Hâkimler ve Savcılar Kurulu'nca yürütülen idari soruşturma çerçevesinde yargı mensuplarının verdiği ifadelerle bir kez daha gündeme gelen İran asıllı ve aynı zamanda Türk vatandaşı olan Naci Şerifi Zindaşti'nin adının karıştığı olaylar dosyasına Türkiye ve yurt dışında yaşanan bir dizi cinayetlerle devam ediyorum.
Tahliyesine karar verildikten sonra kayıplara karışan ve bir türlü yakalanamayan Zindaşti'nin adının yer aldığı cinayet ve adam kaçırma olaylarının tamamına yakınının ortak noktası uyuşturucu kaçakçılığı olarak görünüyor.
Soruşturma dosyalarında yer alan bilgilere göre Zindaşti, kimi olayların doğrudan içinde. Kimi olaylarda ise gölgede kalan isim.
Olaylar zincirinin ilk halkası 2014'e kadar uzanıyor.
Takvimlerin 13 Haziran 2014'ü gösterdiği gün, Yunanistan'da uyuşturucu operasyonu gerçekleştirildi. ABD'nin dünya genelindeki uyuşturucu kaçakçılığı ile mücadelesini yürüten Amerika Uyuşturucu ile Mücadele Teşkilatı'nın (DEA) desteğiyle Yunan güvenlik güçleri, Yunan bir armatörün villasına operasyon yaptı.
Villada 35 milyon Euro değerinde bir tondan fazla eroin bulundu. Soruşturma kapsamında 5'i Türk 11 şüpheli gözaltına alındı.
Yunanistan'daki uyuşturucu operasyonunun perde arkası önemliydi. Zira uyuşturucunun izi İstanbul'a kadar uzanıyordu. İşin içinde Zindaşti ile birlikte asıl ismi Shahid Ahmed olan ve Esfendiar Rigi adıyla bilinen İranlı da vardı.
Atina'daki operasyondan sonra Shahid Ahmed, gelişmelerle ilgili olarak Zindaşti'ye ulaşmak istedi. Ancak Shahid Ahmed, Yunanistan'daki olaydan bir gün sonra 14 Haziran 2014 günü İstanbul'da kayıplara karıştı.
Olayın ardından yapılan araştırmalarda, Ahmed'in akıbetiyle ilgili hiçbir ipucu bulunamadı. Ahmed'in Zindaşti'yle temasının hemen ertesi günü bir anda kaybolması, soruşturmayı yürütenlerde "öldü ya da öldürüldü mü?" sorusuna neden oldu. Polis bu konuyu aydınlatacak bilgi ya da bulguya ulaşamadı. Bu soruşturma yeterli delil bulunamadığı gerekçesiyle takipsizlikle sonuçlandı.
Zindaşti'nin gözaltına alındığı dönemdeki Vertu marka cep telefonunda yapılan araştırmalarda Shadid Ahmed'e ait 10 Eylül 2014 günü oluşturulduğu anlaşılan fotoğraflar ve 3 Kasım 2014 günü oluşturulduğu tespit edilen pasaportunun resmi bulundu.
Sonuçta Ahmed'in akıbetine dair tespitler yapılamadı ama olayla ilgili hazırlanan polis raporlarında bu olayla ilgili Zindaşti ile adamları E.Ö. ile F.E.R.'nin ismine yer verildi.
Atina'da Yunan polisi ile DEA'nın ortak uyuşturucu operasyonun ardından Türkiye ile farklı ülkelerde bir dizi cinayetler işlendi.
İfadelere yansıyan iddialara göre, Yunanistan'da yakalanan uyuşturucunun sahipleri, organizasyonda yer alan Zindaşti'nin ihbarcı olduğunu değerlendirmişti.
Yunanistan operasyonundan tam üç ay sonra, 26 Eylül 2014 günü Büyükçekmece'de lüks bir cip, trafik ışıklarında durduğu sırada silahlı iki kişinin hedefi oldu. Araç Zindaşti'ye aitti, ancak içinde kızı Noushin (Arzu) Şerifi Zindaşti ile kuzeni Devrim Öztunç vardı.
Saldırıda Zindaşti'nin kızı ve yeğeni öldü. Atina'daki uyuşturucuyu ihbar ettiği gerekçesiyle Zindaşti'den hesap sorulmuştu. Fakat saldırıda asıl hedef Zindaşti'ydi. Zira Zindaşti asıl hedefin kendisinin olduğunu açıklamıştı. Yani karşı taraf, hedefteki isim yerine kızını yanlışlıkla öldürmüştü.
Daha sonra başlatılan yeni soruşturmada, Büyükçekmece'deki saldırı sonrasında yapılan cinayet soruşturmasında bazı tuhaflıkların olduğu ortaya çıktı.
Zindaşti soruşturmasının yürüten İstanbul Emniyeti Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'ndeki polisler, Asayiş Şubesi'ndeki Büyükçekmece cinayetini soruşturan polislerin eksiklerini tespit etti.
Örneğin; ifadelerine başvurulan A.G ile B.K. isimli kişilerin ifadelerinin birbirini tutmadığı ve çelişkili olduğu anlaşıldı. Soruşturmada ‘gizli tanık' olarak ifade verenlerin anlatımlarında da çelişkiler olduğu görüldü. Gizli tanığın anlatımına göre ‘şüpheli' olması gereken T.H.C.'nin şüpheli olmadığı belirlendi.
Benzer biçimde dosyada bulunan bir gizli tanığın ifadesinin 21 Nisan 2015'te alınmasına karşın aynı gizli tanığın ifade alınması sırasında yapılması gereken fotoğraf teşhisinin 15 Mayıs 2015 günü yaptırıldığı, iki farklı tarihte yapılan iki işlemin bilgisayarda hazırlandığı ancak belge tarihlerinin bilgisayar kayıtlarından ortaya çıkmasını engellemek amacıyla sonradan ‘el yazısı ile atıldığı' tespit edildi.
Saldırı ile ilgili hazırlanan ve cep telefonlarının sinyal izi olarak tanımlanan HTS kayıtlarında da tuhaflıklar vardı. Cinayeti soruşturan polislerin hazırladığı HTS analiz tutanaklarında dosyada adı geçen Y.A.'nın kullandığı cep telefonu ile şüpheli durumlar vardı. Polis memuru G.K.'nın hazırladığı HTS tutanağının Y.A. ile ilgili bölümünün gerçeği yansıtmadığı, sonuçta cinayet soruşturmasıyla ilgili Asayiş Şubesi'nce hazırlanan fezlekede ‘gizli tanık ifadelerine göre hazırlandığı' kanaatini uyandıracak şüpheli bilgiler bulundu.
Bir yandan suç örgütü diğer yandan da suç örgütüne yardım eden polislerle ilgili çalışmalar sonucunda, cinayet soruşturmasında görev alan iki polisin Zindaşti'ye yardım ettiği anlaşıldı. Asayiş Şubesi'nde görevli polisler E.K. ve F.Y. hakkında da ayrı işlemler yürütüldü.
Zindaşti'nin kızı ile yeğeninin öldürülmesiyle ilgili çalışmalarda saldırıyı Yunanistan'da yakalanan uyuşturucunun ortaklarından olduğu öne sürülen Orhan Ünğan'ın talimatıyla gerçekleştirildiği anlaşıldı.
Ünğan, cinayetin işlendiği dönemde yurtdışındaydı ve saldırı için Hacı Osman Sezen ve Turgay Akar'ın tetikçi oldukları belirlendi. Sezen ve Akar, 26 Eylül 2014'de gerçekleştirdikleri silahlı saldırıdan üç ay sonra 24 Aralık 2014 günü Küçükçekmece'de öldürüldü.
Bu kez Küçükçekmece'de patlayan silahlar sonrasında çifte cinayetle ilgili başlatılan adli soruşturmadaki tuhaflıklar Zindaşti'nin gözaltına alınmasıyla ortaya çıktı. Polis, Zindaşti'nin cep telefonunda yaptığı incelemelerde önemli bir delile ulaştı.
Zindaşti'nin, önceki cinayetleri soruşturan polis ekibinde yer alan E.K. ile yaptığı WhatsApp yazışmalarında, E.K.'nın Küçükçekmece'de öldürülen Hacı Osman Sezen'in nüfus cüzdanının fotoğrafını Zindaşti'ye gönderdiği ve "Hasmını tanımıyorsun. Adam 5 ay seni kovalamış, Savaş'ın destek şart. Maddiyatı devreye sokalım" gibi mesajlar gönderdiği ortaya çıkarıldı. Daha sonra mesajlarda adı geçen Savaş Sarmusak'ın Küçükçekmece cinayeti dosyasında ‘şüpheli' olarak yer aldığı görülürken, soruşturma dosyasında bazı ifadelerde çelişkilerin bulunduğu gün ışığına çıkarıldı.
Mafyanın kendi içindeki silahlı saldırılarını soruşturan polis ekibi içinde yer alan bazı görevlilerin Zindaşti'ye yardım ettiğinin ortaya çıkarılmasıyla birlikte İstanbul Emniyet Müdürlüğü de söz konusu polislerle ilgili ayrı bir soruşturma başlattı.
Örneklerden görüldüğü üzere, Zindaşti, işlerini yürütürken perde arkasında kimi zaman polisten de destek görüyor. Polisler, Zindaşti'ye bilgi ve belge aktarıp, köstebeklik yaparak yardımcı oluyor. Zindaşti'nin, siyaset ve yargıda olduğu kadar polis teşkilatındaki etkinliği de görülüyor. Bu durum, 1990'lı yılların sonlarını hatırlayanlar için Susurluk sürecini akıllara getiriyor.