Mersin Polisevi’ne yönelik terör saldırının yaşandığı günlerdeki tartışma konularından birisi, iki PKK’lı kadın eylemcinin Suriye’den Tarsus’a “paramotor” ile ulaştığı iddiasıydı.
Basit hava taşıtı olarak tanımlanan ve kısa mesafeli uçuşlarda kullanılan paramotor, PKK tarafından daha önce de 2020’de İskenderun’daki bir eylemde kullanılmıştı.
Eylemin gerçekleştiği günlerdeki siyasi atmosfer dikkate alındığında paramotorla Türkiye’ye ulaşım konusu epey gündem oldu.
Öyle ki, saldırıya katıldığını açıkladığı eylemcinin gerçekte olay yerinde olmadığı ortaya çıkan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bu kez paramotor konusunu gündeme getirdi. Teröristlerin Mümbiç’ten Tarsus’a paramotor ile geldiklerinin belirlendiğini duyurdu. Soylu, söz konusu eylemin Amerika merkezli eylem olduğunu da açıkladı.
Gelişmeleri yakından izleyen CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır ise; Soylu’nun açıklamasına sosyal medyadan verdiği yanıtta iddianın doğruluğunu tartışmaya açtı. Başarır; “Süleyman Soylu’ya göre teröristler Münbiç’ten paramotor ile tam 12 saat uçmuşlar. Teknik olarak bir paramotor bir saatte yaklaşık 3 - 3.5 litre yakıt tüketiyor ve 3 - 4 saat havada kalabiliyor” diyerek tartışmaya farklı boyut getirdi.
Terör eylemiyle ilgili soruşturmayı yürüten Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, bir bölümünü geçen cuma günü Büyüteç’te duyurduğum iddianamesinde paramotor konusu da yer aldı.
İddianameye göre, saldırının gerçekleştiği polisevi çevresinde bulunan ve PKK’lı eylemcilere ait olduğu anlaşılan çift hatlı bir cep telefonunda yapılan incelemede dijital verilere ulaşıldı.
Cep telefonunda “Alpinaquest off-road” ve “offlinemaps” uygulamaların kullanıldığı belirlenirken, Mersin ve çevresindeki farklı bölgelerin “buluşma/rota/yer/güzergah” gibi adlandırılarak kaydedildiği görüldü.
Soruşturma çerçevesinde, SIM kartı olmayan ancak eylem yapılan polisevi çevresinin de aralarında bulunduğu bölge kayıtlarının yer aldığı telefonun, eylemcilerin sadece saldırı için kullandığı değerlendirildi.
Elde edilen bölge verilerinin analiziyle olaydan iki gün sonra Tarsus’un Yaramış Köyü çevresindeki arazide inceleme yapıldı. Olay yeri inceleme ekiplerinin, aynı zamanda soruşturmada şüpheli olarak kaydı yer alan Abdülgalip Gök adlı kişiye ait tarlanın yanı başındaki su kanalındaki araştırmasında bazı eşyalar bulundu.
Uzman ekiplerin, 28 Eylül günü gerçekleştirdikleri araştırmada elde edilenler iddianamede şöyle yer aldı:
“Siyah renkli iç kısmında DVS-8 ibareli tekit olan kumaş çanta ve çanta içerisinde 9 adet Duracell ibareli pil, Stick çilekli ibareli içerisinde bir adet sakız olan sakız paketi, Stick karpuzlu ibareli içerisinde 3 adet sakız olan sakız paketi, üzerinde Arapça etiket olan içi boş şeffaf çerez poşeti, siyah renkli metal çerçeveli optik gözlük, gözlük ipi, bir adet saç kılı, bir yaprak peçete olan bir adet gözlük kutusu, içerisinde bir miktar su bulunan bir adet pet su şişesi, Jack Wolfskin ibareli 38 numara bir çift ayakkabı, siyah renkli beyaz desenli ıslak bir çift çorap, siyah renkli ıslak bir çift çorap, siyah-gri renkli ıslak bir çift çorap.”
Arazinin sahibi olan Gök’ün olay günü söz konusu iki kadını kendisine ait özel araçla köyden Mersin kent merkezine getiren kişi olduğunu aktarayım.
Buraya kadar ortada yapılan delili niteliğindeki tespitler var.
Yazının konusu olan paramotor bilmecesi ise, işte bu aşamadan sonra başlıyor.
Yine iddianamedeki bilgiler üzerinden devam ediyorum.
Savcılık soruşturması çerçevesinde, iki kadın eylemciyi aracıyla Mersin’e getiren Gök ile tarlalarda bekçilik yapan Sait Demir gözaltına alındı. Gök, şüpheli iki kadını Demir’den teslim aldığını ifadesinde anlattı.
Bekçi Sait Demir’in iki kadını gördüğü Yaramış Köyü’ndeki başka bir tarlada yapılan ikinci olay yeri incelemesinde ise; banka dekontları, ATM fişleri, bir adet kırmızı renkli Süter ibareli üçgen peynir kutusu, bir adet Erkenek ibareli 0.5L pet şişe, bir adet Alpin ibareli 0.5 L pet şişe bulundu.
Savcılığın, olayın tüm detaylarıyla yakından ilgilendiği ve delillendirmeye çalıştığı anlaşılıyor.
Bu delillerden hareket eden savcılığın, şüpheli iki kadın eylemcinin Tarsus bölgesine paramotorla geldiği yönündeki bilgiyi de araştırdığı iddianamede görülüyor.
Fakat tartışmalara konu olan paramotor konusunda iddianamede dikkat çeken bir değerlendirme var.
Savcılığın değerlendirmesi şöyle:
“(...) Olayı gerçekleştiren iki kadın teröristin cep telefonlarında bulunan Tarsus ilçesi Yaramış Köyü’ndeki konum ile şüpheli Sait Demir’in bulunduğu tarla ve Abdulgalip Gök’ün babasına ait tarla çevresinde yapılan araştırmalarda olayı gerçekleştiren iki kadın teröristin olayı gerçekleştirmek için kullandıkları ve Tarsus’a bununla geldikleri değerlendirilen bir tane paramotor (hava aracı) bulunduğu, daha sonra yapılan araştırmalarda olayı gerçekleştiren iki kadın teröristin Tarsus’a bu paramotor ile geldiklerinin tespit edildiği, olayı gerçekleştiren kadın teröristlerin paramotor ile indikleri yerin şüpheli Sait Demir'in bekçilik yaptığı alana çok yakın bir yer olduğu (...)”
Ayrıca, İçişleri Bakanı Soylu’nun Suriye’den gelen teröristlerin kullandığını duyurduğu paramotorun gösterge panelinde tespit edilen parmak izinin, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne bağlı Kriminal Daire Başkanlığı’ndaki incelemesinde Suriyeli Ahmet Ahmo’ya ait olduğu belirlendi.
Bu tespitin ardından gözaltına alınan Bekçi Sait Demir’e sorgusunda, “bekçilik yaptığı tarlanın içerisinden bahse konu kadınların bir anda çıkıp geldiklerini beyan etmesi kadınların sırtlarında sırt çantası olduğunu söylemesi karşısında bu kadınlardan hiç mi şüphelenmediği, görevinin bekçilik olduğu hayatın olağan akışı içerisinde o saatte tarla içerisinden daha önce hiç çıkıp gelen iki kadın olup olmadığı” soruldu.
Bekçi Demir’in soruya yanıtı şöyle oldu:
“Ben hiç şüphelenmedim. Üstleri başları temizdi. Ayaklarında çamurda yoktu. Yani ben görmedim. Ben bekçiyim. Bunların hırsız olabileceklerinden de şüphelenmedim.”
Bu aşamada ilginç bir durum ortaya çıktı.
Şöyle ki; gözaltına alınan Bekçi Sait Demir’in ifadesinin alındığı 1 Ekim günü, kadın eylemcilerin Tarsus’a gelirken kullandığı paramotor arazide bulundu. Hava taşıtı bulunmuş ancak bu bilgi dosyaya henüz girmemişti!
Savcılık, Demir’in durumunu şöyle açıkladı:
“İfadenin alındığı 1 Ekim 2022 tarihinde bulunmuş olması nedeniyle henüz dosyaya evrak olarak yansıyamayan ancak soruşturma savcısının öğrenmiş olduğu ve görüntülerde büyük bir motorun bulunduğu anlaşılan paramotorun sesini duyup duymadığı inişini görüp görmediği soruldu: ‘Ben böyle bir şey görmedim, duymadım’ dedi.”
Savcılık zanlı Demir’in verdiği ifadeden ikna olmadı.
İddianameye göre savcılık, Demir hakkında “paramotorun sesini duymamış olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, şüpheli Sait'in görevinin de bekçilik olması nedeniyle paramotorun indiğini görmüş, duymuş ve normal şartlarda kolluğa haber vermiş olmasının beklenen bir insan davranışı olduğu, bu nedenle de şüpheli Sait'in beyanına itibar edilmediği” görüşündeydi.
İddianameye bakıldığında, savcılığa göre bir paramotor vardı, bulunmuştu. Hatta parmak izi bile tespit edildi.
Olayı yakından bildiğinden kuşkulanılan tarla bekçisinin anlatımları savcılığı ikna edecek gibi değildi.
Savcılığın elinde kesin deliller ve bilgiler olduğu bilinmekle birlikte tarlada bulunduğu belirtilen paramotorun iddianamede herhangi bir görüntüsünün bulunmaması dikkat çekici doğrusu.
Oysa, aynı savcılık, polisevine yönelik eylemde olay yerinden elde edilen patlayıcı düzeneğinin fotoğrafına, eylemcilerin olay yerine geliş gidişlerindeki kamera kayıtlarına, çatışma sırasındaki görüntülere iddianamede yer verdi.
Fakat paramotor meselesi soruşturmanın en önemli konularından birisiyken; hele ki, İçişleri Bakanı’nın da hava taşıtı konusundaki açıklamaları ortadayken, paramotorun hiçbir görüntüsü olmaması beraberinde soru işaretlerini beraberinde getirdi kuşkusuz.
Hakkında yakalama kararı çıkartılan Suriyeli Ahmet Ahmo’ya ait olan parmak izinin bulunduğu paramotor parçasının da görüntüsü iddianamede yer almadı!
Kaldı ki, iki ayrı tarlada bulunduğu ve terörist kadınlara ait olduğu ifade edilen saç kılı, ayakkabı, çorap gibi eşyalara ait kriminal inceleme raporlarının DNA sonuç raporları da yine iddianamede yok!
Bu bilgilerin dosya içinde var olup olmadığı mahkeme aşamasında belli olacak neyse ki.
Diyelim ki; soruşturma savcısının dikkatinden kaçtı. Sonrasında dosyayı inceleyen başsavcı vekili var, başsavcı var.
Soruşturmayı yürüten yargı mensuplarına işlerini öğretecek değilim elbette. Ancak açık söylemek gerekirse, yıllardır iddianame veya dosya incelemesi yapan bir gazeteci olarak bu durum tuhaf geldi.
Gerek gerçekleşmesi, gerekse sonuçları itibarıyla önemli bir soruşturmaya ait iddianamede savcılığın böylesi eksikliklerini nasıl izah etmek gerekir acaba?
Tolga Şardan kimdir?Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus Gazetesi'nde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu. Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı. 2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor. |