Kıyametler koptu, günlerce onla yattık onla kalktık. Başlangıçta herkes pek dikkatliydi, söze “Duayen gazeteci Rahmi Turan” diye başlanıyordu. İkinci günden sonra ise Rahmi Turan’ın ne kadar asparagasçı bir gazeteci olduğunu söylemeyen kalmadı. Bütün kanallarda İsmail Saymaz’ından Uğur Dündar’ına, Ahmet Hakan'ından bu topa hiç girmemesi gereken iyi gazetecilerine kadar herkes kendilerine göre bir kumpas senaryosu yazdı. Halbuki bu tam benlik bir işti, niye bana bırakmadılar anlamadım. Ben 68’de üniversite öğrencisiyken, Rahmi Turan Günaydın gazetesini çıkarıyordu, arkasından sökün ettiler. Sabah, Tan, Gözcü ve Sözcü (Mutlaka 3-5 tanesini atlamışımdır) gibi gazeteler hep onun sayesinde çok sattı, -yiğidi öldür hakkını ver. O dönemlerde Türkiye’de kıyametler kopuyormuş, ne gam.
İşin kötü tarafı, yazıya ya da söze başlayan herkes bu meselenin ciddiye alınmaması konusunda neredeyse hemfikirken günlerce yine bu mesele tartışıldı. Ben gibi magazin gazetecilerini bile en derinden yaralayan şey ise önüne gelenin basın etiğinden bahsetmesiydi. İnsanlar hapse konurken, işten atılırken, iş bulamaz duruma düşmüşken etiği unutan bütün ulema gazetecilik ve etik dersi vermeye soyundu. Ne demezsiniz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın demokrasi dersi verdiği yerde her şey mümkün. Gazetecinin bir parti sözcüsü gibi yandaş ya da muhalif olması, bizim medyamızın yıllardır içinde bulunduğu acıklı bir durum ama ben yine de magazin sınırlarını aşmayayım.
Epeydir görmediğim üç dostumla Moda’da buluştum. Belki birçoğunuz bayat haber diyeceksiniz ama Moda Cihangir’i geçmiş de Nişantaşı’nı yakalamak üzere. İçkili içkisiz barlar, kafeler; gençler cıvıl cıvıl. Neyse konu bu değil. Yönetmen ve yapımcı Tomris Giritlioğlu’nun davetiyle senarist Nilgün Öneş ve tabii ki yönetmen Yavuz Turgul’la bir araya geldik. Tahmin edeceğiniz gibi bütün gece sinema ve televizyonla ilgiliydi. Ama size bir ipucu vereyim, benim dışımdaki bu üç kişi asla yerli dizi seyretmiyormuş. Peaky Blinders, The Crown, Shameless gibi dizilerden bahsederek beni iyice ezdiler ama yerli ve milli bir gazeteci olarak onlara Kadın, Gökçe Bahadır-Özge Özpirinççi ile karşı durmaya çalıştım. Tam olmadı ama yine de denedim.
Gecenin ağırlıklı sohbeti ise Ay Yapım’ın son dönemdeki en iyi çalışmalarından Şahsiyet dizisindeki Agâh Beyoğlu rolüyle International Emmy’de ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödülünü kazanan Haluk Bilginer oldu. Aşağıda T24’ün tembel dış habercilerinin anında altyazısıyla dolaşıma soktuğu videoda o keyifli anları izleyebilirsiniz.
Yerel olan her zaman merkezden daha iyidir ve güzeldir. Hep iğneleyici haber verecek değiliz ya, bu da good news. Kılıçali Paşa Mahallesi Muhtarı Halil Kalafat, Cihangir Mahallesi Muhtarı Adnan Bal, Pürtelaş Mahallesi Muhtarı Fehime Esen'in girişimiyle ve Kadir Has'ın kızı Zekiye Has Türker ile eşi Çakıl Türker'in katkılarıyla Firuzağa İlkokulu gıcır gıcır bir spor salonu ve nihayet tertemiz tuvaletlere kavuşabildiler.
Çocuklar çok mutluydu. Okulun sevimli öğrencilerinden biri de Ugandalı Lukas. Ona, konuklar gelirken koşarak bize haber vereceksin demişler, o da koşarak gelip haberi verdi: "Zenginler geliyor, zenginler geliyor!" İnsanın çocuğu içine sokası geliyor, tabii sadece onu değil, diğerlerini de. Keyifli bir öğleden sonra oldu.
Bir iki hafta önce Kemalist Mülkiyeli/68'li arkadaşlarımla hafif atışmıştım. Geçen hafta Siyasal’da öğrencilere saldırılması üzerine Rektör İbiş ve SBF Dekanı’nı istifaya çağıran bir bildiri yayınladılar. “Yetmez ama evet” diyerek tabii ki imzaladım. Bu benim kamuoyuna açık ilk ‘Yetmez ama evet’çiliğim. Milletvekilinden gazetecisine, diplomatından merkez yüksek bürokratlara tam 154 kişi imzalamıştı. Sonrasında TMMOB, TTB ve Eğitim-Sen'le birlikte bir suç duyurusunda bulundular. Bir şey çıkar mı bilmem ama önemli olan dayanışma. Bu arada imza metninde sağcı arkadaşlarımın ismini boşu boşuna aradım. Yaşasın 67-68-69-70! Bir de küçük bir reklam, 4 Aralık akşamı Mülkiye'nin 160. kuruluş yemeği şubenin Kuzguncuk lokalinde kutlanacak. Zenginler hem yemek yiyip hem içki içebilecek, orta halliler sadece yemek yiyecek, bizim gibiler ise tüm geceyi tek birayla geçirecek.
Benim de bir 'duayen' olarak işe dahil edildiğim (Her duayen birbirine benzemez) haftalık İstanbul Telgraf gazetesinde geri sayım başladı. 21 Aralık'ta İstanbulluların huzurunda olacağız. Ama biraz daha önce -eğer becerebilirsek internet sayfaları da devreye girecek. Her yaştan, her boydan, her cinsten bir sürü işsiz bırakılmış gazeteci ya da stajyer bebeler ile çalışacağız. Ben size buradan her hafta gelişmeleri duyuracağım. Evet reklam yapıyorum farkındayım ama zaten T24 de çok az para veriyor.
İyi medya haberleri derken benim gibi sizi de çok mutlu edecek bir Dersim haberi vereyim. Tunceli Emek gazetesi 2004 yılından beri hayatına devam ediyor ve çalışanlarının tamamı kadınlardan oluşuyor. Beni kırmadılar, T24 için bir fotoğraf çekip gönderdiler, onu sizlerle paylaşacağım. Gazetenin fiyatı 1 lira, günlük satışı ise binin üzerinde.
Haftanın müzik önerisi geliyor. Tina Turner'dan vazgeçemiyorum. Bu sefer de Tina Turner-David Bowie düeti, keyiften bayılacaksınız. Bu hafta içinde Tina 80'ine bastı ama izleyeceğiniz klip 3-5 sene öncesine ait.