Hafta boyu tansiyonumun 17'lere zıplayıp düşmesine rağmen siz çok sayıda fanım, az sayıda okurum ve de ekmek param için zıp zıp gezdim.
YT ve kanasta arkadaşlarının sınıfsal tavrımı görmezden gelip beni kendime acındırmakla suçlamaları beni sadece zerre kadar üzdü. Aynı anda, hep davetli olarak, Atatürk Kültür Merkezi'nden Upper Cihangir kafelerinde oradan Lower Cihangir kahvelerinde, sözüm Meclis'ten dışarı, sürttüm. Televizyon uzmanlarının iddia ettiği gibi yönetilemeyen Türkiye'nin ekonomik krizi beni de etkilemesine rağmen David Bowie ve Andy Warhol t-shirtlerimi de giymeyi tüm hafta boyu ihmal etmedim. Haydi uzatmayayım...
Bir de son bir magazin, gecenin Filiz Ali ve benden sonra en ünlüleri olan Fox TV'den İsmail Küçükkaya ve Doğan Şentürk, BİS'ten sonra hızla kalkıp konserin sonuna kadar izlemediler.
"Çürük" ve "sürtük" muhabbeti hâlâ devam ediyor. Ben işin sadece sinema kısmıyla ilgiliyim ve sizlere yıllar boyu "sürtüğün" geçirdiği sinemasal evrimleri sunuyorum.
Heat filminin çeyrek asırı devirmesinin üzerine, bu yıl New York'taki Tribeca Film Festivali'nde bir özel gösterim gerçekleşecek.
Beni ne ilgilendiriyor derseniz, film gösterimi sonrası Robert De Niro, Al Pacino ve yönetmen Michael Mann'in katılacağı paneli Türkiye'den eleştirmen ve sinemacı Bilge Ebiri yönetecek. Bilge Ebiri, sınıf arkadaşlarım olan Hale Boysal ve Kutlay Ebiri'nin oğlu.
80 ortaları Latif Demirci
Çok yeni kaybettiğimiz karikatürist Latif Demirci'yle senin ne işin var diye sormayın. Herkes unutmuş ama ben unutmadım.
Latif daha 25 yaşında bile değilken İletişim'in çıkardığı ve benim de bir ara yayın müdürlüğü yaptım Yeni Gündem'e tam sayfa karikatürler çizerdi. Sabah akşam beraber değildik ama her karikatürü geldiğinde müthiş mutlu olurdum.
Çizgileri yollayan Kıvanç Koçak'a teşekkürlerimle.
Daha Halk TV'de Murat Sabuncu ve Levent Gültekin'in programlarının başına ne geldiğini araştırıp anlamaya çalışırken birden kanalın patronu Cafer Mahiroğlu, günlük bir gazete çıkaracağının müjdesini verdi. Ben yine de sırayla gideyim.
Benim bayağı sağımda olan Murat Sabuncu ve onun da sağında olan Levent Gültekin'in veda konuşmalarının satır aralarından şu mânâyı çıkardım: Kim olursa olsun, programcılar CHP'ye bulaşmamalılar. Halbuki bu ikili, AKP ve Tayyip Erdoğan dışında CHP'yi de eleştirebiliyorlardı. İkisine de çok bayılmam ama düzgün bir iş yapıyorlardı. Televizyon hırslarına yenilmezlerse Sabuncu'yu T24'te, Levent Gültekin'i Diken'de takip edeceğiz.
Ama daha güncel olan bomba, Halk TV'nin çıkaracağı gazetenin genel yayın yönetmeninin adıydı. 27 yıldır Cumhuriyet'te çalışmakla hava atan ve sonunda yayın yönetmeni bile olan Aykut Küçükkaya, şimdi de Halk TV'nin gazetesinin başına geçti.
Peşinen söyleyeyim, ben bir yılı Cumhuriyet'te olmak üzere (Hem Hasan Cemal hem de İlhan Selçuk'la) 47 yıl ana akımda gazetecilik yaptım. Küçükkaya'yla hiç tanışmadım ama bakın adını duyunca aklıma neler geldi:
Can Dündar, Aydın Engin, Murat Sabuncu, Bülent Özdoğan, Faruk Eren, Ahmet Şık, Musa Kart, Erdem Gül, Kadri Gürsel...
Hâlâ Cumhuriyet gazetesini "yola getirmekte" kararlı görünen Alev Coşkun, Mustafa Balbay gibi isimler ve bir de eğer yanılmıyorsam Küçükkaya, daha bir süre önce gazeteyi eleştiren Süleyman Soylu'ya karşı kendilerini "Biz değil, eski Cumhuriyet'çiler yaptı" diye savunmuştu.
Neyse ben değil, bu gazetede yazıp çizecekler düşünsün. En büyük dileğim fena hâlde yanılıp özür dilemek durumunda kalmak olur. Hemen dilerim.
Yıllardır Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) için çabalayan Başkan Turgay Olcayto ve Genel Sekreter Sibel Güneş'in, nedense anlayamadığım davetleriyle Meslek İlkeleri İzleme Komisyonu'na dahil edildim. İlk toplantıyı bu hafta içinde Zoom'la yaptık.
Benim dışımda bakın kimler katıldı:
Doğan Şentürk, Gökmen Karadağ, Belma Akçura, Faruk Bildirici, Prof.Dr. Yasemin İnceoğlu, Ümit Aslanbay.
Gördüğünüz gibi, akademiden Fox TV'ye, oradan Halk TV'ye bir dizi az ve orta ünlü.
Komisyondaki tek anarko marksist olarak işim çok zordu ve zaten çok da fazla konuşmadım. Türkiye'nin sosyolojik yapısına dikkat ve belediyelerden para kazanan gazeteciler konuları beni şimdilik fazla ilgilendirmedi. Bir dahaki komisyon toplantısına daha hazırlıklı katılıp "seçimli otokratik" sistemle (Taha Parla Hoca'ya teşekkürlerimle) iyice hesaplaşmadan yeni bir medya ikliminin kurulamayacağını anlatmaya çalışacağım. İnşallah ciddiye alırlar.
* Evet, yeniden Firuz Ağa Camii kahvesine gitmeye başladım. Tamamen tesadüfen karşılaştığım hepsi işten kovduğum eski stajyerim olan patron yapımcı Ömer Özgüner ve Hürriyet Kelebek'in yazı müdürü Selim Akçin'le biraz gıybet yaptık. Kendini "Ertuğrul Özkök'le TV100'de program yapacağım" diye heba eden ve hatta MedyaTava'yı bile raydan çıkaran Cengiz Semercioğlu'nu bol bol çekiştirdik. Tam kalkarken üç gazeteci; eski çömezim Nazan Özcan, Özlem Akarsu Çelik ve İrfan Uçar da gelince biraz daha kaldım ve avanta diye üç dört tane kahve içip sabaha kadar uyuyamadım. * Hayır, T24'te sadece "iş iş" diye ölmüyoruz. Arkadaşlarımızın doğum günü bahanesiyle pasta kesip eğlendiğimiz de oluyor. İşte bunun bir ispatı. Kaan Kurtuluş, 9 Haziran Perşembe günü, 27 yaşına girdi. O yüzden çalışmaya, Doğan Akın ve Sertuğ Çiçek orada olmasına rağmen, 20 dakika ara verdik. Bu kutlama iki defa yapıldı.
Bu haftaki advertorial'larımı üyeleri olmaktan onur duyduğum İzmir Mülkiyeliler ve İstanbul İHD'ye ayırdım.
Evde oturup ağlaşacağınıza, çıkıp bakın bakalım neler oluyor Türkiye'de.
Bu haftaki şarkımızı Mülkiye'den arkadaşım, eski THKP-C'li Tuğrul Paşaoğlu seçti. Sam Fender, Türkiye'de çok az tanınıyor ama hem müziği hem sözleriyle pırıl pırıl bir müzisyen. Getting Started. ..
Tuğrul Eryılmaz kimdir? Tuğrul Eryılmaz, kendisini "sadece gazeteci" olarak tanımlıyor. Dünyayı etkileyen 1968 rüzgârı sırasında üniversiteye gitti. 1969 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni (Mülkiye) bitirdi. Bir süre Londra'da öğrenim gördükten sonra Türkiye'ye döndü. Mülkiye'de yüksek lisans eğitiminin ardından Ankara'da TRT Haber Merkezi'nde gazeteciliğe başladı. Bir dönem Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu'nda iletişim dersleri verdi. 12 Eylül 1980 darbesinin ardından üniversiteden ayrıldı. İstanbul'da haftalık Nokta, Yeni Gündem, Tempo ve Sokak dergileriyle Cumhuriyet ve Yeni Asır İstanbul gazetelerinde çalıştı. Ankara, Bahçeşehir, Bilgi, İzmir Ekonomi ve Kadir Has üniversitelerinin iletişim fakültelerinde gazetecilik dersleri verdi. 1996’daki kuruluşundan 2013 yılına dek yaklaşık 16 yıl Radikal İki’nin yayın yönetmenliğini yaptı. “Gazeteci olarak yaptıklarımın çok azından pişmanım. Neyse, ‘önemli’ bir köşe yazarıymışım gibi sizlerin sütunlarından çalmayayım. Bize güvenerek yazı gönderen herkese bol minnettarlık ve sevgiyle…” satırlarıyla Radikal İki'ye veda etti. Özgür Gündem Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği'nden yargılanan gazeteciler arasında yer aldı; bu nedenle açılan davada 1 yıl 3 ay hapis ve 6 bin lira para cezasına çarptırıldı. Sinema ve dizilerde senaryo ve kurgu danışmanlığı da yapan Eryılmaz, IPS İletişim Vakfı kurucusu ve Yönetim Kurulu üyesi. Rolling Stones ve Marianne Faithfull hayranı. Asya'nın dedesi. |