Sakarya'da havai fişek üretimi yapılan bir fabrikada geçen hafta yaşanan patlamada yedi işçi yaşamını yitirdi, yüzden fazla yaralı tedavi altına alındı.
Hemen ertesinde, bu kez fabrikadaki infilaktan kalan patlayıcıların taşınması sırasında meydana gelen ikinci patlamada üç jandarma personeli şehit oldu, 11 jandarma görevlisi ile bir yurttaş yaralandı.
İktidardaki AKP'ye yakınlığıyla bilinen aileye ait olan patlayıcı madde üretilen tesisle bağlantılı peş peşe yaşanan iki olayla ilgili İçişleri Bakanlığı idari inceleme, Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı ise adli soruşturma başlattı. Fabrikanın sahipleri, savcılık talimatıyla gözaltına alınıp tutuklandı.
Birbiriyle bağlantılı iki patlama sonrasında, ülkede yaşanan her benzer olayda olduğu gibi ihmal iddiaları gündeme geldi. Evlere ateş düşüren olaylar zincirinde ihmal olup olmadığı adli ve idari araştırmalar sonrasında elbette günışığına çıkacak.
Her iki olayın ardından yaptığım araştırmada elde ettiğim bilgileri paylaşmadan önce, Türkiye'deki yasal patlayıcı üretimi hakkında kısa bilgilendirme yapmak uygun olacaktır.
Ülke genelinde patlayıcı üretimi, depolanması ve satışı halen yürürlükteki tüzük marifetiyle gerçekleştiriliyor. Mevzuat ismiyle "Tekel Dışı Bırakılan Patlayıcı Maddelerle Av Malzemesi ve Benzerlerinin Üretimi, İthali, Taşınması, Saklanması, Depolanması, Satışı, Kullanılması, Yok Edilmesi, Denetlenmesi Usul ve Esaslarına İlişkin Tüzük" hükümleri gereğince firmalar faaliyetlerini yürütüyor.
İçişleri Bakanlığı verilerine halen ülke genelinde 28 patlayıcı üretim tesisi mevcut. Balıkesir, Ankara Niğde, Sakarya, Kayseri, Konya, Afyon, Osmaniye, Sivas, İzmir, Manisa, Mardin ve Eskişehir patlayıcı tesisi bulunan kentlerden.
Bu fabrikaların yanı sıra yine ülke genelinde 528 patlayıcı madde deposu var. Fabrikalarda üretilen patlayıcı madde doğrudan piyasada satılamıyor. Üretim sonrası depolara gönderilen patlayıcı maddeler Balıkesir 17 depoyla ilk sırada.
Her üretim tesisinin deposu olmak zorunda. Ancak depolar, beraberinde üretim tesisi zorunluluğu olmaksızın saklama ve satış ruhsatı alabiliyor. Ayrıca, depolama ve satış işlemleri, ruhsat sahipleri ve farklı kentler üzerinden gerçekleşebiliyor. Örneğin, Afyon'daki depo isterse hem Afyon'daki tesisten ya da diğer kentlerdeki üretim tesisleri ile depolardan patlayıcı madde temin edip satışını gerçekleştirebiliyor.
Kısa bilgilendirmeden sonra Sakarya'daki olaylarla ilgili edindiğim bilgileri aktarayım.
Önce Coşkunlar A.Ş.'ye ait fabrikada yaşanan patlamayla ilgili elde ettiğim bilgiler şöyle:
Fabrikanın havai fişek üretme izni var. Denetimleri Sakarya Valiliği'nce oluşturulan denetim komisyonunca yapılmış görünüyor. Hem üretim hem de depolama yetkisi bulunan tesisin denetimi bu yılın Mart ve Mayıs aylarında yapılmış.
Yedi işçinin ölümü, yüzden fazla kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan patlamanın üretim tesisindeki laboratuvarda kimyasal maddelerin ısınmasıyla başladığı ifade ediliyor. Bu bölümde "muska" adı verilen bir tür havai fişek üretimi yapıldığı belirtiliyor. Bu tip havai fişeğin üretimi için ayrı ruhsat gerekiyor.
Gökyüzündeki patlama sırasında muska benzeri şekillerin ortaya çıkması nedeniyle üretici tarafından bu isim verilmiş. Muska adlı havai fişeğin imali için diğer havai fişeklerden farklı olarak alüminyum tozu ile bazı kimyasalların kullanıldığı ifade ediliyor.
Muska tip havai fişek üretiminde kullanılan hammaddelerin, diğer türdeki havai fişeklerdeki kimyasallara göre ısıya ve harekete karşı daha fazla oranda hassas olması nedeniyle üretim sonrasındaki depolama koşullarının da farklı olması zorunlu.
Patlama olayından önce fabrikada üretilip ambalajlanan muska tip havai fişek kutularından gelen çıtırtı sesleri üzerine harekete geçiliyor. Paketlerden gelen kimyasal reaksiyon belirtileri üzerine laboratuvara yakın yerde işçilerce paketler boşaltılmaya çalışıyor. İşte bu sırada ısı ve harekete daha duyarlı olan muska tip havai fişeklerin kimyasalları reaksiyona geçip patlıyor.
Edindiğim bilgilere göre, firmanın havai fişek üretim izni olmasına karşın muska tip havai fişeğin üretimi için zorunlu olan ruhsatı bulunmuyor. Benzer tür olması nedeniyle diğer havai fişek çeşitlerinin üretimindeki ruhsatın firmaca kullanıldığı belirtiliyor.
Buraya kadar olayın birinci boyutundaki fotoğrafı özetlemeye çalıştım.
Gelelim ikinci boyutuna.
Fabrikadaki patlama sonrasında tesiste kalan patlayıcı maddenin imhası için ilk olayı soruşturan savcılık mülki amirliğe talimat veriyor. Talimat üzerine, mülki amirlik yani valilik kanalıyla patlayıcı madde artıklarının bölge dışına çıkarılması kararı alınıyor. Bölge olarak da taş ocaklarının bulunduğu Taşkısığı mevkiine götürülmesi planlanıyor.
Oysa mevzuat uygulamalarına göre, artan patlayıcının olayın yaşandığı yerin ve kimyasalların soğutulma işlemi tamamlanmasının ardından aynı yerde imha edilmesi zorunluluğu var. Bu zorunluluğa karşın, artık kimyasallar patlamanın olduğu yer yerine araçla Taşkısığı bölgesine taşınmaya çalışılıyor.
Burada bir nokta daha var. Yine yürürlükteki tüzüğe göre, patlayıcıların "özel donanımlı yol tankerleri" ile taşınma şartı bulunuyor. Günümüzde bu özel donanım ADR olarak tanımlanıyor. Karayollarındaki "tehlikeli madde" kategorisine giren tüm kimyasallar, üretimi sırasında güçlendirilmiş ADR tip araçlarla taşınıyor.
Bu hükme ve uygulamaya karşın, Sakarya'daki artık maddelerin Taşkısığı'na götürülmek için Hendek Belediyesi'nden temin edilen kamyonun ADR'ye uygun olmadığı ifade ediliyor. Zaten olaydan sonra Jandarma Genel Komutanlığı'nca yapılan açıklamada kamyonun Hendek Belediyesi'ne ait olduğu belirtiliyor.
Kent merkezine yaklaşık 30 dakika mesafede olan bölgeye götürülmek istenen patlayıcı madde artıkları, içindeki alüminyum tozunun aşırı sıcak nedeniyle kimyasal reaksiyon girmesiyle infilak ediyor.
Benim elde ettiğim bilgiler böyle.
İçişleri Bakanlığı müfettişleri ile savcılığın yürüttüğü soruşturma henüz devam ediyor. İki koldan yürütülecek inceleme ve soruşturmaların sonucuna göre olay tam anlamıyla aydınlığa kavuşacak.