Nazan Öncel ve bir grup muhteşem insana şükranlarla, iyi ki varlar hayatımızda: İmdat
Yazar Pamuk, son romanı için biraderi akademisyen Şevket Pamuk kadar tarih okumuş - Türkiye'nin her yerinde kadınlar patriarkaya karşı ayakta - Nazan Öncel ve arkadaşları, kendilerinden bekleneni yaptılar - Yazar Murat Uyurkulak'la Radikal ve senaryo işlerinde birlikte çalışma şansım (şanssızlığım?) oldu
***
Koronadan ölenlerin sayısının 150'ye, günlük vaka sayısının 30 bine yaklaştığı, hasta sayısının ise günde bini geçtiği hafta Orhan Pamuk'un başka bir pandemiyi anlattığı "Veba Geceleri" çıktı. T24'ün en aktif elemanı Murat Sabuncu'nun çok iyi çalışıp gittiği, çok başarılı (bu arada Kaan Kurtuluş'un Amin Maalouf söyleşisini izlemediyseniz mutlaka izleyin) söyleşisinden öğrendim.
Orhan Pamuk, koca Cihangir'in tek Nobel'lisi
Bu kadar yazıp bırakacaktım fakat lapa lapa "Kar" yağmaya başlayınca yıllar öncesine gittim ve bütün kıskançlık damarlarım kabardı. Artık kendimi tutamıyorum, söyleyeceğim, Orhan Pamuk T24'e konuşacaksa, konuştuğu kişi ben olmalıydım. Kuşkunuz varsa, kişisel gerekçelerimi madde madde açıklıyorum:
1. Orhan Pamuk, çeyrek asırdır Cihangir'de mahalle komşum.
2. Kendisinden çok daha yakışıklı olan biraderi Prof. Dr. Şevket Pamuk'u Mülkiye'deki asistanlık günlerinden tanırım. Yani, aile ile rabıtam var.
3. Galiba 2002 yılında meslektaşım Murat Sabuncu, arz-talep ve döviz dalgalanmalarıyla uğraşırken Kar romanıyla ilgili ilk röportajı ben yapmıştım. Hem de Cihangir Camii'nin avlusunda karlar içinde fotoğraf çektirerek.
4. Pamuk ve girlfriend'i ile Lower Cihangirlilerin gittiği Firuz Ağa Camii kahvesinde oturmuşluğum vardır. Evlerde içilen kahveleri saymıyorum.
5. Nobel aldıktan sonra bana fazla yüz vermeyen Orhan Pamuk, hiç değilse bu söyleşiyi bana vererek gönlümü alabilirdi.
Eh artık, herhalde adıma imzalı bir kitabı hak etmişimdir.
Evet ama Lower Cihangirli
Kafa Dergisi'nin son sayısında pek güzel bir çizgi-portre Cihangirli vardı.
Çizer Emirhan Perker'in 'Cihangirli'sinde her şey çok aşina geldi. Çizeri Perker'i hiç görmedim ama belli ki Lower Cihangir'de, hadi en fazla Mid-Cihangir'de yaşıyor. Çünkü Upper Cihangirliler yeşil değil, mor ya da kırmızı atkı takarlar, çay değil Irish Coffee içerler, TV dizisi senaryosu yazmaz, fikir verip para kazanırlar.
Ve tabii esas mekanları Cihangir Caddesi'ndedir. Firuz Ağa Cami kahvesine ay sonlarında parasız kalınca düşüp, Lower Cihangirlilerle oturmak zorunda kalırlar.
Kafa Dergisi son sayıdan. Emirhan Perker çizmiş. Hadi Upper Cihangir çizerleri sıra sizde. Çizip bana gönderin, telif olarak Irish Coffee benden
Cihangir'in orta ünlü okumuşları
Sevilay Demirci ve Haşmet Topaloğlu organik takılırken Gürsel Göncü lahmacun tercih ediyor. (Foto: Bendeniz Gonzo Tuğrul)
Efendi, Home Room Cihangir Caddesi'nde olmasına karşın, Mid-Cihangir fiyatları uyguladığı için mahallenin bilmiş tayfasının favorisi. Dedikoduya bayılıp magazini küçümsedikleri için fotoğraf çektirmeyi pek sevmezler. Hafta içi üçünü aynı anda yakalayınca, "Hakkınızda tezvirat yaparım" şantajıyla çekim yapmama izin verdirdim.
Kimler mi? Bağımsız sinema savaşçılığından Ömer Özgüner'in OJO Yapımına "terfi" eden Sevilay Demirci, eski ünlü TV'ci şimdi belgeselci Haşmet Topaloğlu (Belmin Söylemez'in eşi). Arka tarafta gizlendiğini sanan ise eski Cumhuriyetçi Gürsel Göncü. Şimdi aylık Tarih dergisini çıkardığı için bütün kıyametlerin ayın 15'inden sonra kopmasından yakındı durdu.
Cihangir Caddesi'nin kaldırımları
Salgın sırasında mahalle gözle görülür biçimde Moda, Etiler, Nişantaşı hatta Beylikdüzü'nden akın akın gelen "dış güçler"in saldırısına maruz kaldı ve kalıyor. Bir de Mis Sokak gözden düşünce buralara gelenleri zikretmeye bile korkuyorum.. Neme gerek.
Fakat ne yazık ki bu turistlerin çabaları genellikle boşa gidiyor. Çünkü bütün ünlülerimiz nezih ve kurallara uygun bir biçimde pahalı giysilerinin üzerine pahalı maskeler takıyorlar. O maskeler altında bırakın nevzuhur şöhretleri, Sezen Aksu ya da Kadir İnanır'ı tanımak bile göz ister. Şekilde görüldüğü gibi...
Kendini mafya şefi sanan Serhat Midyat, Edith Piaf sanan Tülay Günal, karşılarında kendini James Dean sanan Yiğit Kirazcı
Tarihimden yapraklar
İzmirli öğrencilerimle
İdil, Merve, Esra, Işıl, Aykut Levent, Koray...diye başladım ama hepsinin adını hatırlamam zor olduğu için kısa kesiyorum. Fotoğraf için parlak öğrencim Koray Yaşar'a teşekkürler
Yıl 2009. Doğan Akın'ın beni T24'te magazinci olarak istihdam etmesine 10 yıl var. Daha anarko marksist gazetecilik yapıyorum ve her yıl üniversitede bir ders veriyorum. "Temel Gazetecilik" à la Anglo-sakson.
SBF BYYY'da başlamıştım, Eskişehir Anadolu, Marmara Üniversitesi, Kıbrıs Doğu Akdeniz ,İstanbul Bilgi, Bahçeşehir, Kadir Has ve İzmir Ekonomi Üniversitesi'nin iletişim bölümlerinde. Her yıl bir ders ve gençlerle olmak çok tazeleyiciydi. İşte bu fotoğraf o günlerden. Mayıs sonunda, orta sınıfın yıkılmaz kalesi İzmir'den.
Bu linkler ihmal edilmesin
* "İstanbul Sözleşmesi bizim" diyen İzmirli kadınlar, 27 Mart Cumartesi günü Konak Vapur İskelesi'nde buluşuyor.
* 27 Mart'ta Dünya genelinde ışıklar 1 saatliğine, iklim krizine dikkat etmek için kapatılacak: "Dünya Saati, Değişim Saati"
* AntiYap Platformu'nun tiyatrolar için çağrısı, 16-23 Mart sansür gündemi ve daha fazlası
Susma Platformu'nda.
Sıkça sorulan sorular ve cheap shots
* Konuya girmeden önce şunu söyleyeyim, "İşçinin beyanı esastır." Cümlenin nedeni, ArtıTV'de tam işveren ile işçiler arasında toplu iş sözleşmesi imzalandı ve iş tatlıya bağlandı derken yaşananlar hepimizi üzdü.
Bu yazı gönderilirken işsiz kalan oldu mu olmadı mı hâlâ belli değildi. Dediğim gibi, çalışanların beyanı esastır, o nedenle DİSK Basın-İş'ten gelen bu fotoğrafı kullanıyorum.
Disk Basın-İş üyesi gazeteciler
* Televizyonların kadın haklarını tartışan programlarına sadece yüzde 30'luk erkek kontenjanı öneriyorum. En son seyrettiğim CNN ve Habertürk programlarında dörder tane erkek İstanbul Sözleşmesi'ni tartışıyorlardı.
Tamam, AKP'yi, CHP'yi, ekonomiyi tartışmalarını kabul ettik ama bu ülke, yüzde yüz kadınları ilgilendiren konularda bile kadınlara söz veremeyecek kadar mı kadınlardan korkuyor?
Ekranlar kadın konuşulurken bile erkekle dolup taşıyor
Advertorial (!)
Hocası, babası, amcası ve Murat Uyurkulak
Murat Uyurkulak'ın yirmi üç öyküden oluşan son kitabı "Hoca Baba Amca Ben" kitabını okurken zaman zaman acıyla kasıldık ama genel olarak çok eğlendik. Niye çoğul kullandığımı merak ediyorsanız, sarı nokta olduğum için öyküleri meslektaşım Şengün Kılıç kıraat etti.
Uyurkulak, bize Almanya'dan Aydın'a, İzmir'den Bekar Sokak'a, yetmedi; Elmadağ'dan biracılara bir sürü yer gezdirdi renkli karakterleri aracılığıyla. Öykülenenler arasında Didem, Reha, Emrah, Zehra, Hüseyin gibi müthiş hüzünlü ve eğlenceli insanlar var.
Söylemesi ayıptır ama ünümden faydalanıp kitabın satışını artırmak için araya Tuğrul'u bile sıkıştırmış. Gazetecilikten televizyonculuğa, aşıktan yazarlığa bir sürü tarakta bezi olan Murat Uyurkulak'ın bu kitabı hepinize çok iyi gelecek. Şengün Kılıç ve bana geldi.
Pi Arte Tv
Şenay Gürler,
Deryal Alabora, Müjdat Gezen.. 27 Mart Tiyatro Günü'nde
Muhsin Ertuğrul'u
anacaklar. Yayın Arjantin'den yapılıyor, haberiniz olsun.
Müzik önerisi
Bu haftaki müzik önerimiz İzmir Karaburun’dan Tümay ve Pamir çiftinden geldi.
Nazan Öncel'den İmdat.