Türkiye'nin kalbi İstanbul, İstanbul'un kalbi İstiklâl Caddesi'nde patlayan bomba, bir kez daha terörün vahşetini ortaya koydu maalesef.
TNT ile güçlendirilmiş patlayıcının infilak etmesiyle üç ayrı aileye mensup altı yurttaşımız yaşamını yitirdi.
Pazar gününü kızıyla geçirmek isteyen anne Arzu Özsoy kızı Yağmur'la, Yusuf Meydan kızı Ecrin'le, Adem Topkara eşi Mukaddes Elif'le PKK tarafından gerçekleştirildiği açıklanan bombalı saldırının kurbanı oldular. Yanı sıra 81 kişi de yaralanarak tedavi altına alındı.
Saldırının kriminal boyutu büyük ölçüde aydınlatıldı. İstanbul Emniyeti'nin, Ankara'dan yapılan bilgi takviyeleri sonrasında Suriyeli kadın eylemci Ahlam Albashir, Küçükçekmece'de sabaha karşı yakalandı.
Polis, olayla ilgili detaylı açıklama yaptı. Suriyeli Albashir'in yanında eylemle bağlantısı olduğu şüphesiyle 46 şüpheli gözaltına alındı.
İlk bilgilere göre, Suriyeli Albashir'in Afrin üzerinden Türkiye'ye kaçak olarak girdiği anlaşıldı. Eylem talimatını ise, Kobani'den aldığı Emniyet'çe kamuoyuna duyuruldu. Eylem bölgesinin keşfinin yapılması, eylemden sonra kaçışın sağlanması gibi lojistik destek faaliyetlerinin aydınlatılması önemli.
Bundan sonra başlayacak yargı süreciyle saldırının tüm detayları netleşecek.
İstiklâl Caddesi'ndeki terör eyleminin ne anlama geldiğini terör uzmanları kendi bakış açılarından değerlendirecekler elbette.
Ancak dikkat etmek gerekir ki; epeydir sessiz kalan PKK, altı hafta içinde ikinci kez deyim yerindeyse "yoklama" yaptı.
Bu kez eylemcinin Suriye uyruklu seçilmesi, İstanbul'da kolay saklanması ve eylem yerinde rahat hareket etmesinin sağlanması içindi.
Mersin Polisevi'ne yönelik 26 Eylül'deki kadın canlı bomba eylemi sonrasında, PKK bir kez daha kadın eylemci üzerinden bu kez İstanbul'da bombalı eylem gerçekleştirdi.
Hem de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun, Kırklareli'ndeki AKP mitingindeki konuşmasından iki gün sonra.
Soylu, mitingde ülke sınırları içinde 8-9 şehirde 120'nin altında PKK'lı bulunduğunu söylemişti.
İçişleri Bakanı'nın verdiği sayılar eşliğinde yurt içinde üye sayısı azalan PKK, artık Suriye'den Türkiye'ye eylemci sevk etmeye başladı.
Mersin'deki eylemi gerçekleştiren iki kadın PKK'lı da Afrin bölgesinden gelmişti hatırlarsanız.
Tablo, Amanoslar'ın temiz ama hemen yanı başındaki Afrin'den ciddi kaçak olduğunu gösteriyor.
Türkiye'de yedi ay sonra çok önemli seçim var. İktidar ve muhalefet tüm gücüyle genel seçime hazırlanıyor.
Aynı zamanda bu ülke 2015'te yine benzer bir seçim süreci yaşadı. Bu süreçte yaşanan terör eylemleri pek çok yüzlerce yurttaşın hayatına mâl oldu. Binlercesinin yaralanmasıyla sonuçlandı.
Mersin Polisevi'nden sonra bu kez İstanbul'un göbeğinde yaşanan terör eylemi, kitlelerde "yine mi?" endişesini yaratıyor.
Siyasetin, bilhassa iktidarın "ülkeyi idare eden" konumuyla bu konuda halkı rahatlaması gerekiyor.
Türkiye, can kayıplarının yaşandığı terör eylemlerinin gölgesinde bir seçime girmeyi hak etmiyor. Böylesi iklimde kazanılan seçimin sandıktan çıkacak iktidara hiçbir faydası olmayacaktır.
İçişleri Bakanı Soylu, olayın ardından yaptığı açıklamada güvenlik birimlerinin 200'e yakın terör eylemini engellediğinden bahsetti.
Önlenen eylem ister 200 olsun, ister iki bin; güvenlik bürokrasisinin bugünden itibaren ülke genelinde yaşanması muhtemel en küçük terör hareketini göz ardı etme lüksü yok.
İktidarın bundan sonraki önceliği, sandıktan çıkacak sonuç ne olursa olsun ülkeyi sağ salim seçime taşımaktır.
Büyüteç'te geçen cuma kaleme aldığım ve Sarallar Grubu'na yönelik suç örgütüne yönelik operasyon çerçevesinde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile İstanbul Emniyet Müdürü Zafer Aktaş arasında yaşananları aktardığım yazı epeyce dikkat çekti.
Yazının yayına verilmesinden uzun süre sonra İstanbul Emniyeti, aktarılanın doğru olmadığı iddiasında bulundu.
İçişleri Bakanlığı ise, resmi siteden herhangi bir açıklama yapmadı. Ancak Bakan Soylu'nun danışmanı olduğunu belirten bir isim, kendi sosyal medya hesabından yazılanların "yalan" olduğunu öne sürdü.
Böylesi önemli bir olayı kaleme alan gazeteci olarak belirtmek isterim ki; Ankara'da 35 yıla yakın süredir sadece İçişleri Bakanlığı ve bağlı kamu kuruluşlarını yakından takip ediyorum. İçişleri Bakanlığı'ndaki ekipler arasındaki dosya savaşlarını, güç dengelerini, bürokrasi kavgalarını, güçlüleri, zayıfları, yaşanan süreçleri yakından izledim halen de izliyorum.
Gerek İçişleri Bakanlığı gerekse bağlı kuruluşlarıyla ilgili pek çok kritik haber ve yazıya imza attım.
Kamuoyunda dikkat çeken yazıya bakıldığında hem olayın tarafları hem de konusu bakımından oldukça kritik ve önemli süreç olduğunu görmek veya anlamak mümkün.
Kaleme aldığım yazıyı da bu şekilde değerlendiriyorum. Yazıda da belirttiğim gibi olayı iki farklı kaynaktan doğrulattıktan sonra kamuoyuna duyurdum.
Yazının içeriği Bakan Soylu'nun siyasi konumunu tartışmaya açacak nitelikteydi. Kaldı ki tartışma başladı. Hatta AKP içinde bile büyük yankısı oldu yazılanların.
Bu noktada İstanbul Emniyeti'nin yalanlama açıklaması zorunluluktan doğan bir sonuçtur. İddiaya karşı sessiz kalınması mümkün değildi. Kolay olan seçilip, yalanlama yapıldı.
Biz Ankaralı gazeteciler olarak zaman zaman böylesi süreçleri yaşarız. Resmi yalanlamalar ya da açıklamalar yapılan kulis bilgisi içeren kimi haber veya yazılarda geçen konuların, zaman içinde nasıl doğrulandığına tanık oluruz. Gazeteciliğin olmazsa olmazı durumlardır bunlar.
Öte yandan; gazeteciler var, gazeteci geçinenler var, gazetecilikten geçinenler var günümüzde.
Ustalarım bana mesleğin "gazetecilik" hâlini öğrettiler. Ben de bu öğretiye devam ediyorum hâli hazırda. Gazeteci geçinenler ve gazetecilikten geçinenler ilgi alanımda değil.
Olayın iki tarafı dışındaki kişiler ve kurumların açıklamalarını önemsemiyorum.
Sonuç itibarıyla cuma günü aktardığım bilgilerin arkasındayım. Zaman içinde daha farklı detaylar ortaya çıkacaktır. Sabırlı olmakta fayda var.
Not: Bu yazı yazıldıktan sonra PKK tarafından yapılan açıklamada "saldırı ile ilgilerinin olmadığı" ifade edildi.
Tolga Şardan kimdir?Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus Gazetesi'nde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu. Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı. 2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor. |