Türkiye'nin Suriye sınırına yakın bölgelerinde 2013'te yoğunlaşan "garip olaylar zinciri"nin merkezindeki isim Heysem Topalca'nın 11 Şubat gecesi Konya – Adana karayolu üzerindeki Akçayazı Köyü yakınlarındaki trafik kazasında öldüğü ortaya çıktı.
"Ortaya çıktı" diyorum, zira Topalca'nın öldüğü kazanın üzerinden iki hafta geçmişti.
Neydi bu garip olaylar zinciri?
Fotoğrafı daha net görebilmek için yakın geçmişe dönelim.
Suriye'de 2011'de başlayan iç savaşla birlikte, ülkenin aynı zamanda Türkiye'ye sınır olan kuzeyindeki topraklarda ortaya çıkan otorite boşluğu yani Şam yönetiminin yokluğu bölgede yepyeni oluşumların hayat bulmasına zemin hazırladı.
Yeni oluşumlardan kastım, silahlı terör grupları elbette.
Bölgedeki demografik yapının çeşitliliği nedeniyle oluşan bu yapılar, bir yandan oluşumlarını sürdürmeyi hedeflerken, öte yandan da kendilerine tehdit olabilecek diğer yapılara karşı harekete geçti.
Bu süreçte, sınırın Suriye tarafında IŞİD başta olmak üzere nefes almaya başlayan terör örgütleri, Türkiye'de eylem gerçekleştirmeye başladı.
Eylemci yapıların zaman içinde Şam yönetimiyle temasları tespit edildi.
Oluşan yeni iklim Türkiye'yi de doğrudan etkiledi.
Aynı dönemde Türkiye'deki iç siyaset dengelerinin değiştiği günlerde önce 11 Şubat 2013'te Hatay Cilvegözü'nde terör eylemi gerçekleşti. Bombalı saldırıda 18 yurttaşımızı kaybettik.
Henüz Cilvegözü'nün acısı yaşanırken, üç ay sonra 11 Mayıs 2013 günü bu kez Reyhanlı katliamıyla sarsıldık. Bombalı araç eyleminde 53 yurttaşımızı yitirdik.
Arkasından, yansımaları halen devam eden Adana'daki MİT TIR'ları olayı yaşandı. 7 Kasım 2013 günü gelen bir ihbar üzerine Adana'da durdurulan bir TIR'da roket başlıkları ve mühimmat ele geçirildi.
Garip olaylar zinciri bununla kalmadı. Niğde'nin Ulukışla ilçesinde 20 Mart 2014'teki eylemde 3 kamu görevlisi şehit edildi.
Takvimlediğim olaylar zincirindeki ortak nokta; Heysem Topalca idi.
Suriye'deki iç savaş ortamının yarattığı isimlerden olan ve "Hayalet Komutan" adıyla tanınan Topalca, aslen Lazkiye'li. Kentin kuzeyindeki Şeyh Hasan Köyü'nden. Bölge insanı olması sebebiyle hem Türkiye, hem de Suriye'yi iyi bilen bir isimdi.
Kimi kaynaklara göre, Bayırbucak Türkmenlerinden. Kendi köyünün de içinde yer aldığı Türkmendağı bölgesinde yapılanan ve Türkiye'den de cihatçı olarak savaşa katıldığı Bayırbucak Türkmen Tugayı'nın bünyesindeki "El Huva Billa Taburu"nun lideri olduğu ifade ediliyor.
Yine bazı açık kaynak bilgilerine göre, Topalca MİT'le birlikte çalışıyor. Kimi farklı kaynaklar ise, Topalca'nın MİT'in hedefinde olduğunu öne sürüyor!
Hatta öyle ki, bir dönem Türkiye'nin en çok konuşulan isimlerinden Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'a atfen "İkinci Yeşil" olarak adlandırılıyor.
Topalca, MİT TIR'ları soruşturmasının en başında mühimmatların sahibi olduğu gerekçesiyle gözaltına alındı, ancak sonrasında serbest bırakıldı.
Emniyet Genel Müdürlüğü'nce mahkemeye gönderilen resmi yazıda, 2011 – 2014 yılları arasında Topalca'nın 900'e yakın kez Türkiye'ye giriş ve Türkiye'den çıkış yaptığı belirtildi.
Tabii bunlar resmi giriş – çıkış sayıları. Yasa dışı olanlar ne kadar bilmiyoruz!
Adının geçtiği olaylardan Niğde'deki IŞİD eylemi çerçevesinde firari sanık olarak yargılandı. Yerel mahkemenin verdiği 12 yıl hapis cezası Yargıtay'ca onanan Topalca, firari olarak aranıyordu.
Ve Topalca arandığı dönemde Türkiye'de ortaya çıktı.
Yazının ilk cümlesinde yazdığım gibi Topalca; sınır bölgesinde değil, aksine ülkenin orta kesimindeki Karapınar'da görüntü verdi.
Bölgenin en çok trafik kazası yaşanan mıntıkaları arasında yer alan bölgede, gece saatlerindeki trafik kazasında yaşamını yitirdiği günler sonra anlaşıldı Topalca'nın.
Seyir halindeki bir TIR'a arkadan çarpan araçta ölen üç isimden biri olarak "ölümlü trafik" kazasıyla jandarma birimlerinin kayıtlarına girdi. Zira olay bölgesi, jandarma sorumluluk alanı kapsamındaydı.
Ankara'ya ulaşan bilgilere göre; TIR'a arkadan çarpan 68 KH 911 plakalı özel araç kiralıktı. Topalca, aracın sürücü koltuğundaydı.
Binek tipi olmasına karşın araçta Topalca'dan başka 7 kişi daha vardı. Yolculardan dördü arkada, üçü sağ ön koltukta seyahat ediyorlardı.
Yolcuların tamamı yabancı uyrukluydu. Ancak, Topalca dâhil üçü aynı zamanda Türk vatandaşlığı hakkı almıştı. Araçtakilerden birisi kadındı. Ve ön koltukta çocuklar vardı.
Kazada Topalca dışında ölenler Muhammed Abuhalas ve Macit El Hac Ali adlı Türk vatandaşlarıydı. Döne Abdullah, Nureddin El Hac Ali, Abdullah El Hac Asaat, Halil Bargut ve Bilal El Muhemmed adlı yabancı uyruklu yolcular kazadan yaralı halde kurtulabildi.
Yapılan araştırmaya göre, araç Adana'dan yola çıkmış ve Konya kent merkezine doğru geliyordu.
Kazada ölen Topalca'nın cenazesi, otopsi işleminin ardından alelacele Yayladağı'na götürülerek sessiz biçimde toprağa verildi.
Kazanın iki hafta sonra ortaya çıkması ve kazada ölenler arasında Topalca'nın bulunması bazı soruları da beraberinde getirdi kuşkusuz.
* Topalca, resmi yollardan mı yoksa yasa dışı biçimde mi ülkeye giriş yaptı?
* Ülkenin sınırdan uzak bölgesine ne amaçla geldi?
* Kiralık araçta herhangi bir eşya, para, malzeme çıktı mı?
Topalca'nın oğlu sosyal medya hesabından babasının öldüğü yönünde açıklama yaptı. Hatay Büyükşehir Belediyesi de Yayladağı Mezarlıklar Kompleksi adlı sosyal medya hesabından Topalca'nın ölümüyle ilgili başsağlığı mesajı yayımladı. Fakat daha sonra mesajın silinmesi dikkat çekti.
Aslında belki de en önemli soruşu: Kazada ölen ve üzerinden Heysem Topalca kimliği çıkan kişi gerçekten mahkeme kararıyla aranan ve yasa dışı göçmen kaçakçılığından sabıkası bulunan Hayalet Komutan mı?
Türkiye'de geçmişte benzer biçimde, aranırken üzerinde başka isimlere ait kimlik çıkanların asıl kimliklerinin DNA incelemesi sonucunda ortaya çıkarıldığını biliyoruz.
Ancak, gerçek kimlik tespitini doğrulayacak herhangi bir DNA testi yapılmadan cenaze toprağa verildiği için -mahkeme kararı olmadan kabir açılamayacağından dolayı– bu soru şimdilik yanıtsız kalacak.
Topalca'nın; firari konumunda, bir gece, jandarma bölgesinde, bir kamyona çarpan araçta, -bana göre şüpheli- bir trafik kazasında ölmesi akıllara yakın tarihimizdeki Susurluk kazasını getirdi hiç kuşkusuz.
Bu konulara merakı olanlar, 3 Kasım 1996 günü saat 19.00 sıralarında Balıkesir’in Susurluk ilçesi sınırları yaşanan kazayı ve sonuçlarını hatırlayacaktır.
Sonrasında Türkiye'nin yaşadığı süreci unutmak ne mümkün!
Bu topraklarda, "Devlet – polis – mafya ilişkileri"nin sorgulanmasının başlamasına neden olan trafik kazasının, Topalca'nın öldüğü kazayla büyük benzerlik taşıması tesadüf olabilir mi?