İzmir’de, savcılık ve polisin oluşturduğu “FETÖ’cüler listesi”ni organize suç örgütü lideri Serkan Kurtuluş’a iletilmesine aracılık yaptığı gerekçesiyle hakkında adli soruşturma başlatılan eski AKP İzmir İl Başkan Yardımcısı Ahmet Kurtuluş’un öldürülmesi, FETÖ soruşturmaları üzerinden para kazanmak isteyenlerin oluşturduğu FETÖ Borsası’nın en önemli olaylarından birisi olarak kayıtlara girmiş durumda.
Adli kontrol şartıyla tahliye edilen Kurtuluş’un, 30 Mayıs 2019 akşam saatlerinde evinde öldürülmesi sonrasında başlatılan soruşturmada, Erzurum’da berberlik yapan Yener Toğa katil zanlısı olarak yargılandı ve hüküm giydi.
Evde küçük kızı olmasına rağmen kurşun yağmuruna tuttuğu Kurtuluş’u profesyonelce katleden Toğa’nın ilginç bir profili vardı.
Linkini bıraktığım Büyüteç’te de aktardığım gibi, Ahmet Kurtuluş’un katılacağı ilk duruşmada FETÖ borsası hakkında açıklayacaklarını engellemek amacıyla planlanan İzmir’deki cinayetin tetikçisi Erzurum’dan ayarlanmıştı.
Ve organizatör ise, cinayetten önce ilk olarak Gürcistan’a, oradan da Kolombiya üzerinden Arjantin’e giden ve halen bu ülkede tutuklu bulunan İzmir’in organize suç örgütü liderlerinden Serkan Kurtuluş’tu.
(Yanlış anlamayı önlemek amacıyla, öldürülen Ahmet Kurtuluş ile suikastı planlayıp uygulamaya koyan Serkan Kurtuluş arasında hiçbir aile bağı yok. Sadece soyadı benzerliği var. T.Ş.)
AKP’li Kurtuluş cinayeti davasını yürütüp sonuca bağlayan İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesi, geçen haziranda davayla ilgili gerekçeli kararını açıkladı.
Gerekçeli karara bakıldığında ilginç bir durum göze çarpıyor!
Mahkeme gerekçeli kararında, cinayetin gerçekleşmesinde şimdiye dek adı gündeme gelmemiş bir kişinin varlığını ortaya koydu.
Bu kişi, Erzurum’un Tortum ilçesinden Mafer Keleş adlı fırıncı.
Bu aşamada katil Yener Toğa’nın Erzurum’da berberlik yaptığını ve suikastta başka Erzurumluların yer aldığını dikkate aldığımızda, Tortumlu fırıncı Keleş’in, Serkan Kurtuluş’un yurt dışından organize ettiği planlı saldırıdaki rolü daha önem kazanıyor.
Şimdi Büyüteç’i Keleş üzerine tutarak FETÖ borsası içinde derin bir yapının varlığını hissettiren ipuçlarını değerlendirelim.
Duruşma kayıtlarına göre; Keleş, cinayeti planlayan Serkan Kurtuluş’u uzun zamandır tanıyor. İlk tanıştığı dönemde Kurtuluş’un 16-17 yaşlarında olduğunu ifade eden Keleş, katil Toğa’nın silahından çıkan kurşunlarla yaşamını yitiren Ahmet Kurtuluş’u hiç tanımadığını savundu.
Davada yargılanan yine Erzurumlu ve babası un tüccarı olması nedeniyle Keleş’i tanıdığını belirten Muhammed Yaşar Yılmaz, tetikçi Toğa’ya verilen 500 liranın Keleş tarafından verildiğini açıkladı. Fakat Keleş bu anlatımı kabul etmedi.
Keleş, mahkeme başkanının Toğa’ya verilen para konusundaki ısrarlı sorularına kaçamak yanıt vermeyi tercih ediyor.
Mahkeme başkanının, “Muhammet Yaşar'ın yazışmalarından senin para vermeni söylediğini söylüyor, ‘Reis böyle dedi’ diyor. Normalde hayatın olağan akışına bakınca Erzurum’da birçok insan varken kendisi de bir iş çeviriyormuş babası ticaretle uğraşıyormuş, tutup da niye seni Tortumu arıyor da biri var paraya ihtiyacı var diyor?” sorusuna “Belki o zaman kendi parası olmayabilir” yanıtını verdi, Keleş.
Keleş, mahkeme başkanının bu kez, ”Sen diyorsun ya o beni aradı ‘Yener'in ihtiyacı varmış paraya’ diye ama o da öyle demiyor, nitekim yazışmalardan da senin onu arayıp ona para ver dediğin anlaşılıyor, Yener ile Muhammet Yaşar'ın yazışmalarından az önce okudum Whatsapp yazışmalarını” detayı vermesi üzerine Keleş, “Bilmiyorum ki efendim hatırlamıyorum ben tam olarak. O mu aradı ben mi? Çünkü ben Yener'i tanımıyorum, telefonu da yok görüşmem de yok hiç, onun için bilmiyorum ne olduğunu, ya o aradı ya ben.” diyerek vaziyeti idare etmeye çalıştı.
Devam ediyorum.
Yargılama sırasında Kurtuluş Ailesi’nin avukatlarından Özgür Senger, ilginç ama önemli bir iddiayı gündeme getiriyor.
Özetle şöyle diyor Senger: “(…) Serkan Kurtuluş’la ilgili geçtiğimiz yıl açılan dosyada savcılık kısmında Mafer Keleş'in ismi şüpheli olarak yer alıyor, yine ilginç bir şekilde hiç ifadesi alınmamış. Orada 200 kişi alınmıştı, Türkiye’nin her yerinde. Mafer Keleş ile ilgili hiç bir işlem yapılmadan doğrudan takipsizlik kararı yazılmış (…) “
Bu konuyu bizzat sorduğum avukat Senger, “soruşturmada gözaltı listesinde adı olmasına rağmen Keleş’in isminin çıkarıldığı iddiası var” yanıtını verdi. Senger, Keleş’in böylelikle adli soruşturmadan çıkartılarak korunup kollandığını anlattı.
Erzurum’daki yakın çevresinde “dayı” veya “reis” olarak bilinen ve Ülkücü camia içinde tanınan Keleş, geçmişini açıklarken şu bilgileri verdi:
“Önceden çalıştım Yol Spor’daydım ben güreşçi olarak. Oradan Şeker Spor’a geçtim. Şeker Spor’da güreş çalıştım, sonradan işyerlerine verdiler bizi. İşe gitmedim diye iş akdimi fes ettiler. İş hayatım öyle bitti. Ondan sonra fırıncı oldum. Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi’nde lojistik tesislerini işletiyorum. Erzurum'da güvenlik var. Tortumda da fırın var, köyde de büyük baş hayvancılık yapıyorum, tüccarım yani.”
Keleş’in iş hayatı profilini aktarmamın gerekçesi şu:
Dosyadaki evraka bakıldığında “kalabalık sabıka kaydı” olmasına rağmen Keleş, aynı zamanda özel güvenlik firması kurup işletiyor!
Ayrıca, kendisini eski milli güreşçi olarak tanımlıyor. Zaman zaman kafile başkanı olarak yurt dışına gidip geldiğini belirtiyor. Hatta güreş milli takımının kamp başkanlığını yaptı arandığı dönemde!
Gerekçeli karardan olduğu gibi yapacağım alıntı ile süreç daha net görülecek.
“(…) Sanık Mafer Keleş müdafisi Av. Yusuf Erturan söz alarak: Mafer bey bu dönemde güreş milli takımının kampında bulundunuz mu?
Sanık Mafer Keleş: Güreş milli takımının kamp başkanı olarak.
Başkan: Yani arandığı dönemde mi?
Av. Yusuf Erturan: Evet.
Sanık Mafer Keleş: Gözlemci olarak kamp başkanı olarak yani şuanda da zaten Tortum Sporun klüp başkanıyım. Hem güreşin hem futbolun bütün yan dalların, yani orada da federasyonda da görev aldım.
Av. Yusuf Erturan: Federasyon yetkisi ile yurt dışına giriş çıkış yaptınız mı?
Sanık Mafer Keleş: Yaptım. (…)”
Gerçek kimlikle yurt dışına gidiş – geliş
Sahte kimlik kullanmıyor, gerçek kimliği ile yurt dışına çıkıp sonrasında ülkeye dönüş yapıyor.
Şimdi sıkı durun.
Kurtuluş’un öldürülmesiyle ilgili başlatılan ikinci soruşturma kapsamında hakkında “yakalama kararı” olan Keleş, arandığı dönemde gerçek kimliğini kullanarak sınır kapılarından çıkış – giriş yaptı!
Uçak bileti alarak Erzurum’a uçtu!
Keleş, hakkındaki yakalama kararıyla ilgili yaşananları ise şöyle açıkladı:
“(…) Av. Yusuf Erturan: Aylar sonra kolluk sizi aradığında kolluk evinize mi geldi, bir yerde mi yakaladı, siz mi gittiniz teslim oldunuz?
Sanık Mafer Keleş: Kolluk beni aradı, halamın oğlu Ümit Coşkun'u aramış bölük komutanı, demiş ki ‘tutuklaması var, mahkemesi var, ifadesi var’ diye. Ben de dedim telefonunu ver bölük komutanını aradım. Dedim ki, ‘yarın dedim öbür gün gelsem olur mu komutanım?’ dedim. Dedi, ‘tutuklama çıkmış, niye?’ dedi. Dedim, ’görüşe gideceğim cezaevine, kardeşim cezaevinde’ dedim. Dedi ki, ‘yok seni cezaevinden alırlar, gel ifadeni ver’ dedi. (…)
Nihayet Kurtuluş Ailesi’nin avukatlarının ısrarlı takibi sonrasında 29 Aralık 2020’de tutuklandı.
Yargılama sonunda Mafer Keleş, Ahmet Kurtuluş’un öldürülmesiyle ilgili olarak suç örgütü üyeliği ve cinayet suçlarından toplam 17 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası aldı.
Mafer Keleş ismi dosyanın ilk başında hiç gündemde olmayan bir isimdi. Ancak Kurtuluş Ailesi’nin avukatlarının yoğun çabaları sonucunda cinayet üzerinde adeta gölgesi bulunan Keleş’in süreçteki rolü ortaya çıkarıldı.
Cinayetin işlendiği günden bu yana dosyayı yakından takip eden Avukat Özgür Senger’le görüştüm, süreci ve Mafer Keleş’i nasıl tanımladığını sordum.
Yanıtı şöyle oldu:
“Tortum’da bir fırını var. Suç dünyasından Serkan Kurtuluş ile tanışık. Serkan Kurtuluş’a yönelik daha önceki bir soruşturmada gözaltı listesinde adı olmasına karşın, listeden ismi çıkarılmış. Korunduğu görülüyor. Serkan Kurtuluş’un sevgilisinin, Kurtuluş’un Gürcistan ve sonrasında Kolombiya ve Arjantin’e gitmesine vasıta olduğu ifadeleri var. Keleş’e ilk kez Ahmet Kurtuluş dosyasında dokunuldu. Erzurum’da 28 adrese baskın yapıldı, bulunamadı. Yakalama kararı çıktı. Hakkında yakalama kararı varken, güreş milli takımı ile yurt dışına çıkıyor, giriş yapıyor. Sabıka kaydı varken özel güvenlik firması işletiyor. Derin bir adam. Zaten Ahmet Kurtuluş’un öldürülmesi de Susurluk eylemlerine benziyor.”
* * *
Neticede; Eski AKP İzmir İl Başkan Yardımcısı Ahmet Kurtuluş’un, Erzurumlu bir tetikçi tarafından öldürülmesini basit bir cinayet gibi görmemek gerekiyor.
Hele ki mağdur aile avukatlarınca sonradan gün ışığına çıkarılan Mafer Keleş’in gerek kendi yaşamı, gerekse olay içindeki konumuna bakıldığında “basit cinayet” değerlendirmesi tamamıyla ortadan kalkıyor.
Her ne kadar yargılama tamamlanıp failler cezalarını almış olsa bile süreç burada kalmayacak gibi görünüyor.
Önümüzdeki dönemde bu dosya çerçevesinde yeni gelişmelerin yaşanması olasılık dâhilinde.