Türkiye Futbol Federasyonu (TFF), Süper Lig kulüplerinin 2019-20 sezonu için yeni Takım Harcama Limitleri'ni (THL) belirleyip sitesinde yayınladı. TFF 2019-20 sezonunda on sekiz kulübe yaklaşık 2,4 Milyar TL harcama limiti tanımladı.
Öncelikle, THL'ne ilişkin TFF'nin belirlediği tutarları gösteren tabloyu sizinle paylaşalım.
THL tablosuna göre, on sekiz Süper Lig kulübü 2019-20 sezonu için toplam 2.392.185.202.-TL harcama yapabilme olanağına sahip olacaklar ve kendilerine tanımlanan harcama limitlerini yüzde 30'a kadar aşabilecekler. Bu durumda takımların harcayacakları toplam tutar 3.109.840.763.-TL'na ulaşacak.[1]
On sekiz Süper Lig takımı içinde en fazla harcama yapabilme imkanına 451.659.184.-TL'lık limitle Galatasaray sahip olurken, ikinci sırada 275.335.170.-TL'lık limitle Beşiktaş'ı, üçüncü sırada ise 224.731.066 TL'lık limitle Fenerbahçe'yi görüyoruz.
TFF'nin bu düzenlemesiyle kulüplerin futbolcu, teknik kadro ve menajer ücret ödemeleri ile transfer harcamalarına ayırabilecekleri harcama bütçesini, kulüplerin net borçluluk durumlarından hareketle hesaplanacak oranlarla, kulüplerin gider kalemlerini kontrol ve denetim altına almayı amaçlıyor.
Bu düzenlemeye ilişkin saptadığım eksiklik, olumsuzluk ve yetersizliklere yönelik eleştirilerim aşağıda yer alıyor.
Bu düzenleme kulüplerin finansal olumsuzluklarını gidermekten daha çok, harcamaları kontrol altına alınmasını amaçlamaktadır. Bu şekilde, kulüplerin içinde bulundukları finansal olumsuzluklardan kurtulabilecekleri düşünülmektedir. Bu düzenleme gerekli, ancak yeterli olmaktan uzaktır. Bu düzenleme sadece günü kurtarmaya yönelik, palyatif önlem ve yaptırımlar içeren bir uygulamadır. Oysa, sorun kulüplerin içinde bulundukları finansal darboğazı gidermekle çözülmez. Sadece günü kurtarır. Önemli olan, bu olumsuzlukları yaratan ve bunlara neden olan ortamı ortadan kaldırmaktır. Yani, kulüplerin finansal sorunlarını kısa vadeli çözümler yerine, orta ve uzun vadeli planlarla, radikal çözümlerle gidermek öncelikli hedef olmalıdır. Temel amaç, harcamaların kontrol altına alınmasından daha çok, kulüplerin yitirdikleri finansal dengeyi yeniden tesis edebilmek olmalıydı
UEFA'nın Finansal Fair Play uygulaması tüm Süper Lig kulüplerini kapsayacak şekilde yaygınlaştırılıp UEFA ile eşgüdüm içinde kulüplerin finansal sağlıklarına ulaşmaları sağlanabilirdi. Bu sayede, uygulamaya yönelik kulüplerden gelecek çoğu eleştiri ve itirazların da önüne geçilmiş olurdu.
Bu uygulama ile kulüplerin finansal olarak sıkıntıdan kurtulmaları amaçlanıyorsa, öncelikle öz kaynakları negatife dönmüş, birikimli zararları gelirlerini aşmış, finansal yükümlülüklerini yerine getirebilme yeteneğini yitirmiş kulüplere THL verilmemeliydi. Ancak, popülizm burada da çalışmış ne yazık ki…
Kulüplere tanımlanan harcama limitleri yetmediği taktirde, limitlerin yüzde otuz daha artırılabileceği uygulaması, mali disiplini sağlama amacıyla çelişen bir uygulamadır. Kesinlikle, kulüplere ilave harcama yetkisi verilmemeli.
Bugün sadece 4 kulübün finansalları kamuoyuyla paylaşılmaktadır. Oysa, harcama limiti belirlenen tüm kulüplerin finansal tabloları TFF'nin resmî sitesinde kamuya açık yayınlanmalıdır. Bilgi saklamak, uygulamaya olan güveni azaltır. Kulüp finansal verilerinin, ticari verilerin saklanması maddesinin arkasına sığınılarak kamuoyuyla paylaşılmaması, uygulama ile çelişmektedir. Harcama limitlerinden yararlanan her kulübün, finansal verileri açıklanmalıdır. Şeffaflık bu uygulamanın temeli olmalıdır.
Bugün bazı kulüplerin harcama limitlerinin hesaplanmasına ilişkin itirazlar bulunuyor. Örneğin, harcama limitlerinin belirlenmesinde Duran Varlık Satışından gelen kazançlar ve Duran varlık değerleme farklarının, THL hesaplamasına dahil edilmemesi bir kural olarak TFF tarafından konulmasına karşın, bir kulübün THL'nin belirlenmesinde, bu kurala riayet edilmediği yönünde basında bazı iddia ve haberler çıkmaktadır.
Bu uygulamanın başarıya ulaşabilmesi, finansal bilgi ve birikimi futbolun dinamikleriyle birleştirebilecek yetkinlikte uzmanların kurulda görev alıyor olmasına bağlıdır. Bankalar Birliğinden ekonomist olarak görevlendirilen bankacıların bu kurulda görev yapmaları gerekli olabilir ama yeterli olamaz. Akademik çevreden yararlanılmalıydı. Kulüpler Birliği'nden de en az bir üyenin kurulda yer alması sağlanabilirdi.
Kurumsal yönetimin kulüplere egemen örgüt modeli haline getirilebilmesi demek, kulüplerin şeffaf olması, denetlenebilir olması, paydaşlara karşı sorumluluk sahibi olunması ve hesap verilebilir bir yapıya ulaşmalarını sağlamak anlamına gelir. Bu yapılanma çoğu sorunun da önüne geçer.
Mevcut modelde mali yapıyı dikkate almadan, sadece Net Borçlara ve gelir-gider farkına bakılarak yapılan limit hesaplamasında, yüksek geliri ve net borcu yüksek olan kulüpler daha fazla harcama limitine sahip oluyorlar.[2] Oysa, özkaynak açığı olan ve birikimli zararları gelirlerini aşan kulüpler, bu mali olumsuzluklarını gidermedikleri sürece harcama yapamamalı ya da minimum harcama limiti içinde hareket etmeliler. Borç/Özkaynak rasyosu yüzde 100'ü aşan kulüplerde, bu uygulamanın disiplin sağlayıcı bir etkisi bulunmuyor.
Bu uygulama ile Finansal yükümlülüklerini yerine getirecek finansal yeterliğe ve sağlığa sahip olmayan, bir diğer anlatımla Finansal Dengesini Yitirmiş bir kulübe mali tasarruf veya maliyet yönetimi yapılması koşulu getirilmesi gerekirken, TFF bu kulübe “senin yüksek gelirin var, sen daha fazla harcama yapabilirsin'' diyor.
2019-20 harcama limiti kulüp başına ortalaması 132.899.178 TL olmasına karşın, en yüksek limitle bu ortalama arasındaki fark 318.760.006 TL olup yine, en yüksek limitle, en düşük limit arasındaki fark da 350.019.268 TL'na ulaşmaktadır. Buna göre ortalama limitle en yüksek limit arasındaki fark yüzde 41 iken, en yüksek limitle en düşük limit arasındaki fark yüzde 344'e yükselmektedir. Limitler arasındaki farklara bir üst tavan getirilmeli ve haksız rekabete izin vermeyecek adil bir limit olması sağlanmalıdır.
Yukarıda dile getirdiğim üzere, bu uygulama ile düşük bütçeli kulüplerin aleyhine haksız bir rekabet oluşuyor. Bu olumsuzluk da zaman içinde dengesiz rekabete dönüşüyor. Doğal olarak, yüksek harcama ve gelir bütçesine sahip kulüplerin harcama limitleri yüksek olabilir ama bu tutar, dengesiz ve haksız rekabeti artırıcı şekilde olmamalıdır.
Kulüpler arasındaki harcama farkını minimize edebilmek için kulüplerin mali yapılarına finansal rating notu verilmelidir. Rating notu en yüksek olan kulüp ekstra harcama limitine sahip olmalı, rating notu düşük olan kulüplere daha az harcama limiti tanımlanmalıdır.
THL ayrı bir uygulama olmaktan zamanla çıkartılarak, bu uygulama UEFA FFP uygulamasına adapte edilmelidir. Bu şekilde, kulüplerin harcama limitleri daha adil olabilecektir. UEFA FFP kriterlerine uyum sağlayan kulüplerin ekstra harcama limitleri olmalıdır.
Türk futbolunun kurumsal-yönetsel-ekonomik-mali ve sportif sağlığı ve refahı için mutlaka kulüplerde kurumsal yönetimin egemen örgüt modeli haline getirilmesi sağlanmalıdır. Bunu gerçekleştiren kulüplere ekstra harcama olanağı (diğer koşullarda majör bir olumsuzluk yoksa) yaratılabilir.
Sonuç olarak,
TFF'nin THL uygulaması, her ne kadar kulüplerin harcama bütçelerini kontrol ve denetim altına alarak, kulüplerin mali yapılarının güçlendirilmesini amaçlasa da, mevcut uygulama kulüplerin finansal yeterliğini sağlamaktan ve finansal dengeyi kurmaktan uzaktır. Aksine, harcamayı cesaretlendiren, günü kurtarmaya yarayan palyatif bir çözüm olarak karşımıza çıkıyor.
Bu uygulama, rekabetçi dengenin orta ve uzun vadede daha da bozulması ve haksız-dengesiz rekabetin artması anlamına geliyor. Rekabetçi denge, dengesiz rekabete dönüşüyor! Bu uygulamayla, rekabet TFF aracılığıyla yeniden şekillendiriliyor.
THL uygulaması ile öncelikle harcamaların kontrol altına alınması bir kriz yönetim aracı olabilir ama Türk futbolunun bugün içinde bulunduğu finansal krizden onu kurtarabilecek bir özelliğe sahip değil. Önemli olan, kulüp futbolumuzun içinde bulunduğu yönetsel-ekonomik-mali ve sportif sorunlarının temelden çözülmesine olanak sağlayacak yapısal dönüşümleri sağlamaktır.
Bu uygulama kendi içinde tutarlı ve doğru gibi görülmekle birlikte, özkaynak açığı bulunan, sürekli zarar eden, varlıklarının üzerinde borca sahip kulüplerin mali disiplin altına alınmalarına çok da yarayacak bir uygulama olmayacakmış gibi duruyor. Çünkü, kulüplerin zaten finansal sorunları var ve bu darboğazdan ne yazık ki kurtulamıyorlar. Böylesi bir temel olumsuzluk söz konusuyken, bu kulüplerin daha fazla harcama limiti almaları, onları daha da fazla harcama yapmaya teşvik edecek. Bu anlamda, ben bu harcama limitlerini, harcama cesaretini artıran cömertlikte değerlendiriyorum.
Oysa, bizim bu dönemde ve ortamda cesaretli olmaktan çok, mali konularda temkinli ve tedbirli olmamız gerekiyor. Kaldı ki, bugüne kadar kulüplerimizin mali konularda çok cesur bir karakter sergilemeleri, onları borç batağına sürükledi.
Burada esas sorun bu limitlerin, bu kulüplere tanımlanmasından daha çok, bu harcamayı yapabilecek kaynak ve bütçeyi nereden ve nasıl bulduklarına odaklanmalı ve bunun hesabı kulüplere sorulmalıdır. Yoksa, “ben kulüplere harcama limitlerini belirledim. Bundan sonra artık sadece kontrol edeceğim” demekle bu iş çözümlenmez ve amacına ulaşmaz. Bu harcama limitleri, düşünce olarak, eğer krize karşı bir mücadele aracı olarak görülüyor ve böyle değerlendiriliyorsa, eleştiriye konularda yapılacak düzeltmelerle bir ölçüde uygulanabilir görülebilir. Ancak, amaç bu uygulamanın mutlaka ileride FFP ile entegre edilmesi gerekir. (Zaten Finansal Fair Play kriterleri de buna kulüpleri zorluyor) Bununla birlikte, modelin içerdiği bazı dengesizlikler giderilmez ise, uygulama felsefesi ve mevcut finansal durum, uygulamanın misyonunu ve vizyonunu farklı yöne çevirebilir ve kulüpler daha da borçlanabilirler. Bu konuya çok dikkat etmek gerekiyor.
[1] Takım Harcama Limitlerinin Nasıl Belirlendiğine İlişkin bkz.Tuğrul Akşar, ‘'Kulüplere Harcama Limiti Ne Anlam İfade Ediyor?", 6 Eylül 2019
[2] Bu konuda detaylı açıklama ve hesaplama için bakınız, Tuğrul Akşar, "Takım Harcama Limitleri Rekabeti Bozuyor!",15 Eylül 2019