Avrupa'da futbol son 20 yıldır farklı bir mecraya doğru yol alıyor.
Bugün parasallaşıp ticarileşen bir futboldan daha çok finansal bir karaktere bürünen bir futbol ve futbol yapılanmasıyla karşı karşıyayız. Bu yeni dönüşüm ve değişim sürecinde Avrupa'da ligler arasında gelir, servet ve sportif bakımından yeni bir oluşum söz konusu.
Bir yanda Avrupa futbolunu sportif ve ekonomik olarak domine eden, futbol pastasından daha fazla pay alan bir merkez lig yapılanması, diğer tarafta da, merkez liglere payandalık görevini üstlenen Çevre Lig yapılanması bulunuyor.
Bu ligler arasında derin gelir ve servet farkları oluşmuş durumda. UEFA bu zaman sürecinde merkez ligleri koruyup kollayan stratejileri hayata geçirerek, yeni finansal futbol yapılanmasını daha da geliştirip pekiştirmeye çalışıyor. Bu da, ligler arasında çok derin ekonomik, finansal ve sportif dengesizliklerin ortaya çıkmasına neden oluyor.
Merkez liglerin hegemonyası altına giren Avrupa futbolu, UEFA aracılığıyla beş büyük lige hizmet eden kartelci bir yapıya dönüştürüldü. Bu yapılanma merkez liglere sportif, ekonomik ve finansal rekabet üstünlüğü sağlarken, Çevre ligleri ise finansal darboğazlara itti.
Bu yapısal değişim ve dönüşüm sürecini ekonomik, finansal ve sportif olarak analize ve buna ilişkin tespitlerimize geçelim.
UEFA'ya bağlı 55 ülke federasyonunun toplam nüfusları 749,2 milyon kişiye ulaşıyor. Bu liglerdeki nüfusun yüzde 58'ini oluşturan 434,5 milyon insan çevre liglerde, kalan yüzde 42'lik kısmı ise ( 314,7 milyon kişi) merkez liglerde yaşıyor.
Merkez ligler olarak beş büyük ligi, yani İngiliz Premier Lig'i, Alman Bundesliga'yı, İspanyol La Liga'yı, İtalyan Serie-A'yı ve Fransız Lig1'i kastediyorum. Tablo:1'de merkez ligler'i kırmızı çemberlerle işaretledim.
UEFA'ya bağlı ülkelerin yarattıkları yıllık toplam GSYİH (Gayri safi Yurt İçi hasıla) 23.5 trilyon dolar civarında. Bu tutar, 80 trilyon dolara ulaşan dünya GSYİH'nın yüzde 29'una karşılık geliyor.
Öerkez liglerin yıllık GSYİH'ları toplamıysa 12,4 trilyon dolar. Buna göre merkez ligler, Avrupa'da UEFA'ya bağlı ülkelerin üretmiş oldukları GSYİH'nın yüzde 53'üne sahipler. Kalan yüzde 47'lik payı oluşturan 11.1 trilyon dolarlık kısım ise diğer elli ülke tarafından üretiyor.
Bu verilere göre merkez liglerde kişi başına ortalama gelir 39,4 bin dolar iken, çevre liglerde kişi başı ortalama gelir 25,5 bin dolar civarında. Diğer bir ifadeyle merkez liglerde kişi başına gelir, çevre liglerdeki kişi başına gelirden yüzde 54,5 daha fazlaya ulaşmış durumda.
Tablo: 2'den de görülebileceği üzere, Avrupa futbol pazarının 2017-18 sezonu toplam parasal geliri, bir önceki sezona göre yüzde 11,3 artarak 28.4 Milyar Euro'ya ulaştı.
Tablo 3 bize gösteriyor ki, toplam 28,4 milyar Euro'luk 2017/18 Avrupa futbol gelirlerinin yüzde 64,08'i olan 18.2 milyar Euro merkez liglere, yüzde 35,92'si olan 10.2 milyar Euroluk kısım da çevre liglere gitmiş durumda. Buna göre, merkez liglerde lig başına ortalama gelir 3.640 milyon Euro olarak gerçekleşmişken, çevre liglerde ortalama gelir ise 204 milyon Euro civarında olmuş. Her iki lig arasında tam 17,8 kat gelir farkı oluştuğunu görüyoruz.
Avrupa futbol pastasının yüzde 64.08'lik kısmı olan 18.2 milyar Euro'luk tutarın merkez liglere gittiğini belirtmiştik. Bu tutarın içinde merkez liglerin alt ligleri de bulunuyordu. Bu liglerin alt liglerini dikkate almaksızın yaptığımız analizde ise Tablo 4'ten de görülebileceği üzere İngiliz Premier Lig'e, Alman Bundesliga'ya, İspanyol La Liga'ya, İtalyan Serie-A'ya ve Fransız Lig1'e giden parasal gelir toplamı ise 15.590 milyon Euro oldu.
Beş büyük lig içinde Premier Lig 5,4 milyar Euro'luk geliriyle, Avrupa futbol pastasının yüzde 19'unu tek başına yaratırken, beş büyük lig içindeki payı da yüzde 34'e ulaşıyor. Premier Lig'in gelirlerinin yüzde 59'unu yayın gelirleri oluşturuyor.
Beş büyük ligde, lig başına ortalama gelir tutarı 3.1 milyar Euro, kulüp başına ortalama gelir de 159,6 milyon Euro olarak gerçekleşti. Premier Lig'de kulüp başına ortalama gelir 272 milyon Euro, Bundesliga'da 176, La Liga'da 154, Serie-A'da 111 ve Lig1'de de 85 milyon Euro oldu.
Çevre liglerde, lig başına ortalama gelir 204 milyon Euro; kulüp başına ortalama gelir de 13,6 milyon Euro civarında gerçekleşti.
Bu verilere göre merkez liglerin lig başına ortalama geliri, çevre liglerin lig başına ortalama gelirlerinden 15 kat; kulüp başına ortalama gelirlerinden de 11,7 kat fazla gerçekleşti.
Merkez liglerin gelirlerindeki aşırı artış otomatikman bu liglerin servet birikimlerinin de artmasına neden oldu. Nitekim bu kapsamda değerlendirildiğinde, Tablo 5'ten de görülebileceği üzere, merkez ligler çok önemli lig değerlerine ulaştılar.
2 Ekim 2020 İtibariyle beş büyük ligin toplam değeri 26,2 milyar Euro; ortalama merkez lig değeri de 5.240 milyon Euro olarak gerçekleşti.
Kalan 50 Ülke'nin üst düzey liglerinin toplam değeri ise 7.8 milyar Euro'ya ulaşırken, lig başına ortalama lig değeri de 156 milyon Euro oldu. Buna göre, merkez liglerin ortalama değerleri, çevre liglerin ortalama değerlerinin tam 33,6 katına ulaştı.
Merkez ligler ile çevre ligler arasındaki servet farklılıklarına örnek olarak, beş büyük lig içinde en düşük 3.13 milyar Euro'luk lig değerine en yakın çevre lig değeri 1.15 Milyar Euro ile Portekiz Ligi… En küçük merkez ligin değeri ile en yüksek çevre ligin değeri arasında 1.980 milyon Euro'luk fark bulunuyor.
Finansallaşan futbol hem merkez, hem de çevre liglerin gelirlerini nominal olarak artırırken, merkez liglerde servet birikimlerinin reel büyümesine imkan tanıdı. Çevre liglerde ise aşırı borçlanmanın, gelir ve servet artışından daha büyük olması, bu liglerdeki servet artışlarını sınırladı. Hatta bazı liglerde reel olarak azalmasına neden oldu.
Merkez liglerde servetlerin gelir artış hızından daha hızlı büyümesi, bu liglerde kulüplerin güçlü ve büyük kadro kurmalarını da beraberinde getirdi. Ortaya çıkan bu durum merkez liglere sportif rekabet üstünlüğü sağlarken, çevre ligler aleyhine dengesiz ve haksız bir rekabetin kurulmasına yol açtı. Futbol pastasından ekonomik ve finansal olarak daha fazla pay alan merkez liglerin buna bağlı olarak lig ve marka değerleri daha da arttı.
Yukarıdaki açıklamaların ışığında merkez liglerin servetleri ile gelirlerini kıyasladığımızda; merkez liglerde lig başına ortalama gelir tutarı 3.1 milyar Euro iken, bu liglerde lig başına ortalama servet 5.240 milyon Euro olarak gerçekleşti. Buna karşın, çevre liglerde lig başına ortalama gelir 204 milyon Euro olarak gerçekleşirken, lig başına ortalama lig değeri de 156 milyon Euro oldu.
Gelir dağılımı ve servet paylaşımındaki bu dengesizliğin en tipik yansımasını ise lig ve kulüplerin bonservis bedelleri üzerinden hesaplanan takım değerleri arasındaki derin uçurumlarda görüyoruz. Bu kapsamda merkez liglerde lig başına ortalama lig değeri ile çevre liglerin ortalama lig değerleri arasında merkez ligler lehine 5.084 milyon Euro'luk değer farkında görüyoruz.
Yine bu liglerde servet birikimine yol açan ana faktör olarak lig karlılıklarını görmekteyiz. Tablo 6'dan da görülebileceği üzere merkez liglerde liglerin kârlılıkları arttı. Premier Lig'in yıllık kârı 979 milyon Euro'ya ulaşırken, merkez ligler içinde sadece Lig1 zarar etti. Bu bağlamda merkez liglerde lig başına kârlılık ortalama 266,8 milyon Euro'ya yükseldi.
Sonuçta, finansallaşan futbol merkez liglerde aşırı gelir artışlarına yol açarken, çevre liglerde ise aşırı borçlanmaya sebep oldu. Bu ise, merkez ligler'e zenginlik, çevre liglere de kriz ve sefalet getirdi.
Özetle:
UEFA Avrupa Ligi Kupası'nda ise 2009-2020 arası merkez lig kulüpler 8 kez kupayı kazanırken, 3 kez de Çevre Ligler kupayı havaya kaldırabildiler.
Son yirmi yılda futbolun ticarileşip finansal bir karaktere bürünmesi, merkez liglerin gelirlerinde önemli artışlara, çevre liglerde ise aşırı borçlanmaya yol açtı. Bu süreçte Avrupa futbolunda bir yanda sermaye birikimi ve servetleri artan merkez ligleri, diğer tarafta ise yetersiz mali ve ekonomik yapılarıyla rekabet etmek durumunda kalan ve sürekli finansal krizlerle boğuşmak zorunda olan Türkiye'nin de içinde bulunduğu çevre ligleri görüyoruz.
Bu süreçte ligler arasında gözlemlenen dengesiz gelir ve kaynak dağılımı sonucu oluşan haksız servet paylaşımı, çevre ligler'de sürekli kriz üreten bir yapıyı da beraberinde getiriyor. Eşitsizlik ekonomisi olarak nitelendirdiğimiz bu durum, merkez ligler'e daha fazla kaynağın ve yeteneğin aktarılmasına olanak sağlıyor.
Bu koşullar altında UEFA'nın "fair play" (adil oyun) ruhu gitmiş onun yerine "unfair play" (adil olmayan) ruhu gelmiştir. Bu olumsuz gelişim uzun vadede futbolun ölümü anlamına gelir. UEFA'nın bu yanlış adımına ve merkez liglerin sınır tanımaz aç gözlülüklerine ancak çevre ligler ortak bir mücadele ve örgütlülükle dur diyebilirler.
Çevre ligler, UEFA'ya ve merkez liglere karşı birleşiniz!