Ülkenin iç ve dış gündemi farklı seyretmekle birlikte arada ilginç gelişmeler de yaşanmıyor değil.
Büyüteç'in bugünkü konusu, Emniyet teşkilatında yaşanan "garip olaylar" zinciri olacak.
Zincirin halkaları emniyet teşkilatını doğrudan ilgilendirmekle birlikte, aynı zamanda İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun bizzat adının karışması nedeniyle daha da dikkat çekici boyuta ulaşıyor.
Olaylar zincirinin merkezinde FETÖ'yle mücadele var.
Devlet organları, 15 Temmuz 2016'dan itibaren kimi zaman hızlanan, bazen de yavaşlayan biçimde FETÖ'yle mücadele ediyor.
Kimi zaman hızlanma, kimi zaman da yavaşlama neye göre, kime göre şekilleniyor, bu da ayrı mesele elbette!
Konuya gireyim, uzatmadan.
Emniyet Genel Müdürlüğü, bu ayın başında teşkilat kadrosunda görev yapan Murat Çetiner isimli polis müdürünü "FETÖ ile bağlantısı olduğu" gerekçesiyle ihraç etti.
Çetiner'le ilgili ihraç kararı sadece emniyet kadrosuyla sınırlı değil. Aynı zamanda kamu görevinden de çıkartıldı.
Uzun yıllar Emniyet Genel Müdürlüğü merkez teşkilatında görev yaptı. Fethullah Gülen cemaatinin (cemaatin henüz FETÖ olmadığı) AKP iktidarıyla güç kazanmaya başlayıp en güçlü olduğu dönemde Güvenlik Dairesi Başkanlığı'nda farklı rütbelerde çalıştı.
Sonrasında emniyet içindeki Gülen cemaatinin kendi içinde ayrıştığı, Kozanlı Ömer ismiyle bilinen Osman Hilmi Özdil'in iş başına gelmesiyle beraber Şırnak'a gönderildi. Kentteki görevi sırasında, sokak eyleminde 2011'de HDP Milletvekili Sabahat Tuncel tarafından tokatlandı.
Ardından İstanbul Emniyeti kadrosuna atandı. Bakırköy İlçe Emniyet Müdürü oldu. 15 Temmuz 2016'da FETÖ'nün başarısız darbe girişiminin önlenmesindeki rolü nedeniyle Bakırköy Kaymakamı tarafından takdir belgesi aldı.
Bakırköy'de, şimdilerde İstanbul'un yeraltı dünyasında isimleri güçlü olan Sarallar Grubu'nun Bakırköy ilçe sınırları içinde faaliyet göstermesini önlemek amacıyla adli soruşturmalar yürüttü.
Sarallar grubuna yönelik çalışmalar devam ederken, İçişleri Bakanı Soylu tarafından Bakırköy İlçe Emniyet Müdürlüğü'nden alınması yönünde dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan'a talimat verildi.
FETÖ'nün listelerinde "düşman" olarak tanımlanan Çalışkan, Çetiner'in çalışmalarından memnun olduğunu belirterek Soylu'nun talimatını uygulamadı. Çalışkan ile Soylu arasında yaşanan sorunlar içinde Murat Çetiner'in durumu özel bir yer tuttu.
Çalışkan'ın İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden tayini sonrasında Çetiner, İstanbul'daki Adile Sadullah Mermerci Polis Meslek Okulu'na tayin edildi. Bir süre sonra da Kahramanmaraş'a gönderildi.
Hakkında Gülen cemaati mensubu olduğu iddiasıyla 2017'de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 2020'de ise Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca adli, savcılık soruşturmalarının karşılığı olarak Emniyet Genel Müdürlüğü'nce idari soruşturmalar açıldı.
Soylu'nun baskısına dayanamayan Çalışkan, Çetiner'in Bakırköy İlçe Müdürlüğü'nden alarak Turizm Şube Müdürü yaptı. Bakırköy'e ise Soylu'ya yakın isimler ilçe müdürü olarak görevlendirildi.
2017 ve 2020'deki adli soruşturmalardan "FETÖ'yle bağlantısı konusunda yeterli delil olmadığı" gerekçesiyle "kovuşturmaya yer olmadığı" kararları verildi.
Ocak 2020'de İçişleri Bakanı Soylu, bizzat kendi imzası ile Çetiner hakkındaki idari soruşturma için "işlemden kaldırılsın" onayını verdi.
Gelişmeler burada kalmadı.
Çetiner, Aralık 2020'de "hakkındaki FETÖ iddiaları" nedeniyle Kahramanmaraş Emniyeti'nde görevliyken açığa alındı.
Görevlendirilen müfettiş, hazırladığı rapor çerçevesinde Çetiner'in ihracını istedi.
Müfettiş talebi doğrultusunda Çetiner, 375 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname'nin geçici 35. maddesinin İçişleri Bakanı'na verdiği yetkiyle Soylu'nun imzasıyla ihraç edildi.
Buraya kadar olanlar, emniyet teşkilatında benzerleri yaşanan durumlardan.
Fakat süreçteki ilginçlikler asıl şimdi başlıyor.
Disiplin kurulunun kararı, 14 Şubat günü Çetiner'e resmi tutanakla tebliğ edildi.
Çetiner, imza karşılığında aldığı karar tutanağına kendi el yazısıyla üç ayrı konuda şerh düştü.
FETÖ'den ihraç edilen Çetiner; şerhinde, önemli iddiaları gündeme getirdi.
Tebliğ – tebellüğ belgesindeki şerhinde Çetiner, açığa alındıktan bir gün sonra İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun kendisini Ankara'ya davet ettiğini iddia etti.
Çetiner, görüşmede Soylu'nun kendisine "açık işleminin FETÖ nedeniyle olmadığını ve bir ay içinde bu yanlışlığın düzeltileceğini" söylediğini aktardı.
Bu nokta oldukça önemli kanımca.
Daha öncesinde FETÖ'cü olduğu iddiasıyla hakkında açılan adli ve idari soruşturmalardan takipsizlik kararları alan ancak sonrasında KHK çerçevesinde FETÖ'den ihraç edilen polis müdürünü makamında ağırlayan ve konuşan İçişleri Bakanı'yla ilgili, bu iddiaya ne demeli şimdi?!
Soylu'nun "FETÖ'yle ilgili değil" dediği sürecin sonunda polis müdürünün FETÖ'den ihracı nasıl gerçekleşti acaba?
Soylu'nun "bir ay içinde düzeltileceğini" açıkladığı yanlışlık neydi?
Bakan, "FETÖ'yle bağı olduğu" iddiasıyla açığa alınan bir polis müdürüne hangi çerçevede garanti veriyor?
Her şey bir yana, böyle bir süreci başka bir kişi yürütse, Soylu o kişi için hangi tanımlamayı yapardı?!
İçişleri Bakanı'nın bu sorulara makul ve mantıklı yanıtları var mı? Varsa, yanıtları için Büyüteç açık.
Soylu'nun bakanlığı sırasında "bir şekilde kendi ayağına takılanlara" yönelik değişik tasfiye hareketleri yapmasının örnekleri var.
Yakında zamanda emekli edilen bazı polis müdürlerinin, görev yapmak için zamanları varken neden evlerine gönderildiklerinin gerekçelerine bakmak gerekir.
Hadi diyelim ki, siyasi kişilik olan İçişleri Bakanı böyle bir uygulamaya gitti.
Yeri gelince "400 bin kişilik teşkilatı yönettiğini" ifade eden Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş, neden Bakan Soylu'ya karşı durmuyor? Hangi ikbal beklentisi var işin içinde?
Soylu; hem bakan, hem de Emniyet Genel Müdürü olacaksa, o zaman genel müdür koltuğunda oturan Aktaş'a ne gerek var!
İhraç emniyet müdürü Çetiner'in şerhi bu konuyla sınırlı değil.
Çetiner, ihraçla sonuçlana süreç içinde kendisinin savunmasının alınmadığı ve hukukun çiğnendiğini öne sürdü.
Diğer bir şerh konusu olarak Çetiner, kendisinin emniyet soruşturmasını yürüten polis başmüfettişinin FETÖ şüphelisi olarak hakkında soruşturma bulunduğunu iddia etti.
Çetiner, kamuoyunca olmasa bile emniyet teşkilatı içinde oldukça bilinen bir isim. Geçmişten bu yana kendisiyle ilgili benzer iddialar hep gündeme geldi.
Ama iddiaların hukuk karşısında somuta ulaşamadığı görülüyor.
Kamu güvenliğini sağlamakla görevli emniyet teşkilatındaki sıkıntılar her geçen gün kartopu misali büyüyor.
Bireysel amaçla yapılan kimi uygulamalar, teşkilatın tamamını rahatsız eden boyutlara evriliyor maalesef.
Siyasetin, teşkilatın içinde her zaman önemli bir yeri vardı, ama şimdiye kadar hiç böylesine yıpratıcı aşamaya gelmemişti.