Fanlarım üzülecekler ama nereden zuhur ettiklerini bilmediğim bir grup entelektüel okurum mutlu olacak. "Şu konusuzluktan pehlivan tefrikasına döndürdüğün Sezen Aksu/Yıldırım Türker'den vazgeç" diyorlardı. İstedikleri oldu. Zaten YT ve SA başımın etini yiyorlardı. Gerçi SA ekmek parası peşinde olduğumu anladı ama YT...
Önemli değil, şöhretimi sürdürmek için onlara ihtiyacım yok. Hasan Cemal ve Ertuğrul Özkök yeter de artarlar bile. Tek korkum duvarlara tırmanacak kadar habersiz kalmam.
Artık şöhretim T24'e sığmıyor taşıyor. İngev'le (İnsani Gelişmişlik Vakfı) yaptığım Zoom'un dalgası geçmeden İnsan Hakları Okulu’nun, İnsan Hakları Karantina'da Zoom'um patladı. İster inanın ister inanmayın, benden azıcık genç mektep arkadaşım Prof. Fatmagül Berktay, Prof. Yasemin İnceoğlu, Prof. Zuhal Ulusoy, Doçent Esra Arsan bile fan-okurlarım arasına katıldılar.
Ayrıca kapımı çalan, camlardan çağırıp benle selfie çektirmek isteyenler kıyamet gibi. İnanmayanlar fotoğraflara bakabilir.
İnsan Hakları Karantina'da Zoom'unu üç kuşak yaptık. Ben, KHK'lı Doçent Sevilay Çelenk ve bianet'ten Evrim Kepenek.
Ötekileri bilmem ama kendimi pek yaratıcı ve hatta Cem Yılmaz kadar eğlenceli buldum.
Durun daha bitmedi. Gazeteci Nilay Örnek'in "Nasıl Olunur" podcast serisine de konuk oldum. Podcast telefonla yapılan bir şey. İnsan bazen çizgiyi aşabiliyor ki bu, en iyi tarafı.
Özetle Gümüşlük ve kısmen Urla'da güneşe çıkabilenler ve İzmir'deki Mülkiye Angara grubu dışında forsum yerinde. Biraz fazla 'ben ben' oldu galiba ama iki aylık ev hapsi insanı cinsel, tinsel ve ideolojik olarak kendine döndürüyor.
Tabii eve kapanınca TV'ye bakmak kaçınılmaz oluyor. Fox'un Fatih Portakal’ı 65 plus'ın kendi için yapamadığını yapıyor. "Günahları"nın çoğu silindi. Zaten "ılımlı otokrasi" genç meslektaşımla uğraşıyor.
Halk TV'ye sırf şimdi benle küs olan eski arkadaşım Ayşenur Arslan için bakıyordum. Şimdi bir de çarşamba geceleri yanlarına Levent Gültekin'i alarak program yapan T24’ten Şirin Payzın ve Murat Sabuncu'nun Sözüm Var programı için izleyeceğim. Ben, Doğan Akın'ın yerinde olsam zorluk çıkarırdım.
Söylemeyi unuttum. Tabii BBC, Artı Gerçek gibi televizyonları da izliyorum. Geçen akşam Artı Gerçek'te Celal Başlangıç'ın programına denk geldim. Çok iyiydi ama ciddi bir itirazım var. İçlerinde Koray Düzgören ve Ragıp Duran'ın olduğu bir "yurttan sesler erkekler korosu" gibiydi. Onları kadınlara havale ediyorum.
Şurada size Ragıp Duran'ın Özgürüz Radyo’da aklı sıra beni hem övüp hem dövdüğü, yarı-magazin programının link'ini bırakıyorum. Reklamın kötüsü olmaz.
Evden haber yazmak zor ama benim gibi Tu Pac'lar için listeler hazırlamak hiç zor sayılmaz. İşte benim Korona öncesi olumsuz yargılarımı haklı çıkaran kurum ve kuruluşlar. Üç cümleyi geçmeyecek itiraz hakları saklı.
* Devlet demekten korktuğum için Külliye
* İçişleri Bakanı (Dışişleri bahse değmez)
* Hazine ve Maliye Bakanı
* Diyanet İşleri Başkanlığı
* Demirören Medya (Hürriyet, Milliyet, Posta, CNN Türk, Kanal D vd.)
* Turkuaz Medya (Sabah, Takvim, ATV, a Haber vd.)
* Sözcü TV
* Mülkiye 68 Grubu (19'u hariç)
* Dağınıklıktan kurtulamayan biz gazeteciler
* 65+’nın büründüğü 'Kuzuların Sessizliği'
* Millet İttifakı
Salgında dayanışma hikâyeleri- Nazan Özcan
Yeni Yaşam Gazetesi (Gazeteciler hâlâ içerde)
Mülkiye'de kızlarla aram hep daha iyi oldu. Hepsi de güzel ve akıllıydı. İşte üç favorim Berrin Ükis Komsuoğlu, Gaye Köseoğlu, Alev Alpkan ve ben. Eksiğimiz Samiye Aydar. Belki o da bir fotoğraf gönderir. Pek afetti.
SBF kantini yani yurdun birinci katı.1967. Fotoğrafta görünen ekibin Mülkiye hayatının yarısı kantinde geçti. Ankara Koleji'nden Işık Alumur, İzmir Çamlaraltı'ndan Nimet Adalalı, İzmir Bornova Maarif'ten Coşkun Günhan, Sultanili Frankofon Cengiz Tekin ve de Karşıyaka Erdem Koleji'nden Tuğrul Eryılmaz.
Karışmayacağım demiştim ama son fotoğraf 1 Mayıs onuruna. Soyadını hatırlamadığım komşu Hukuk Fakültesi'nden Hüseyin ve artık bizlerle olmayan kara bıyıklarla Dev Genç'li yoldaşım Oktay Etiman. Frukolarla az kovalamaca oynamamıştık.
Yüzünden gülümsemesi hiç eksik olmayan gazeteci dönem arkadaşımız Raşit Gürdilek'i kaybettik. Siyasi şube mezunuydu, Dışişleri'ne meslek memuru olarak girmişti. Çok da iyi diplomat olurdu ama 12 Mart darbesi onu da vurdu.
Başta TÜBİTAK dergisi olmak üzere hep gazetecilik yaptı. Epey zamandır Marmaris'te yaşıyordu. Epeydir görmüyordum. Bana da ortak dostumuz emekli diplomat Aksel Ülker haber verdi.
Azıcık bir viski koyup Raşit'in şerefine içeceğim.
*Benden bile yaşlı meslektaşım Aydın Engin, T24'te yıldızlaşmamın önünü kesmek için HC ve Mehmet Y. Yılmaz'la ittifak kurup Doğan Akın'a gidip beni işten attırmayı planlıyor. Ah bu Aydın Engin, o kadar Cumhuriyet'te çalıştı yine de hiç entrika öğrenemedi. O saydığı isimler benim gibi Mülkiyeli. Övünmek gibi olmasın biraz 'masonik'izdir. 'Çakma Siyasallı' (İstanbul) Ümit Kıvanç'la yetinsin.
Bir alkış da hepimize
Haydi İzmirliler dayanışmaya