Hakkındaki FETÖ üyesi olmak suçlamasıyla açılan davada aldığı 12 yıllık hapis cezası Yargıtay'ca onanan bir dönemin kara kutusu Basri Aktepe'nin yargılandığı dava sürecinde yaşananları aktarmaya devam ediyorum.
Büyüteç'te dünkü yazımda Aktepe'nin beş yıl boyunca başkanlığını yürüten Eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun'un tanık sıfatıyla katıldığı duruşmada "Aktepe'nin FETÖ'cü olmadığına" dair övgü dolu açıklamalarına yer vermiştim.
Ne diyordu Sabri Uzun, Aktepe için?
"Basri'nin kendisinin asla ve kat'a cemaatle ilgisinin olduğuna inanmıyorum."
Devam ediyordu: "Benim bulunduğum yerde cemaat, tarikat barınmaz"
Uzun'un bu görüşünün anlamı kanımca; "ben FETÖ'cü değilim, benim bulunduğum yerde FETÖ'cüler olmaz. Basri'yle çalıştıysam Basri de FETÖ'cü değildir."
Bu hatırlatmayı bir kenara koyup, sanık Basri Aktepe'nin 7 Kasım 2018'de Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesi salonunda heyete verdiği ifadeye dönüyorum.
Eski emniyetçi ve MİT'çi olarak 15 Temmuz'dan sonra gözaltına alınıp tutuklanan Aktepe, kendisine söz veren mahkemeye verdiği ifadesinde özetle şöyle dedi:
"(…) Ben istihbarata 1988'de girdim. Beni istihbarata alan Emin Arslan'dır. Emin Arslan da FETÖ davasından dolayı cezaevinde yatmış bir insandır.
1992'den 1996'ya kadar İstanbul'da Hanefi Avcı ile beraber çalıştım. Kendisi yine FETÖ davasından dolayı cezaevinde yatmış ve belli şekilde mücadele koyan insandır.
Emniyet'te verdiğim ifadede, '1983 yılında Kemalettin Özdemir diye bir vatandaşla tanıştım. Ulus'taki Hacıbayram'da bunların kitabevi vardı. Kendisi akademisyen kökenliydi ve dini diyaneti iyi bilen bir insandı. Onunla tanıştım. 2003'e kadar görüştük. 2003'te 'sen artık benimle değil başka biriyle görüşeceksin' diye bir mesele gündeme gelince 'Kiminle görüşeceğime ben karar veririm' dedim. Bu iş benim hoşuma gitmedi. Ve 2003'den, o tarihten itibaren benim onlarla hiçbir irtibatım yok' diye burada da söyledim. (…)
Aktepe, anlatmaya devam ediyor:
(…) "Benim 1983 – 2003 arasındaki irtibatım Kemalettin Özdemir'dir. Bunu ilk verdiğim ifadede belirtmiştim. Bu cemaatse, cemaatin lideriymiş, bilmem ne imamıymış. Ben o detayı bilmem. O adamla benim irtibatım yalnızca dini diyaneti doğru öğrenilmesi ile ilgiliydi. Bunu ne MİT bilir, ne de burada kimse bilir. Çünkü bununla ilgili ifade veren kimse de yok. (…)
Kara kutu Aktepe'nin kendisine yönelen ancak kabul etmediği diğer iddia ise, Emniyet'e veya MİT'e sızma konusuydu.
Aktepe, savunmasında "ben istihbarata müracaat etmiş değilim. İster MİT, ister Emniyet İstihbarat olsun müracaat üzerine adam almaz. Kendi beğendiği seçtiği adamları alır. Sızma faaliyeti suçunun bana isnat edilmesini kesinlikle kabul etmiyorum. Milli İstihbarat Teşkilatı'na girişimi de aynı şekilde anlattım."
FETÖ üyesi olduğu iddiasıyla yargılanan Aktepe'nin savunmasının özeti böyle.
Şimdi, hem dünkü Büyüteç'te yer alan tanık Eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun hem de davanın sanığı Aktepe'nin mevcut anlatımlarını örtüştürdüğümüzde ortaya çıkan çelişkiler var:
* Aktepe, dini konulardaki bilgisi nedeniyle yirmi yıl boyunca Kemalettin Özdemir ile görüştüğünü anlatıyor. Kemalettin Özdemir kim? Fetullah Gülen cemaatinin 2003'e kadar emniyet imamlığını yapan kişi. Cemaatin emniyetteki tek söz sahibi yöneticisi. Aktepe'nin Özdemir'le ilişkisi Polis Koleji son sınıf öğrenciliğine kadar gidiyor.
Devlete sızmaya çalışan bir dini yapılanmanın henüz hazırlık safhasındayken, Polis Koleji son sınıf öğrencisinin cemaatin emniyeti kontrol eden bir numarasıyla irtibatı "dini bilgi edinme" gerekçesiyle ne kadar açıklanabilir? Bu irtibatı kişisel ilişki olarak açıklamak mümkün mü?
Bu bağlamda; Sabri Uzun'un, yaşamının yirmi yılını cemaatin bir numarası ile geçiren etkin ve yetkin polis müdürünü cemaat üyesi olarak görmediğini söylemesi ne kadar inandırıcı?
* Aktepe, kendisinin cemaat üyesi olarak emniyete sızmış gibi gösterilmesini kabul etmiyor. Bana kalırsa bu noktada haklı. Zira cemaat olgusunun emniyete yerleştirilmeye başlandığı 1980'lerin ortasından itibaren özel yetiştirilmiş polisler, emniyette istihbarat ve personel birimlerine "seçilerek alınmaya" başlandı. Böylelikle Aktepe ve benzerleri sızmadı aslında. Yıllar içinde belirli plan dâhilinde polis eğitim kurumları, istihbarat, personel ve terörle mücadele gibi özellikli birimlere yerleştirildi.
* Yılların istihbaratçısı olarak karşımıza çıkan, toplamda 6 yıl boyunca üç kez oturduğu daire başkanlığı koltuğunda emniyet istihbaratının merkez ve taşra kadrolarını yöneten Sabri Uzun'un, yirmi yıl boyunca cemaatin bir numarasıyla yakınlığı olan bir personelini tanımaması anlamlı mı?
* "Benim olduğum yerde tarikat, cemaat barınmaz" diyen Uzun'un, her üç dönemde de merkez ve taşra kadrolarında birlikte görev yaptığı pek çok başkan yardımcısı, şube müdürü, emniyet amiri bugün FETÖ nedeniyle teşkilattan ihraç edildi. Kimisi hakkında adli yargılamalar var. Kimileri firari olarak aranıyor.
Öyle ki, 1999'da Ankara'da ortaya çıkan telekulak iddialarının soruşturulmasında dönemin DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel'in bilirkişi olarak atadığı ve aynı zamanda Uzun'un özel kalem amiri olan dönemin komiseri Fecri Yıldız, hem ihraç edildi hem de yargılanıyor! Keza Uzun'un döneminde şube müdürlüğü yapan Recep Güven halen firarda!
* Uzun, Aktepe'nin FETÖ'cü olmadığını, 1999'da Ankara Emniyeti'nin hazırladığı Fetullahçı polisler listesinde hedef alındığını ifadesinde yer verdi. Oysa Ankara Emniyeti'nin 1999'da listeyi hazırladığı dönemde Aktepe'nin cemaatin emniyet imamı Kemalettin Özdemir'le yakınlığı ve görüşmelerinin devam ettiğini kendi ifadesinden görüyoruz!
* Uzun, FETÖ'nün illegaliteye geçişini 2005 olarak açıklıyor. Yani, Aktepe'nin de yakınlığı olduğunu açıkladığı Kemalettin Özdemir'in cemaat tarafından emniyet imamlığından alınmasından sonrasını işaret ediyor. Bu noktada; cemaatin, bilhassa kendisinin üç dönem daire başkanlığı yaptığı süreyi kapsayan yıllarda Özdemir üzerinden emniyette yapılanması yasal mıydı?
* Aktepe, 2003'te Özdemir'le görüşmesini kesmesini "başka bir kişiyle görüşmeye başlayacağının Özdemir tarafından kendisine bildirilmesi" olarak anlatıyor. Aktepe, kendisine bildirilen yeni emniyet imamıyla neden görüşmek istemedi?
Soruların yanıtları ile tespitler, Aktepe'nin kurtarılmaya çalışıldığı izlenimini yaratıyor.
Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, tanık Uzun ve sanık Aktepe'nin verdiği ifadeler, dosyaya giren belge ve bilgileri değerlendirdikten sonra Aktepe'ye "silahlı terör örgütü üyesi olduğu" gerekçesiyle 12 yıl hapis cezası verdi.
Dosya önce Ankara Bölge Adliye Mahkemesi'nde görüşüldü. Ardından istinaf, aynı görüşle dosyayı Yargıtay 16. Ceza Dairesi'ne gönderdi.
Daire, dosyasını görüştüğü Aktepe'ye verilen 12 yıl hapis cezasını onayarak yargı sürecini sonlandırdı.