve ekibi ticarete ortak ettikleri meslektaşlarına bazı hasarlı fotoğrafını gösterip, şasi numaraları bilinen araçlar için banka hesaplarına ortaklık bedelini yatırmalarını talep ediyor.
Ortaklık bedelini yatıran kişiye bir süre sonra sanki yenilenen otomobilin satışından elde edilmiş gibi katılımda bulunduğu bedel üzerinden kâr payı veriliyor. Bu kâr payı şebekenin diğer katılımcılardan elde ettiği paradan karşılanıyor.
Yani bir nevi saadet zinciri modeli!
Aynı kişiye sonra başka bir araç gösterilerek öncekinden daha yüksek bedelli katılım teklif ediliyor. İlk katıldığından kâr payı alarak gelir elde eden katılımcı bu yüksek meblağlı ortaklık payını verebilmek adına banka kredisine başvuruyor.
Bu aşama Komiser R.E.’nin bankacı adamı devreye girdi.
Samsun’un Çarşamba ilçesindeki bir devlet bankasında çalışan Komiser R.E.’nin adamı, limit yükseltilerek ortak olacak kişiye istediği kadar kredi çıkartılmasını sağladı.
Böylece yenilenen otomobil satışlarından daha yüksek gelir elde etmeyi planlayan ortak, eskisine göre daha fazla parayı Komiser R.E.’ye kaptırmış oldu.
İstanbul’da ikamet eden ortakların neredeyse tamamının bu yolla kredi taleplerinin karşılandığı anlaşıldı.
Ortaklık çerçevesinde – ki yazılı herhangi bir belge olmamasına rağmen – koyacağından daha fazla para kazanma umudunda olan pay sahibi, sözlü güven tesisiyle birlikte verilen IBAN’lara istenilen parayı yatırıyor.
Anlaşma gereğince, paranın banka hesabına yatmasında sonra Beyoğlu’ndaki noterden satış verileceği Komiser R.E. ve adamlarınca yeni ortak / ortaklara aktarılıyor.
Nasılsa arada oluşan güven ilişkisi var!
Fakat bir süre sonra sıkıntılar başlıyor.
Ortaklık payının yatırılması sonrasında yapılması gereken noter satışı sırasında aksilikler başlıyor.
Noterden devir işlemi için bankaya para yatırılması şartının yerine getirilmesine rağmen Komiser R.E., “fotoğrafı üzerinden anlaşılan hasarlı aracın” devir işlemi için notere gelmiyor!
Olaya karışan bazı ortaklar, şüphe duyup Komiser R.E.’ye ulaştıklarında, hazırlanan sahte dekontlar aracılığıyla, gerçekte henüz varlığı – yokluğu belli bile olmayan aracın başkasına satıldığını öğrendiler.
Bu arada, yapılan araştırmalarda söz konusu araç / araçların daha önce başkasına satıldığının anlaşılmasıyla mağdurlar bu avukatlarını devreye soktu.
Ticari bağlantılar yapılan söz konusu araçların bilinen şasi numaraları üzerinden yapılan araştırmalarda, araçların resmi devir yapılan kişilere de satılmasına karşın teslim edilmediği ortaya çıkarıldı.
Böylece Komiser R.E. ve ekibinin, gerek meslektaşlarını, gerekse bağlantı kurdukları polis olmayan kişileri dolandırdıkları tespit edildi.
Mağdur avukatlarınca savcılığa iletilen dilekçede, şebekenin 30’dan fazla polisin yanı sıra bazı polis olmayan kişileri de dolandırdığı öne sürüldü.
Mağdur avukatlarından Altan Çimenli, Komiser R.E. ve ekibin dolandırıcılıktan elde ettiği gelirin yaklaşık 50 milyon lira olduğunu şikâyet başvurusunda dile getirdi.
Avukat Çimenli, Komiser R.E ve yardımcı olarak değerlendirilen polis memuru O.Ö.’nün yurt dışına kaçmasının söz konusu olduğuna dikkat çektikleri dilekçeyle, adı geçenler hakkında yurt dışına çıkma yasağı konulması talebinde bulundu.
Yaşanan gelişmeler üzerine, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı adli soruşturma başlattı.
Savcılık, Ataşehir İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne gönderdiği resmi yazıyla soruşturma kapsamında yerine getirilmesi amacıyla talimatlar verdi.
İlginçtir, fazla para kazanma hayaliyle Komiser R.E.’nin tuzağına düşenler arasındaki 12 polisin İstanbul Emniyeti Organize Suçlarla Mücadele Şubesi’nde görev yaptıkları ortaya çıktı!
Organize suç örgütleri yani mafya ve çetelerin suç işlemesi önlemek amacıyla görev yapan polislerin, daha önce aynı şubede görev yapan bir komiser tarafından dolandırılması…
Sözün bittiği yer burası olsa gerek!
* * *
Tabii bu olay, emniyet teşkilatında amirlerin veya müdürlerin astlarını denetlemesinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Yaşananların merkezinin İstanbul olması ve kentteki emniyet kadrosunun bu kadar geniş olması “vurdumduymazlık” veya “denetimsizlik” konusunu ortaya koyuyor!
Bir komiser, tanıdığı birkaç polisle birlikte böylesi bir işe girişiyor ve sıralı amirlerinin, müdürlerinin haberi olmuyor! İlginç.
Kim bilir daha neler var, gün ışığına çıkmayı bekleyen.