Edirne'de ortaya çıkarılan uyuşturucu kaçakçılığı olayı ile ilgili yaşananların bir bölümünü dün Büyüteç'te aktarmıştım.
Eski büyükelçilik müşaviri Veysel Filiz ve kardeşi Hulusi Filiz'in araçta ele geçirilen yaklaşık 100 kilogramlık eroin nedeniyle sanık olarak yargılandıkları davanın iddianamesinde, ağabey ile kardeşi birbirlerine suç atmışlardı.
İddianamenin kabul edilmesiyle Edirne Birinci Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan yargılama sürecinin ilk duruşmasında olanlar da bugün Büyüteç'in konusu oldu.
Dün kaldığım yerden devam ediyorum.
Geçen martta kamuoyu gözünden uzakta sessiz sedasız başlayan davanın ilk duruşmasında aracında eroin bulunan eski müşavir Veysel Filiz, daha önce kolluk ve savcılıkta verdiği ifadesini tekrarlamıştı. Özetle Filiz, savunmasında uyuşturucu madde ile ilgisinin olmadığını iddia etti.
Mahkeme heyeti, aynı duruşmada olayın diğer sanığı Hulusi Filiz'in savunmasını da aldı.
Kardeş Filiz'in heyet önündeki açıklamaları aslında bir nevi itiraf gibiydi.
Sanık Hulusi Filiz'in mahkeme tutanağına yansıyan açıklamalarını anlam bütünlüğünü bozmadan biraz düzelterek alıntılıyorum.
"(…) Ben vicdan azabı duydum. Ağabeyimin hapisten çıkamayacağını anlayınca gerçekleri söylemeye karar verdim. Ben 2020'nin onuncu ayında Türkiye'ye geldim. Türkiye'ye gelmeden önce bu uyuşturucu madde işini planladım. Bu işi Avrupa'dan tanıdığım ve İsviçre'de beraber hapis yattığım Gomez Cristof isimli kişiden aldım. Kendisi bana kriptolu telefon vermişti. Türkiye'de Yaşar isimli bir kişi ile görüşmemi sağladı. O adamla görüştüm.
O, bana malı getirdi, e – mail yolu ile görüştüm. Önce abimin arabasını getirmemi istedi. Bu olaylardan bir ay önce benden böyle bir talepte bulundu. Kendisi abimin arabasına bir gün içinde zula yaptı. Abimin evine giderek arabayı aldım, abim evde yoktu. Kendisinin kullandığı başka araba vardı. Ben bu aracın anahtarını alıp kullanabilmekteydim.
Yaşar isimli kişi 1.70 metre boylarında Doğu şiveli bir kişiydi. Bana Hakkârili olduğunu söylemişti. Cristof söylediği için kendisine güvendim. Ben arabayı aldıktan sonra kendisine teslim ettim. Kendisi de arabayı aynı gün getirdi. Yani ilk önce uyuşturucu için araçta yer ayarladı.
Uyuşturucu madde on birinci ayın sonuna doğru aracın içine yerleştirildi. Yaşar isimli kişi bana uyuşturucu maddeyi getirdi. Ben de araca yerleştirmeden önce ofise götürdüm. Ağabeyim ofiste beni yakaladı. Kendisine bunların kimyasal madde olduğunu, elmas temizlemede kullanıldığını söyledim. Ağabeyim bakmak istedi, ben 'bozulur' dedim, beni azarladı.
'Bunları kaybet' dedi, ben de kendisine 'Bunları yurt dışına götürürsek 15 bin Euro kazanabilirim' dedim. Ancak ağabeyim kabul etmedi. Kendisi ofiste paketleri elledi, ben de 'Bir yanlış olmasın' diye paketleri sildim. Uyuşturucuları ofisten alarak kendi aracıma götürdüm.
Ağabeyim yurtdışından gelmişti, aracını bana verip ustaya gönderdi. Ben araca Beylikdüzü'nde paketleri yükledim. Ustaya götürdüm. Bir gün sonra usta arabayı verdi. Benim planım ağabeyimden arabayı alıp bu maddeleri Fransa'ya götürmekti.
Ağabeyimin arabası hem daha büyüktü, hem de 'Bürokrat arabası olduğu için aranmaz' diye düşündüm. Ancak tamirhanede araç beklediğimden uzun kaldı. Gomez Fransa'dan baskı yapmaya başladı. Bir an önce uyuşturucuyu getirmemi istedi. Ben de ağabeyime mesaj atarak aracıyla yurtdışına çıkmamın uygun olup olmadığını sordum. Cevap bile vermedi. Usta, aracı doğrudan ağabeyime vermişti. Ben de aracın içinde uyuşturucu olduğunu söylemedim. Amacım bir iki gün sonra Avrupa'ya gidip uyuşturucuyu araçtan alıp Gomez'e teslim etmekti. 'Araç aranmayacağı için bir şey olmaz' zannettim.
Ağabeyim yakalandıktan sonra çok korktum. Şok yaşadım ne yapacağımı bilemedim, Edirne'ye geldim. Kaçmak istedim, kaçamadım. Yozgat'a annemin yanına gittim. Sonra İstanbul'a geldim. Fransa'dan Mehmet Şeftali diye bir arkadaşımı aradım. O da Ege'den Yunan Adaları'na kaçak geçebileceğimi söyledi. İstanbul'dan İzmir'e gittim. Ancak kaçakçılar benden 10 bin Euro istediler. Oradan dönüp Kapıkule'ye kadar geldim ve yakalandım.
Ben abimin bir şekilde bu işten kurtulacağını ve tahliye olacağını zannetmiştim. Önceki avukatlarım da 'Suçu üstlenirsen ömür boyu yatarsın abin zaten çıkar' şeklinde konuştukları için ben onların hukuki bilgileri sebebiyle suçu kabul etmedim. Ancak çok pişman oldum, halen de bu sebeple üzüntülüyüm. (…)"
Duruşma tutanaklarına göre uyuşturucu maddenin asıl sorumlusu olduğunu itiraf eden Hulusi Filiz'in aile içinden bir kişinin evinden de hırsızlık yaptığı ortaya çıktı.
Sanık Veysel Filiz'in avukatının savunmada, Hulusi Filiz'in yurt dışındaki suç sicili açıklarken "Türkiye'de yine adli sicilinde sabıka mevcuttur. Hatta aile efradından birinin evinde hırsızlık yapmıştır. Dolayısıyla kendisi suça meyillidir" değerlendirmesi yapması dikkati çekti.
Tarafların savunmalarını yaptıkları ilk duruşmada mahkeme heyeti, dosyanın mütalaa için savcıya gönderilmesine karar verdi.
Gelelim sanıkların durumuna.
Heyet, her iki sanığın da tutukluluğunun devamına karar verdi. Ancak mahkeme başkanı, sanık Hulusi Filiz'in anlatımları ve atılı suçlamayı kabul etmesi nedeniyle ağabeyi diğer sanık Veysel Filiz'in tahliye edilmesine yönelik görüş verse de, heyetin iki üyesinin tutukluluk haline devam görüşü vermesi sonrasında iki sanık kardeş cezaevi yaşamına bir süre daha devam edecek.
İlk duruşmada Hulusi Filiz'in verdiği bilgilerden, mesela Gomez ve Yaşar isimli kişilerin gerçekte var olup olmadıkları, e – mail ile bağlantı kurulup kurulmadığı gibi sorularının yanıtları önemli.
Mahkemenin ya da iddia makamı savcılığın bu bilgilerin gerçek olup olmadığı konusunda araştırma yapıp yapmayacağı merak konusu.
Bir sonraki aşamada neler olacağını hep birlikte göreceğiz.