Bundan tam dokuz yıl önce 16 Mart 2019’da, “İngilizler Kulüplerinin Şampiyonlar Ligi’ndeki Rekabetçi Üstünlüğü” başlığıyla bir makale yayınlamış ve İngilizler, Şampiyonlar Ligi’ni Premier. Lig’e çevirdiler diye yazmıştım. [1] Bu sezon da yine farklı olmayan bir durum ile karışa karşıyayız. 2018-19 sezonunda Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi’nin finalini dört İngiliz kulüp oynayacak. Yani, bu sezon da yine İngilizler Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi’ni Premier Lig’de çevirdiler. Ancak, bu kez durum biraz daha geçmişten farklı görünüyor. Çünkü, bu sefer hem Şampiyonlar Ligi’nde, hem de Avrupa Ligi’nin finalinde dört İngiliz kulüp var!
BBC’nin haberine göre “İngiliz kulüpleri, Avrupa kıtasının en büyük iki futbol organizasyonu Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi'nde finale çıkarak, tarihte bir ilke imza attı.” [2]
Avrupa Ligi Finali Chelsea ile Arsenal, Şampiyonlar Ligi finali ise Liverpool ile Tottenham arasında oynayacak.
Kısaca anımsayacak olursak, Avrupa Ligi yarı final karşılaşmalarında Arsenal Valencia'yı yenerken; Chelsea, Eintracht Frankfurt'u penaltılarla geçip finale adını yazdırdı.
Şampiyonlar Ligi'nde de Liverpool Barcelona'yı, Tottenham da Ajax'ı futbol tarihine geçen geri dönüşlerle saf dışı bırakmıştı.
Böylece tarihte ilk kez, Avrupa'nın kulüpler düzeyindeki en büyük iki turnuvasında finalist takımlar tek bir ülkeden gelmiş oldu.
İngiliz takımları daha önce iki kez Avrupa kupalarında finalde birbirleriyle oynamıştı. Tottenham 1971-72 UEFA Kupası'nda Wolverhampton'ı yenmiş, Manchester United da 2007-2008 Şampiyonlar Ligi finalinde Chelsea'yi yenip, kupayı almıştı.
Avrupa kupalarında en başarılı liglerden birisi olarak karşımıza Premier lig çıkıyor. Eski adı Şampiyon Kulüpler Kupası olan ve daha sonra ismi ve formatı değiştirilerek adı Şampiyonlar Ligi’ne dönüşen bu ligde İngilizler toplamda 17 kez kupa finaline çıkma başarısı göstermişler. Oynadıkları finallerden 11’ini kazanarak (Liverpool ile 5, Manchester United ile 3, Chelsea ile 1, Nottingham Forrest ile 2 kez), toplamda 11 kez bu kupayı evlerine götürmüşler.
Şampiyon Kulüpler Kupası ve Şampiyonlar Ligi’ndeki kadar başarılı olamasalar da, eski adıyla UEFA Kupası, yeni ismiyle Avrupa Ligi’nde İngiliz kulüpleri toplam 13 final oynayıp bunların yedisini kazandılar. (Liverpool ile 3 kez, Tottenham ile 2 kez, Chelsea ve Manchester United ile birer kez)
Hafta sonları yayınlanan Premier Lig maçları dünyanın 212 farklı bölgesinde, 643 milyon insan tarafından izleniyor.[3]
İngiliz liginin bu denli yüksek izlenilirliğe sahip olmasını, kulüplerinin bu kadar başarılı olmalarını tesadüfle açıklama şansımız yok. Premier Lig’in son yirmi yılda gösterdiği finansal ve ekonomik başarı, sportif başarıyı da beraberinde getirdi. Bunun sonucunda da, İngiliz kulüpleri zaman içinde Avrupa futbolunu domine eder hale geldiler.
Premier Lig’in 2018 yıl sonu toplam gelirleri 5,2 Milyar Euro’ya ulaştı. Premier Lig yarattığı parasal gelir bakımından 25.5 Milyar Euro’luk Avrupa futbol pazarından yüzde 21 pay alıyor. Bu haliyle, Avrupa futbol pastasının en fazla gelir elde eden ligi konumunda. Beş Büyük Lig içinde kendisiyle en yakın rakibi konumundaki Alman Bundesliga ile arasında 2 Milyar Euro’ya yakın gelir farkı bulunuyor.
Gelirleri nereden geliyor diye baktığımızda ise, bu gelirlerin %61’inin yayın gelirlerinden, %24’ünün ticari gelirlerden ve yüzde 15’inin de maç günü gelirlerinden geldiğini görüyoruz.
2,1 Milyar Euro civarındaki toplam kulüp borçları ise kulüp gelirlerinin %41’ini oluşturuyor. Yani, son derece mantıklı ve yönetilebilir bir oran bu. Premier Lig kulüpleri aynı zamanda Avrupa’nın en karlı kulüpleri durumunda. Nitekim, Premier Lig kulüplerinin 2018 sonu itibariyle yarattıkları kar 471 Milyon Euro’ya ulaşmış vaziyette. [4]
Dünyanın en saygın ve en popüler turnuvası olan Şampiyonlar Ligi ile Avrupa Ligi’ni son yıllarda Premier Lig ekiplerinin domine eder duruma gelmesi kesinlikle bir tesadüf değildir. Premier Lig, yarattığı katma değer ve sağladığı saygınlıkla, kulüplerin bu ligde hep yarışma içinde olma isteklerini en yüksekte tutuyor. İşte, başarının sırrını bu oluşturuyor. Lokal yarışmacılıktan, uluslararası yarışmacılığa geçişte İngiliz kulüpleri, diğer liglere fark atmış durumda.
Premier Lig yönetimi, yaptığı finansal kontratlarla, her sezon dağıtılan geliri daha da çoğaltarak, İngiliz kulüplerinin mali servetlerini ve refah düzeylerini yükseltiyor. Bu da, İngiliz kulüplerinin rekabet yeteneklerini artırıyor. Sportif performansta diğer liglerle arayı daha da açmasına olanak sağlıyor.
Ligin bu kadar başarılı olmasının temelini, kulüplerin kurumsal yönetim ve yönetişim bazında şirket şeklinde organize olmalarına, lig yönetiminin rekabeti dengeli ve daha adil bir şekilde organize edip heyecan fırtınasının son maça kadar devam etmesini sağlamasına, dengede rekabetin zamanla rekabetçi dengeyi yükselterek lig reytinginin artırmasına, buna bağlı piyasa değeri artan Premier Lig’in başta yayın haklarının satımı olmak üzere, ticari gelirlerde önemli aşamalar kaydetmesine, üstün pazarlama teknikleriyle sağlanan başarılı ürün satışının kurumsal nitelikte en üst düzeyde gerçekleştirilmesine, kulüp denetim ve yönetimlerinin Lig idaresi tarafından çok sıkı denetleniyor olmasına bağlıyorum. Tüm bunların sonunda marka değeri maksimize edilen Premier Lig, Avrupa futbolunu ekonomik, finansal ve sportif olarak etkilemeye ve yönlendirmeye devam ediyor.
1 “İngiliz Kulüplerinin Şampiyonlar Ligi’ndeki Rekabetçi Üstünlüğü”, Tuğrul Akşar, 16 Mart 2009
[2] (https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-48225620)
[3] http://www.wikizero.biz/index.php?q=aHR0cHM6Ly90ci5tLndpa2lwZWRpYS5vcmcvd2lraS9QcmVtaWVyX0xlYWd1ZQ