Emniyet Genel Müdürlüğü'ndeki gerçekleştirilen uygulamalar, iş ve işlemler ile terfi ve atamalarda yaşananlar, Büyüteç'te sıkça gündeme gelen konulardan.
Son olarak 27 Mayıs'ta "Emniyet'in kurumsal hafızası kime teslim edildi?" () ve 31 Mayıs'taki "15 Temmuz gecesi Karabük'te yaşananlar ve emniyet müdürünün emekli edilmesi" başlıklı yazılarda 2022 yılı terfi ve atamalarda yaşananları aktarmıştım.
"Ilımlı İslam" diyerek yola çıkan Gülen cemaatinin, silahlı terör örgütüne dönüşmeden önce neredeyse tüm kadrolarına yerleştiği emniyet teşkilatının üst yönetimi, yaşananlardan ders çıkarmamış olsa gerek ki bu kez de başka cemaatlerle bağlantısı olanları görevlendirmekten geri kalmıyor.
Bu görevlendirmelerde elbette sadece Emniyet Genel Müdürlüğü'nün etkisi yok. İçişleri Bakanlığı'nın da hatta bilakis İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun da "son onay makamı" olarak azımsanmayacak ölçüde payı var.
Soylu, yaktığı yeşil ışıkla benzer uygulamalara yol veriyor.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na ilginç ve ama oldukça önemli bir suç duyurusunda bulunuldu geçtiğimiz günlerde.
Avukat Mahmut Tanrıseven, emniyet teşkilatı mensubu olan bir emniyet müdürüne yapılanlar hakkında ciddi bilgilerin yer aldığı dilekçeyi savcılığa sundu.
Tanrıseven'in dilekçesinde, müvekkili emniyet müdürü hakkında Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu'nda görevli Polis Başmüfettişi Ali Dönmez'in hazırladığı rapordan yola çıkarak Emniyet Genel Müdürlüğü'nde bünyesinde geçmişte cemaatçi olarak bilinen ancak halen göreve eden isimlere yer verdi!
Dilekçeden birbirine bağlı olaylarla ilgili detay verince konu daha net anlaşılacak sanırım.
Şöyle ki Emniyet Genel Müdürlüğü, Avukat Tanrıseven'in müvekkili bir emniyet müdürü hakkında soruşturma yürüttü.
Başmüfettiş, söz konusu emniyet müdürü hakkında - artık hemen herkesin bildiği Garson adlı gizli tanıktan elde edilen FETÖ'nün fişleme kayıtlarından – cemaatin "DP" kodu verildiği ve bu fişlemenin de emniyet müdürü hakkında kuvvetli emare oluşturduğu gerekçesiyle savcılığın harekete geçmesi amacıyla tevdi raporu düzenledi.
DP kodunun "Daha önce örgüt derslerine gelip gitmiş olanlardan küsüp ayrılarak FETÖ'ye yani Gülen cemaatine ters bakan ancak örgüte karşı eylemsiz olan kişileri" ifade ettiğini not düşeyim.
Emniyet Genel Müdürlüğü'nün yaptığı suç duyurusunu inceleyen savcılık, emniyet müdürü hakkında FETÖ'yle bağlantılı olabilecek hiçbir delili tespit edemedi.
Ne Bylock kaydı bulundu, ne Bank Asya hesabı, ne ardışık ve ankesör arama kaydı, ne de FETÖ'ye ait gazete, mecmua veya dergi aboneliği.
Ayrıca, FETÖ'yle bağlantısı olan okul veya dersanelerle kendisinin veya aile bireylerinin hiçbir bağlantısı, FETÖ'ye bağlı kurumlara ait kendisi ve aile bireylerinin hiçbirisinin SGK kaydı bulunamadı.
Ticari işlemler haricinde MASAK kayıtlarında hiçbir anormal durumun olmadığı da savcılık tarafından tek tek ortaya kondu.
Sonuç olarak savcılık, eldeki veriler ışığında polis başmüfettişinin "kuvvetli emare" iddiasını boşa çıkarıp "kovuşturmaya yer olmadığı" kararına imza attı. Polis müdürünün haksız yere FETÖ'cülükle suçlandığı anlaşıldı.
Bu ilk aşama…
Gelelim ikinci aşamaya…
Süreç bu sonuçla tamamlanmadı elbette.
Bu kez Avukat Tanrıseven Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na Büyüteç'e konu olan dilekçeyle suç duyurusunda bulundu.
Tanrıseven, suç duyurusuna esas olmak üzere bir ifadeden faydalandı.
Bu ifade, aynı zamanda 17-25 Aralık sürecinde yine FETÖ soruşturmaları çerçevesinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen "çatı davası" dosyasında da yer alıyor.
Halen görevde olduğu için adı bende saklı bir emniyet müdürü savcılığa verdiği ifadede, kendisinin bizzat tanıdığı 240 polis müdürünün isimlerini tek tek sıralayarak FETÖ'cü olup olmadığını açıkladı.
Hatta savcıya ifade veren polis müdürü, Polis Akademisi'nden mezun olmalarının ardından bizzat katıldığı bir toplantıyı ifadesinde şöyle anlattı:
"(…) FEM Dershanesi'nin 5. katında öğrendiğim emniyetten sorumlu cemaat imamı Kemalettin Özdemir salona girdi. Biz ayağa kalktık. Bize ‘Selamün Aleyküm' dedi ve yerine oturdu. Bizi mezuniyetimizden dolayı tebrik etti. Devletin; cemaatin istekleri doğrultusunda şekillendirilmesinde bizim çok fedakârlık yapmamız gerektiğinden bahsetti. Fethullah Gülen'in okuduğu ve bize hediye ettiği komiser yardımcısı rütbeleri grup imamları aracılığı ile bize dağıtıldı.
(…) Buradaki program sonlandı, herkes evine geri döndü ve artık çalışacağı kadroya gitmek üzere hazırlıklarına başladı. Şimdi size 1997 mezunu olup da Altunizade'de yurdun 5. katında gördüğüm ve okunmuş rütbeleri alan devrelerimin isimlerini yıllığa bakarak söylemek istiyorum. (…) "
Savcıya ifade veren polis müdürü, gerçekten de tek tek tüm isimleri ifadesinde saydı.
Bu ifadede yer alan ve polis başmüfettişinin hakkında "kuvvetli emare" bulunduğu gerekçesiyle savcılığa başvurduğu polis müdürü için "örgüte kazandırılması için üzerinde çalışılmış ama örgüte kazandırılamamıştır" değerlendirmesinde bulundu.
Bu değerlendirme üzerine Avukat Tanrıseven isim listesi üzerinden bir inceleme yaptı. Dönemin komiser yardımcısı olup bugünlerde 1. sınıf ve 2. sınıf emniyet müdürü rütbesinde olanları birer birer taradı ve ilginç bir sonuca ulaştı.
Aynı zamanda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na yapılan suç duyusunun ekinde yer alan listeye göre, 1997'de FETÖ lideri Gülen'in okuduğu rütbeleri taşıyan ve halen emniyet teşkilatında gerek merkez teşkilatında, gerekse taşra kadrolarında görev yapan üst düzey polis müdürlerinin bulunduğu ortaya çıktı!
Ben de bu listeye ulaştım. Halen aktif olarak görev yapan ve "rütbesi okunmuş" polis müdürü sayısı 23.
Diğer deyişle FETÖ'yle bağlantısı olduğu bizzat teşkilatta görev yapan bir polis müdürünün ifadesinde geçen 23 polis müdürü halen görev başında!
Hele bu polis müdürleri içinde birisi var ki; teşkilatın en önemli birimlerinden Siber Suçlarla Mücadele Dairesi'nde yönetici koltuğunda!
Siber Suçlarla Mücadele Dairesi'nin önemini "İstihbarat Başkanlığı'nın eş değeri birim" olarak özetlemek yanlış olmaz. Aklınıza gelebilecek her türlü bilişim verilerinin kayıt altında tutulduğu, incelendiği ve takip altında tutulduğu birim.
FETÖ'nün güçlü olduğu dönemde İstihbarat Başkanlığı'na alternatif olarak kurulmuştu. Şimdiler de "yasalar çerçevesinde görev yaptığı" ifade ediliyor.
Bir noktayı ilave edeyim, aynı polis müdürünün ifadesinde geçen isimlerin büyük bölümü daha önceki KHK'larla ihraç edildi. Dolasıyla ifadeye giren isimler hakkında veri sapması olasılığı oldukça düşük.
Tabi bu sonuçtan emniyet teşkilatı yönetiminin haberi var mı bilemiyorum?
Aynı ifadede geçtiği üzere "FETÖ liderinin rütbelerini okuduğu" polis müdürleri hangi parametrelerle ayıklandı? Bu isimlerin arkasında kimler var? Kim / kimler referans oluyor? Emniyet'in FETÖ'yle mücadelesi hangi koşullarda devam ediyor?
Soruları çoğaltmak mümkün.
Bu konuyu Büyüteç'e konu ederek tarihe iz düştüm.
Avukat Tanrıseven'in savcılığa yaptığı suç duyurusunun aynısı yine Tanrıseven tarafından hem İçişleri Bakanlığı'na, hem de Emniyet Genel Müdürlüğü'ne yapıldı.
Gerçekten bir inceleme yapılacak mı? Yoksa kimi zaman yapıldığı gibi üstü mü kapatılacak?
Şimdi sıra "teşkilatta bir tane cemaatçinin kararnamesinin altında imzasının bulunmadığını" öne süren İçişleri Bakanı Soylu ve Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş'ta.