Geçen hafta bu sütunlarda “Avrupa Futbolu Büyümeye Devam Ediyor” başlığıyla kaleme aldığımız makalemizde, Deloitte’un yayınlamış olduğu son raporu yorumlamaya çalışmış ve Avrupa futbol pastasının büyüme dinamiklerini tartışmıştık. [1] Bu hafta da, Avrupa futbol piyasası büyürken, rekabetin nasıl geliştiğine bakacağız. Tabi ki, rekabeti analiz ederken İngiliz Premier Lig’e özel bir pasaj açacağız. Çünkü, yıllık 5.4 Milyar Euro’luk geliriyle Premier Lig tek başına Avrupa futbol pazarının yüzde ondokuzunu tek başına paylaşıyor. Hal böyle olunca, Avrupa futbolunda Premier Lig sadece Merkez Ligler içinde değil, aynı zamanda tüm futbol pazarında çok ciddi bir rekabet üstünlüğüne sahip.
Merkez Liglerin 2017-18 gelirleri ve bu gelirlerin bileşimi Tablo: 1’de yer alıyor. Tablodan da görüldüğü üzere, 2017-18 sezonunda İngiliz Premier Lig 5.440 Milyon Euro gelire sahip. Premier Lig’i 3.168 Milyon Euro ile Bundesliga takip ederken, üçüncü sırada 3.073 Milyon Euroluk geliriyle İspanyol La Liga’yı görüyoruz. İtalyan Serie-A 2.217 Milyon Euro ile Merkez Ligler içinde dördüncü sırada kendisine yer bulurken, Fransız Lig 1 ise 1.692 Milyon Euroluk geliriyle beşinci sırada.
İngiliz Premier Lig yıllık 3.210 Milyon Euroluk yayın geliriyle, Merkez Ligler içinde kendisine önemli bir finansal üstünlük sağlıyor. Bu üstünlük, aynı zamanda sportif alana da yansımış durumda. Nitekim, 2018-19 sezonunda hem Şampiyonlar Ligi’nde, hem de Avrupa Ligi’nde 4 İngiliz kulübü kendi aralarında oynadılar ve adeta Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi’ni Premier Lig’e çevirdiler. Şampiyonlar Ligi Finalini Liverpool- Tottenham oynarken, Avrupa Ligi finalini ise Chelsea ile Arsenal oynadılar. 14 Ağustos 2019’da İstanbul’daki Süper Kupa finalini de Liverpool ile Chelsea oynayacaklar.
Premier Lig’in toplam 5.4 Milyar Euro’ya ulaşan gelirinin %59’u naklen yayın haklarının satışından geliyor. Bu bağlamda Premier Lig’in 3.210 Milyon Euro’ya ulaşan naklen yayın gelirleri, Fransız Lig 1’in 3, Alman Bundesliga ve İtalyan Serie-A’nın 1,5 ve İspanyol La Liga’nın da 1 katı kadardır.
Tablo:1’den de görülebileceği üzere, İngiliz futbolu kulüp başına 272 Milyon Euro ortalama gelirle, Bundesliga takımlarından % 54,5; La Liga ekiplerinden %76,6; Serie-A takımlarından %145 ve Lig 1 takımlarından da % 220 daha fazla gelir kazanıyor.
Maç başına Almanlar 43.879 ortala seyirci sayısı ile diğer Merkez Lig takımlarından daha fazla tribünleri doldururken, Premier Lig maç günü gelirlerinde de diğer liglerden açık ara önde görünüyor. Yukarıdaki tablodan yaptığımız hesaplamalara göre, İngilizler maç günü gelirlerinde de ortalama seyirci başına 38.265 Euro’luk gelirle ilk sırada yer alıyorlar. İngilizleri 35.712 Euro ile İspanyollar izliyor. Almanlar stat doluluk oranında %90’lık ortalamayla ikinci sırada yer almalarına karşın, 19.872 Euro gelirle Merkez Ligler içinde 4.sıradalar. İtalyanlar 27.926 Euro ile üçüncü sırada iken, Fransızlar 15.149 Euroyla son sırada kendilerine yer bulabiliyorlar.
Buradan da ortaya çıkan sonuç şu ki: Stat doluluk oranının yüksekliği, ortalama seyirci başına maç günü geliri maksimize edilebiliyorsa, bu rasyo daha anlamlı hale gelebiliyor.
Premier Lig’in sadece yayın hakları ve maç günü gelirlerinde değil, aynı zamanda ticari gelirlerde de Merkez Ligler arasında açık ara üstünlüğe sahip olduklarını Tablo: 2’den görebiliyoruz.
Tablo: 2’ye göre, İngiliz Premier Lig elde ettiği 1.473 Milyon Euro ticari gelirle ilk sırada yer alıyor. İngilizleri 1.382 Milyon Euro ile Almanlar izlerken, İspanyollar 954 Milyon, İtalyanlar 710 ve Fransızlar da 666 Milyon Euro ticari gelire sahipler.
Son sekiz yılda İngilizler ticari gelirlerini %163 arttırarak 560 Milyon Euro’dan 1.473 Milyon Euro’ya taşırlarken, Almanlar %174’lük artışla 1.382 Milyon Euro’luk ticari gelire ulaştılar. Diğer Merkez Lig’lerin ticari gelirleri 1 Milyar Euro’nun altında kalırken, en düşük ticari gelire sahip lig ise 666 Milyon Euro’luk geliriyle Fransız Lig 1 oluyor.
İngiliz futbol endüstrisi yayın gelirlerinin dışında maç günü gelirleri ve ticari gelir yaratmada da ilk sırada.
İngilizler sadece para kazanmada değil, para harcamada da Merkez Ligler içinde ilk sırada yer alıyorlar.
Tablo: 3 bize Premier ligin kazandığı 5.440 Milyon Euro gelirin yaklaşık %59’unu oyunculara ücret olarak dağıttığını gösteriyor. Kulüp başına ortalama 272 Milyon Euro gelir elde eden (bkz. Tablo: 1) İngiliz kulüpleri, bunun 161 Milyon Euro’sunu oyunculara ücret ve maaş olarak ödüyor. Bu da, doğal olarak en iyi oyuncu ve teknik adamın İngiltere’ye gitmesine neden oluyor.
Tablo:3’e göre, İngiliz kulüplerinin oyuncularına ödedikleri ücret ve maaş toplamları 3.217 Milyon Euro’ya ulaşıyor. Premier Lig’den sonra oyuncularına en fazla ücret ve maaş ödeyen lig 2.013 Milyon Euro ile İspanyol La Liga olurken, İspanyolları 1.674 Mio Euro ile Almanlar izliyor. Ancak, her hal ve karda tüm Merkez Liglerde oyunculara ödenen ücret ve maaş gideri 1 Milyar Euro’nun üzerinde görünüyor.
Ücret-maaş/gelir rasyosunda ise en düşük oran %53 ile Alman Bundesliga’da görünürken, en yüksek rasyo %75 ile Fransız Lig1’de bulunuyor.
Gelirleri istikrarlı bir şekilde artırmada Premier Lig liderliği kimseye bırakmıyor.
Tablo: 4’e bakıldığında, İngiliz kulüplerinin karlılıklarını özellikle 2012-2013 sezonundan itibaren geometrik bir biçimde, ancak istikrarlı bir şekilde artırdıkları görülüyor. Premier Lig kulüpleri 2016-17 sezonunda 1.297 Milyon Euro kar yaratırken, bu tutar 2017-18 sezonunda 1 Milyar Euro’nun altına, 979 Milyon Euro’ya düştü. Buna karşın, diğer merkez ligler ile kıyaslandığında, İngiliz kulüplerinin yarattıkları faaliyet karları ile diğer ligler arasında 600 Milyon Euro’nun üzerinde farklar olduğu Tablo:8’den görülüyor.
İngiliz kulüpleri son on yılda faaliyet karlarını tam 9.5 kat arttırarak 979 Milyon Euro’ya yükselttiler. Bu gerçekten de çok büyük bir başarı. Premier Lig’de faaliyet karında yaşanılan bu artış performansını diğer liglerde gözlemleyemesek te, yine de Alman kulüplerinin 373, İspanyol Kulüplerinin 226, İtalyanların da 54 Milyon Euro kar yaratabiliyorlar. Merkez Ligler içinde sadece Fransız lig 1 faaliyetlerinden zarar eder durumda. Fransızlar 2017-18 sezonu itibariyle 298 Milyon Euro zarar etmiş görünüyor.
Premier Lig’de yer alan 20 kulüpten 19’u faaliyet karı yaratabilirken, 13 kulüp ise vergi öncesi karlılığa sahip.[2]
UEFA Finansal Fair Play (FFP) uygulamasının, kulüp ve lig karlılığına en olumlu etkisini Merkez ligler içinde sadece Premier Lig’de görüyoruz. 2013-14 sezonundan itibaren uygulamaya alınan UEFA FFP uygulaması ile Premier Lig’in sıkı bir mali disipline girdiğini de yukarıdaki tablo bize gösteriyor. Bu gelişimi sadece gelir artışı ile de açıklamak çok mümkün görünmüyor. Doğal olarak, gelirlerdeki artışa karşın, futbol ekonomisinde giderler ve buna bağlı zararlar daha hızlı artar. Premier Lig’in gelir artışını, finansal anlamda kulüpleri karlılığa ulaştırmada çok iyi kullandığını/yönettiğini gözlemliyoruz.
Deloitte’un son raporu da ortaya koyuyor ki, Avrupa futbolu büyüdükçe, zengin ligler ile yoksul ligler arasındaki ekonomik, finansal ve sportif ara daha da açılıyor. Merkez Ligler lehine, Çevre Ligler aleyhine haksız rekabet kalıcılaşıyor ve her geçen gün rekabet dengesizleşmeye başlıyor. Bu dengesizlik kendi içinde de rekabetçi dengenin bozulmasına yol açıyor.
Özellikle, İngiliz Premier Lig, sadece Çevre Liglere karşı değil, aynı zamanda Merkez Ligler içinde de ciddi rekabet üstünlüğüne sahip bir lig haline geldi. Bunun ekonomik anlamı Premier Lig kulüplerin artan gelirleri, finansal anlamda artan sermaye birikimi (bunun sonucu oluşan milyar Euro’ya ulaşan takım değerleri) ve sportif anlamda ise ambargo konulan kupalar oluyor. Bu durum ne yazık ki, Avrupa futbolunda bir kopuşu anlatıyor.
[1]Tuğrul Akşar, “Avrupa Futbolu Büyümeye devam ediyor”, https://t24.com.tr/yazarlar/tugrul-aksar/avrupa-futbolu-buyumeye-devam-ediyor,23147
[2] ‘’Annual Review of Football Finance 2019 Europe’s premier leagues’’, sh.20. http://www.futbolekonomi.com/images/stories/raporlar/Genel/deloitte-uk-annual-review-of-football-finance-2019.pdf