Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesiyle ilgili soruşturmanın adliye ayağında "ilginç işler" oluyor.
Ateş'e yönelik suikastın üzerinden bugün itibarıyla 21 gün geçti.
Geriye doğru baktığımızda cinayet soruşturmasında "alay edercesine" birbiri ardına tuhaf gelişmeler yaşanıyor.
Tuhaf gelişmelerin sebebi, süreci yakından takip eden hemen herkesin bildiği gibi ortaya çıkan siyasi tablo.
Ülkücü camia içinde önemli tabana sahip olduğu bilinen Ateş'in "uyarılması" amacıyla yapılan silahlı eylemin "hiç hesapta olmayan" biçimde cinayete dönüşmesi, iktidardaki AKP ve ittifak ortağı MHP'de fazlasıyla sıkıntı yarattı.
Sonucu iktidarca tam kestirilemeyen seçim öncesinde, özellikle MHP Genel Merkezi'ni yanıt arayan sorular karşısında bırakan cinayetin soruşturmasında baştan beri yaşananlara bakıldığında "gizlenmeye çalışılan" gerçeklerin, tüm çabalara karşın pek de ortadan kaldırılamadığı görülüyor.
Çuvala sığmayan mızrak haline dönüşüveren Çukurambar suikastında "kamuoyu ile adeta dalga geçilen" son gelişme önceki gün yaşandı.
Son gelişmenin kahramanı, Ateş cinayeti soruşturmasının kilit isimleri arasında olan Ülkü Ocakları Genel Merkez yöneticilerinden Tolgahan Demirbaş'tı.
Soruşturma sürecini izleyenler Demirbaş'ın ismini hemen hatırlayacaktır.
Büyüteç okurları, 6 Ocak'taki "İşte ‘o gece' MHP'li Kılavuz'un evinde yaşanan anlar | Kılavuz'dan şüpheliyi almaya gelen polis ekibine: Siz gidin, sahibiniz gelsin" başlıklı yazıyla MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz'un kullandığı evde yaşananları öğrendi.
Kılavuz'un bulunduğu eve gelen polis ekibince gözaltına alınmak istenen Demirbaş, MHP'li milletvekilinin polis ekibine hakaret ederek kovmasından sonra, savcılık talimatıyla Ankara Emniyeti'ne götürüldü.
Ancak hakkındaki dosyanın içinin boş olması, Demirbaş'ın sanki hiçbir şey olmamış gibi elini kolunu sallayarak Ankara Emniyeti'nden çıkmasına olanak sağladı.
Buna karşın soruşturmayı yürüten savcı, Demirbaş'ı sorgulamak konusunda ısrarcıydı. Olaydaki rolü nedeniyle Demirbaş hakkında bazı delillere ulaşan savcı, kayıplara karışan Ülkü Ocakları yöneticisinin yakalanması için polise talimat verdi.
İşte bu aşamada yeni tuhaflıklar zinciri yaşanmaya başlandı.
Aldığım bilgiye göre; talimatın polise ulaşmasının ardından kriz baş gösterdi. Zira savcının talimatı Demirbaş'ın "mevcutlu" yani polis nezaretinde adliyeye getirilmesi yönündeydi.
Demirbaş, "güvenli bir adreste" saklanmaya devam ederken, bu kez perde gerisinde "birilerinin" devreye girmesiyle yargı ile adeta bir pazarlık süreci başlatıldı.
Perde arkasından devreye giren "birileri", MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz'un kol kanat gerdiği Demirbaş'ın tutuklanmaması için çaba gösterdi.
Ancak soruşturma savcısı kolay pes edecek gibi değildi.
Adliyeden gelen haberler Demirbaş açısında hiç iç açıcı görünmezken, süreç "birilerinin" kontrolünden çıkmak üzereydi neredeyse.
Tam bu sırada "soruşturma savcısının izine çıkarılması ve ikinci savcının dosyaya atanması" formülü devreye sokuldu.
Başından beri soruşturmayı yürüten savcı, "acilen" dört günlük izine çıkartıldı. Peşi sıra meslekte henüz üç yılı dolmamış genç bir savcı da soruşturmaya atandı.
Bir parantez açayım: Soruşturmaya yeni atanan savcı 2020'de stajını tamamladıktan sonra HSK kararnamesiyle önce Aydın Cumhuriyet Başsavcılığı'na savcı olarak atandı. Ancak ne hikmetse, HSK'nın bir ay sonra yayımladığı yaz kararnamesiyle Ankara Adliyesi'nde görevlendirildi. Peşinden de aynı yılın aralık ayında terfi aldı.
Ankara Adliyesi'nde kıdemli dünya kadar savcı varken böylesine bir atamaya onay verildi. Onayı veren Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Akça'ydı.
Ayrıca, soruşturmanın başına da MHP ile yakınlığı sosyal medyada fotoğraflı paylaşımlara konu olan Başsavcı Vekili'nin getirilmesiyle "tam kontrol" sağlanmış oldu.
Böylece "Demirbaş'ı koruyup kollamakla görevli birileri" rahat nefes aldı.
Neredeyse iki haftayı bulan gelişmelerin ardından Demirbaş, salı günü Ankara Adliyesi'ne geldi.
Savcılıkça sorgulanan Sinan Ateş cinayetinin tetikçisi Eray Özyağcı'yı saldırıdan sonra olay yerinden kaçırıp başka bir ekibe teslim ettiği öne sürülen kilit isim Demirbaş, "adli kontrol şartı"yla serbest bırakıldı.
Özyağcı'dan sonra suikastın en önemli zanlılarından olan Demirbaş, elini kolunu sallayarak bu kez Ankara Adliyesi'nden çıkıp evinin yolunu tuttu.
Emniyet ve adliye kulislerinde, Demirbaş'ın savcılıkça sorgulanması sürecinde önemli bir ismin, "heybesini boşaltsın gitsin" uyarısında bulunduğu, zanlı Ülkü Ocakları yöneticisine bu mesajın ulaştığı iddiası konuşuluyor.
"Heybenin boşaltılması"nın anlamının, kolayca anlaşılacağı üzere, bildiklerinden sıkıntı yaratacakların unutulması ya da kurtulması olduğunu söylemeye sanırım gerek yok.
Demirbaş'a neler sorulduğu ve karşılığında neler anlattığı "şimdilik" bilinmiyor.
Farklı soruşturmalarda ifadeler hemen kamuoyuna yansırdı. Ne hikmetse bu soruşturmada özenle korunuyor.
Gazeteci olarak geçmişte benzer olaylara tanıklık etmem ve özellikle soruşturmanın polis ayağında yer alanların siyasetle, bilhassa MHP ile olan bağlantılarını yakından bilmem nedeniyle, cinayet soruşturmasında gelinen noktanın zan altındaki taraflar açısından parlak olmadığını söylemem yanlış olmaz.
Tabii burada unutulmaması gereken bir nokta daha var.
Yaşananlar henüz hazırlık soruşturması aşaması. İddianame hazırlanıp yargılamanın başlamasıyla gelişmelerin yeni boyut kazanması büyük olasılık.
Mesela; polisler gözaltına almak için Demirtaş'ın bulunduğu eve gittiklerinde, şüpheli ile beraber olan MHP Mersin Milletvekili Kılavuz'un o sırada hangi siyasiler ve polis şefleriyle telefon görüşmesi yaptığı ortaya çıkabilecek.
Mesela; söz konusu siyasiler ve polis şeflerinin sonrasında nasıl bir hareket tarzı izlediği net görülebilecek.
Mesela; tetikçi Özyağcı'yı olay yerinden kaçırdığı iddia edilen Demirbaş'ın cinayetten birkaç dakika sonra aynı bölgede arabasıyla kameraya yakalandığı görüntüler gündeme gelecek.
Mesela; adliyede bunlar olurken Demirbaş'ın nerede ve kimler tarafından saklandığı anlaşılabilecek.
Mesela; bu süreçte kimlerin devreye girdiği gün ışığına çıkabilecek.
Tuhaf gelişmeler ardı ardına yaşanırken, merak edilen konuların başında tetikçi Eray Özyağcı'nın ne olduğu geliyor.
Birkaç olasılık var elbette.
Soruşturmanın alacağı boyuta göre hareket etmesinin sağlanması amacıyla ülke içinde "güvenli bir adres"te geçici ikameti sağlanıyor olabilir.
Tutuklu şüphelilerden Doğukan Çep'in arandığı dönemde olduğu gibi yurt dışına çıkarılmış olabilir.
Üçüncü ve belki de en önemli olasılık bir daha ortaya çıkmamasının sağlanması için mafya usulü ortadan kaldırılmasıdır.
Son bir not daha vereyim:
Olayın tarafları bakımından işlerin şimdilik yoluna girdiği düşünülebilir. Ancak edindiğim bilgiye göre, Cumhurbaşkanlığı yürütülen adli süreci yakından takip ediyor.
Önümüzdeki günlerde MHP içinde siyaset yapan bazı isimlere yönelik gelişmeler yaşanırsa, şaşırmamak lazım.
Tolga Şardan kimdir?Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus Gazetesi'nde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu. Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı. 2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor. |