Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin soruşturma sürüyor.
Olayla ilgili yürütülen tartışmaların odağında MHP milletvekili Olcay Kılavuz var. Kılavuz'un bulunduğu adreste yakalanan cinayet zanlısının nasıl bırakıldığı merak konusu…
Ülkücü camia içinde büyük tepki çeken suikastın organizasyonunda görev yaptığı anlaşılan Tolgahan Demirbaş'ın yakalanması sürecinde yaşananlarla ilgili önemli bilgilere ulaştım.
Ülkü Ocakları Genel Merkez eski yöneticilerinden Demirbaş'ın, Ateş'in öldürülmesinde sorumluluğunu tespit eden Ankara Polisi, aynı anlarda yaptığı cep telefonu sinyal bilgilerine ulaştı.
Demirbaş'ın kullandığı cep telefonun baz verilerini takip eden Ankara Emniyeti Asayiş Şubesi, şüpheli ismi yakalamak için belirlenen adrese gitti.
Asayiş Şubesi'nde müdür yardımcısı görevindeki bir emniyet müdürünün başında bulunduğu ekip, suikast şüphelisinin bulunduğu adrese geldiğinde, Demirhan'ın bulunduğu belirlenen evde aynı zamanda MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz'un bulunduğunu gördü.
Özel görevlendirilen polis ekibi, ortaya çıkan yeni durumu hemen amirlerine bildirdi.
Kendilerine gelen "eve girin, şahsı alın" emri üzerine polis ekibi, şüpheli Tolgahan Demirbaş'a yönelik gözaltı işlemi yapmak amacıyla eve geldiğinde, kapıyı MHP'li Kılavuz açtı.
Bu arada Kılavuz'un Ankara Emniyeti tarafından tahsis edilen polis korumaları da Ankara Emniyeti Asayişten Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı tarafından görevlendirilen emniyet müdürü liderliğindeki sivil polis ekibine müdahale etmek istedi.
Fakat Asayiş Şubesi'nin ekibi müdahale edilmesine izin vermedi. Görevli emniyet müdürü bu kez MHP'li Kılavuz'un tepkisiyle karşılaştı.
Kılavuz, kendisinin milletvekili olduğunu ve gözaltı işlemi yapılamayacağını söyledi. Buna karşın, Asayiş Şubesi'nin sivil ekibinin başındaki emniyet müdürü, "sizi almayacağız, yanınızdakini alacağız" yanıtını verdi.
Bunun üzerine, Kılavuz sinirlendi ve "siz gidin, sahibiniz gelsin" şeklinde hakaretvari sözlerle birlikte savcı talimatı getirilmesini istedi.
Ekibin yaptığı görüşme sonrasında polis ekibi, getirilen savcılık talimatı sonrasında Demirbaş'ı gözaltına alarak Ankara Emniyeti'ne getirdi.
İşlemler sürerken ortalık karıştı.
Zira bu gelişmelerden Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz'ın henüz bilgisi yoktu. Olayın sıcaklığıyla yaşanan bu gelişme nedeniyle başlayan siyasi baskılar sonrasında şüpheli Demirbaş, gözaltına alındıktan "sekiz saat sonra" bırakıldı.
Demirbaş'ın serbest bırakılması işlemi savcılık üzerinden gerçekleştirildi. Ve yine kritik bir işlem yapıldı:
Polisin, "gecikmesinde sakınca bulunan hal" kapsamında soruşturma savcısının sözlü talimatıyla gerçekleştirdiği gözaltı işlemine esas olacak dosyanın içi boştu!
Yani, Demirbaş'ın gözaltına alınmasını sağlayacak gerekçeye evrakta yer verilmemesi, şüpheli Demirbaş'ın salıverilmesinin önünü açtı.
Böylece, şüpheli Demirbaş elleri kelepçeli halde geldiği emniyetten elini kolunu sallayarak çıkıverdi.
Şu anda kendisi firarda! Kim bilir ne zaman yakalanacak?
Olay gecesiyle ilgili elde ettiğim bilgiler böyle.
Şimdi gelelim o gece yaşananların değerlendirmesine ve sonuçlarına:
Çukurambar cinayetinin yaşanmasının ardından özellikle Ankara Emniyeti'nin yürüttüğü soruşturma sürecinde farklı yaklaşımlar ortaya çıktığı bilgisi önemli.
Evet, güvenlik bürokrasisinde Bakan Soylu'nun biçimlendirmesiyle kilit noktalarda MHP'ye yakın duran polis müdürleri görevde. Halen görevdeki üst düzey polis müdürleri arasında MHP'ye yakın olmayanlar da bulunuyor elbette. Ancak bu isimler de gerek Bakan Soylu, gerekse Soylu'ya emniyet teşkilatını biçimlendirmekte yardım eden kimi isimlere yakın duruyor.
Bu yakın duruş, bir zorunluluk halini almış halde.
Ortaya çıkan tablodan hareketle, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dünkü "seçimi erken tarihe alabiliriz" açıklamasıyla beraber ülkenin iyice seçim atmosferine girmesi, hele ki seçim sonuçlarının mevcut iktidar lehine şimdiden ön görülememesi; Ateş'in öldürülmesi olayının soruşturmasında görev alan kimi polislerin, siyasetin beklediği istikamette hareket etmediğini ortaya koyuyor.
Bu isimler işini namusuyla yapanlar. İsimlerini biliyorum. Önümüzdeki dönemde bu isimlerin başına gelebilecek olumsuzluklar Büyüteç'in konusu olacak, şimdiden söyleyim.
Soruşturmayla ilgili bir iddia daha var.
İddiaya göre; Sinan Ateş'in öldürülmesi soruşturmasının önce Ankara Emniyeti KOM Şubesi'nce soruşturması talimatı verildi. Talimatı veren Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz.
Soruşturmanın KOM Şubesi'ne verilmek istenmesinin gerekçesi şubeden sorumlu Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı'nın Alp Aslan olması!
Polis müdürü Alp Aslan, Büyüteç okurlarının yabancı olmadığı bir isim. Adil Öksüz'ün firarı davasının sanığı. Beraat alıp bugünkü konumuna geldi. Ankara'nın yeraltı dünyasının önde gelen isimlerinden Şahin Turgut'un polisler tarafından ağır biçimde dövülmesi olayına adı karıştı.
Ankara Emniyet Müdürü Yılmaz'ın sağ kolu. Yakın çevresine kendisini "Ülkücü" olarak tanımlıyor. Hem Yılmaz'ın sağ kolu, hem de ülkücü kimliği nedeniyle çevresine MHP Genel Merkezi'ne yakın görüntü veriyor.
Ancak, - belki de birbiri ardına yaşanan gelişmeler sonrasında– soruşturma dosyası, Asayiş Şubesi'nde kaldı şimdilik.
Savcılığın dosyayı polisten tamamıyla teslim alıp, iddianame hazırlaması sonrasında sürecin nasıl yürüdüğü, dış müdahaleler olup olmadığı daha net görülecek.
Tolga Şardan kimdir?Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus Gazetesi'nde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu. Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı. 2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor. |