"Sarı noktam arttı", "Bu soğuklar canıma okuyor" diye kendime acırken maalesef "Geleceğim" diyen deprem her şeyi altüst etti ve sadece 10 ili değil, bütün Türkiye'yi enkaz altında bıraktı.
Aklı başında olan ve hâlâ gazetecilik yapmaya çalışan çok sayıda meslektaşım devletin nasıl yönetilemediğini televizyonlardan ve internet gazetelerinden haykırıyorlar. Ben sınırlı imkânlarımla sizleri Cihangir'de başlayıp Antakya Samandağ'a kadar uzanan sivil seferberlik dayanışmasına götürmeye çalışacağım.
Depremde iktidara güvenemeyen, tek yanlı yayın yapan yandaş medyayı hiç mi hiç kaale almayan yurttaşlar, tıpkı bizim mahalle Cihangir'de olduğu gibi, felaketin ertesi günü kolları sıvamışlardı bile.
Ben bu yazıyı T24'te yazdırmaya çalışırken Upper, Mid, Lower Cihangir ahâlisi; üç muhtarın (Halil Kalafat, Adnan Bal ve Fehime Esen) çağrısıyla beş TIR'ı kendi imkânlarıyla deprem bölgelerine yollamışlardı bile. Tabii deprem bölgesindeki hayvanlar da unutulmadı.
Kim demiş, Türkiye halkları organize olamaz diye! Öyle bir oluyoruz ki, batılısı da doğulusu da eminim bize hayran kalır. Yeter ki devlet gölge etmesin.
Cihangir'den kiralanan bir karavan, depremin ikinci günü dört doktor arkadaşımızı nedense haberlerde adı fazla geçmeyen Samandağ'a (Samandağ Belediye Başkanı'nın şikayetine linkten ulaşabilirsiniz) götürdü.
Gonzo Haber Ajansı, doktorların Samandağ'a ulaşmak için 30 kilometrelik yolu altı saatte aşabildiklerini bildirdi.
* Türk Tabipleri Birliği’nden çağrı: Deprem bölgesine malzeme ve insan gücü ulaştırma konusunda yetkili sayılmalı, engellenmemeliyiz.
* Demokrasi İçin Birlik: Depremzedelere yardım ulaştırmaya çalışanlar engellemeleri tanımamalıdır.
Halkların Demokratik Partisi'nin hafta sonunda düzenlediği iki günlük Demokratik Cumhuriyet Konferansı yapılırken tabii ki kimsenin aklından ertesi gün kopacak kıyamet geçmiyordu bile.
Bakırköy İBB Cem Karaca Gösteri Merkezi'nde düzenlenen toplantıda yoğunluktan cam çerçeve kırılmadı ama iyi bir kalabalık vardı. Konferansta tabii ki HDP'li olmayan çok sayıda akademisyen, aydın ve gazeteci de vardı.
Şimdi siz yine bana "Mülkiye şovenizmi yapıyor" diyeceksiniz ama ne yapayım, böyle bir gerçek de var. Konuşmacılar ve konuklar arasında en ünlü isimler Mülkiyelilerden oluşuyordu. Aklımda kalanları sayıvereyim: Hasan Cemal, Necmiye Alpay, Ayhan Yalçınkaya, Levent Köker, Murat Sevinç, Dinçer Demirkent, Füsun Üstel, Sevilay Çelenk, Sırrı Süreyya Önder...
Her şey pek güzeldi ama Hasan Cemal'in birinci sırada benim ise dördüncü sırada oturmama bir türlü akıl erdiremedim. Haydi kendimden vazgeçtim, Cihangir'in en ünlüsü Yıldırım Türker'in merdivenlerde oturtulmasına ne demeli? Neyse, ne diyelim Türkiye bir "organize işler" ülkesi ama nedense kimse doğru dürüst organize olmayı beceremiyor.
Kafama takılan bir diğer nokta, Murat Belge'nin HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar'a en yakın yere oturtulmasıydı. Yok canım, kıskanmadım. Zaten ben yemeğe kalamadım.
Emek ve Özgürlük İttifakı'na oy verecek okurlarım için de şu bilgiyi ekleyeyim: TİP Genel Başkanı Erkan Baş ve EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz de konferanstaydılar. Sera Kadıgil galiba yoktu, olsaydı fark ederdim.
* Deprem haberlerini Halk TV, KRT ve Fox TV'den izledim. Bence hepsi sınıfı geçti. Fakat Fox TV'de her gece "Yüce Türk milletinin ne kadar bilge ve ferasetli olduğunu" söyleyip sürekli "Patron sizsiniz" diyen orta arkadaşım Selçuk Tepeli'nin konukları olan Prof. Naci Görür ve ekonomi-siyaset yorumları yapan genç meslektaşım Ozan Gündoğdu gerçekten bana çok şey öğrettiler.
Medya Ombudsmanı ve eski öğrencim Faruk Bildirici'nin yazdığı şu notu da atlamak istemedim.
Bu haftaki müzik önerisi meslektaşım Güldal Kızıldemir'den. Nina Simone ve Amy Winehouse karışımı Iyeoka'dan Simply Falling. Ben düştüm, Allah sizi de düşürsün.
Tuğrul Eryılmaz kimdir? Tuğrul Eryılmaz, kendisini "sadece gazeteci" olarak tanımlıyor. Dünyayı etkileyen 1968 rüzgârı sırasında üniversiteye gitti. 1969 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni (Mülkiye) bitirdi. Bir süre Londra'da öğrenim gördükten sonra Türkiye'ye döndü. Mülkiye'de yüksek lisans eğitiminin ardından Ankara'da TRT Haber Merkezi'nde gazeteciliğe başladı. Bir dönem Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu'nda iletişim dersleri verdi. 12 Eylül 1980 darbesinin ardından üniversiteden ayrıldı. İstanbul'da haftalık Nokta, Yeni Gündem, Tempo ve Sokak dergileriyle Cumhuriyet ve Yeni Asır İstanbul gazetelerinde çalıştı. Ankara, Bahçeşehir, Bilgi, İzmir Ekonomi ve Kadir Has üniversitelerinin iletişim fakültelerinde gazetecilik dersleri verdi. 1996’daki kuruluşundan 2013 yılına dek yaklaşık 16 yıl Radikal İki’nin yayın yönetmenliğini yaptı. “Gazeteci olarak yaptıklarımın çok azından pişmanım. Neyse, ‘önemli’ bir köşe yazarıymışım gibi sizlerin sütunlarından çalmayayım. Bize güvenerek yazı gönderen herkese bol minnettarlık ve sevgiyle…” satırlarıyla Radikal İki'ye veda etti. Özgür Gündem Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği'nden yargılanan gazeteciler arasında yer aldı; bu nedenle açılan davada 1 yıl 3 ay hapis ve 6 bin lira para cezasına çarptırıldı. Sinema ve dizilerde senaryo ve kurgu danışmanlığı da yapan Eryılmaz, IPS İletişim Vakfı kurucusu ve Yönetim Kurulu üyesi. Rolling Stones ve Marianne Faithfull hayranı. Asya'nın dedesi. |