Hükümetin 2017'de başlattığı "zincir marketler aracılığıyla ucuz et satışı" projesinde yaşananların bir bölümünü Büyüteç'te dün aktarmıştım.
Kaldığım yerden bugün devam ediyorum.
Et ve Süt Kurumu'nun (ESK), iki büyük market zincirine yaptığı teklifin her iki firma tarafından kabul edilmemesi üzerine bakanlık yeni bir süreç başlattı.
Bu arada projenin devam ettiği dönemde Temmuz 2018'de Bekir Pakdemirli, yeni Tarım ve Orman Bakanı olarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kapsamında kabine üyesi oldu.
Pakdemirli'nin özgeçmişine bakıldığında "küçük bir ayrıntı" dikkat çekti.
Bakan bey, Tarım ve Orman bakanı olmadan hemen öncesine kadar BİM gibi önemli bir zincir markette yönetim kurulu üyeliği yaptı. Dolayısıyla gerek zincir marketler yönetimini, gerekse piyasayı iyi bilen bir isim.
BİM'in resmi internet sitesindeki bilgilere göre 10 Temmuz 2018 günü bakan olan Pakdemirli, 11 Temmuz 2018 günü yönetim kurulu üyeliğinden istifa etti.
ESK'nın kampanyası başladığında Pakdemirli'nin ünlü market zincirindeki yönetim kurulu üyeliği devam ediyordu.
Şimdilik bu detayı bir kenara koyup ilerliyorum…
Özgeçmişine göre; tarım, hayvancılık, teknoloji ve otomotiv alanında serbest girişimci olan Pakdemirli, bakan olur olmaz kampanya ile ilgilenmeye başladı.
Zira konu önemliydi; tüketici kaliteli eti ucuza alabilecekti. Üstelik kampanyanın başlatılma talimatını Cumhurbaşkanı Erdoğan vermişti.
Kampanyaya katılan iki firmanın adının geçtiği sıkıntılı günlerde Pakdemirli, kendisine bağlı ESK Genel Müdürü Osman Uzun'la birçok kez bir araya gelerek kampanyayı görüştü. Uzun'un görevi halen devam ediyor.
Aldığım bilgiye göre; Pakdemirli, Uzun'la yaptığı görüşmelerde kampanyanın kesintiye uğratılamayacağını ve mevcut haliyle devam etmesi yönünde talimatlar verdi. Yeni bakandan talimatları alan Uzun, ucuz et satışı kampanyasını ilk başladığı haliyle yürütmeye çalıştı.
Kabine değişmesine rağmen, kampanyayla ilgili şikâyetler azalmak bir yana artarak devam etti.
Fakat yaşanan sıkıntılı süreç nedeniyle kampanya henüz iki yılını dolduramadan 2019 Haziran sıralarında bakanlığın aldığı kararla birlikte bitirildi.
Kampanyanın sona ermesindeki en temel faktör, istenilen amaca ulaşamamaktı.
Halkın kaliteli ve ucuz et yemesinin sağlanması için başlatılan proje, firmaların tutumu sonrasında başka boyuta evrilmişti.
2018'in sonu itibarıyla başlayan ve 2019'un ilk aylarında bakanlığa ulaşmaya devam eden iddialar ve şikâyetlerin ardından Bakan Pakdemirli harekete geçmek zorunda kaldı.
Mayıs 2019'da Pakdemirli, bakanlık Teftiş Kurulu'na iddia ve şikâyetlerin araştırılması amacıyla müfettiş görevlendirilmesi talimatını verdi.
Müfettiş incelemeleri devam ederken yeni bir gelişme daha yaşandı.
Kampanyanın bakanlıkça bitirilmesinden sonra iki firma, Tarım ve Orman Bakanlığı'na resmi yazıyla başvuruda bulundu. Her iki firma da, kampanya kapsamında teslim aldıkları ancak kampanyada kullanmadıkları et stokları bulunduğunu kaydetti.
Başvuru üzerine ESK tarafından kampanya kapsamında kullanılmayan ve stok olduğu bildirilen etler için "ESK'nın marketlere satış bedeliyle, marketlerin etleri satması halinde elde edilecek gelir" arasındaki fark esas alınarak devletin zararı ortaya çıkarıldı.
Müfettişlerin incelemeleri sonrasında yapılan hesaba göre; firmalardan birisinin yaklaşık 51 milyon lira, diğerinin de 27 milyon lira "devleti zarara uğrattığı" anlaşıldı.
Diğer bir değişle, firmaların tespit edilen miktarda haksız kazanç elde ettiğini söylemek mümkün.
Tespitin ardından bakanlıkta yapılan değerlendirmeler sonucunda iki firmadan toplam 78 milyon liralık bedelin devlet lehine tahsil edilmemesine karar verildi.
Ortaya çıkan tablo bakanlıkta fazlasıyla sıkıntı yarattı.
Hatta öyle ki ESK Genel Müdürü Osman Uzun, yaşananları ilk kez 14 Ekin 2019 günü yapılan ESK yönetim kurulu toplantısında gündeme getirdi.
Kurulda süreci değerlendiren üyeler, firmalardan birisine ait olan ve projenin başladığı dönemde devlete verilen "teminat mektubu"nun verilmemesini kararlaştırdı.
Aynı kurul toplantısında, teminat mektubunun geri verilmemesi kararı alınan firmanın faaliyetinin suç olup olmadığının tespiti için bakanlık hukuk müşavirliğince yönetim kuruluna görüş sunulması kararı alındı.
İşte bu süreçten sonrası pek bilinmiyor. Bir muammaya dönüştü.
Bu topraklarda nefes alanların ortak kaderinin; lehine olan bir durumdan tam anlamıyla faydalanamamanın yanı sıra başkalarının, kendisi üzerinden haksız kazanç elde etmesine bir şey yapamamak olduğunu düşünüyorum.
Örnek olayda görüldüğü üzere, market sektörüne hükmeden iki büyük firmanın yarattığı durum ortada.
Elleri yurttaşın üzerinde, gözleri yurttaşın yemeğinde…