Kibirli bulunan bir açıklamayla başladı "edebiyat dünyası tacizcilerinin ifşa listeleri" olayı.
Öne çıkan isimler vardı.
Ünlü olanlar...
Şahsen benim tanımadıklarım da…
Fakat ne oldu, yayınevleri sözleşmeleri bir bir fesih etti.
O isimlerden biri de Hasan Ali Toptaş'tı.
Hasan Ali Toptaş çok satan bir yazar. Çoğunuz en az bir romanını okumuşsunuzdur eminim.
Ama buna rağmen Everest Yayınları çat dedi iş ilişkisini fesih etti.
Bu öyle büyük bir adım, öyle desteklenmesi gereken bir duruş ki; tamamen memleketi kadınla ilişkisini yeniden yapılandırmaya mecbur edecek bir dalgaya dönüşebilir.
Yazar çizer takımına yakın olanlar beni doğrulayacaktır şimdi, gençliğimiz edebiyat alanında ünlü, aşk romanları yazan erkek yazarların evde karısını dövdüğü iddialarını dinleyerek geçti.
Tabii bize kadar gelen kısmı işin dedikodusuydu, gerçekliği tartışmalı ama doğruysa gizli kalmamalı, maruz kalan herkes bu ifşa hareketine katılmalı.
Entelektüel camia artık belli başlı konularda tartışmasız net tavırlar koymalı ortaya. Başta kadın ve azınlıklar meselesi olmak üzere tartışmaya ihmal vermeyecek şekilde yok sayılmalı hak ihlalcileri.
Hele işin içinde şiddet, taciz varsa direk ifşa edilmeli ve kendi çevrelerince cezaları kesilip yalnızlığa terk edilmeliler.
Entelektüellerin geliştireceği bu refleks tüm çevrelere, en önemlisi de halka yayılacaktır zamanla.
Düşünsenize koskoca yazar, iyi kazanan ve kazandıran, çok okunan ünlü biri… Kadın taciz etti diye her şeyini kaybediyor, bir anda, şak diye! Artık popüler değil, kitapları satmıyor, daha doğrusu kitabını yayımlayacak bir yayınevi dahi bulamıyor. İnsanların kendisinden kaçması, ahbaplık etmek istememesi de cabası!
Mesela güzel bir gelişme daha yaşandı bana göre; durumdan haberdar olan Mersin Kenti Edebiyat Ödülü Değerlendirme Kurulu Hasan Ali Toptaş'a verilen ödülün geri alınmasına karar verdi.
İşte hayallerimizin toplum refleksi tam da bu.
İşte bu tip tavır alışlar tüm topluma örnek.
İşte bu tip vakalardan çıkacak ibreti alem dersler!
Bu manada Everest Yayınları'nı alnından öpüyorum, helal olsun!
İnsanlar gibi yayınevlerinin de bir omurgası, duruşu olduğuna inanırım.
Bazısının gerçekten de varmış.
Hasan Ali Toptaş'la başlayan bu "edebiyatta ifşa zinciri"nde Bora Abdo'nun istismarları da yer aldı.
Bu duruma İletişim Yayınları da sessiz kalmadı ve Abdo'yla bir daha çalışmayacaklarını açıkladı.
Şimdi olması gereken, en küçük bir tehdit, en küçük bir ihlal, en küçük bir rahatsızlığa uğramış olanımızın bile ayağa kalkıp yaşadıklarını anlatması için yüreklendirmek ve "ifşa hareketi"ni güçlendirmek.
Gerçek niyetimizi de gizlemeye gerek yok bence, tacizciler, dayakçılar, mobbingciler, kadın düşmanları bir bir İfşa edilmeli ki bir sonrakine göz dağı olsun.
Evet evet açıktan göz dağı.
Ne hukuk, ne politikacılar ne de iktidar; hepsini bırakın bir kenara!
Bu kurak, bu karanlık ortamda dahi yeşeriyorsa bu bir aradalık hâli, umutlu olmak ve gerçekten güneşli günlerin de geleceğine inanarak safları sıkılaştırmak gerek demektir.
Kadın hareketinin de sırtlanmasıyla bu konuyu aslında her sorunlu memleket meselesinde, dünya meselesinde olması gerektiği gibi entelektüellerin alacağı tavır çözecek belki.
Daha doğrusu bir tavırla tüm topluma örnek olabilecek.
Hayal gibi, rüya gibi...
Çok uzun zamandır yaşanan en olumlu gelişme bana göre.
Tüm mağdurlar eteğindeki taşları döksün.
Tüm taşlar o koca koca isimlerin asla yıkılmayacak sandıkları güçlü erkek dünyalarına yağsın.
Ve evet toplumsal linç bu hususta uygundur bana göre.
Kadına zarar verenin hayatı da kararsın.
Bundan sonra herkes hamlesini başına gelecekleri düşünerek yapsın!