Tamam, ben de biliyorum iyice kutuplaştık. Herkes herkese hakaret ediyor, dış politikamızı anlamak mümkün değil, sokaklarda ve meydanlarda polis bariyerleriyle yaşamaya neredeyse alışacağız, aklı başında insanlar bile HDP'siz muhalefet yani altılı masa üzerine nasıl güzelleme yapacaklarını şaşırdılar. Muhalif politikacılar mahkeme mahkeme gezdiriliyor. Enflasyon, dolar, benim gibi orta sınıfların bile yoksullaşmasına hiç girmiyorum.
Bu yüzden, bu konularda yazmayı T24'ün ağır abi ve ablalarına bırakıp kendi magazinimden devam edeceğim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın benim de katıldığım Gezi protestocularına "çürük" ve "sürtük" demesi kıyametler kopardı. Ben neden bu kadar kızıldığını tam anlamış değilim.
Sürtük deyince ben, 60 ortalarına giderim ve güzelim Türkan Şoray'ı hatırlarım. Senaryosunu Sadık Şendil'in yazdığı, Ertem Eğilmez'in yönettiği sokak şarkıcısının yükselişini anlatan filmde Türkan Şoray, sürtük olmanın hiç de kötü olmadığını hepimize göstermişti. Eğer bana inanmıyorsanız, şu videoya bir tıklayın ve "Sürtük" Türkan Şoray'a bir daha hayran olun.
Cihangir halklarının hangimizin daha akıllı (deli) olduğuna bir türlü karar veremediği arkadaşım Lale Müldür'le sık sık Kaktüs'te buluşup, çay kahve içeriz. Şiir, siyaset falan da konuştuğumuz olur ama esas olarak ikimizin de aynı anda birkaç gece önce gördüğü uzaylı istilasının ne zaman gerçekleşeceğini tartışırız.
Müldür'e kalırsa bu sefer durum gayet ciddi. Benim gibi hafif birinin bile uzay konusunu daha ciddiye alması gerekiyormuş. BBC'ye baktım, şu anda böyle bir tehlike yok gibi görünüyor.
Bu hafta da CHP'li belediyelerden kurtulamadım. Bu kez de Dersim'in Pülümür ilçesinin Cemal Süreya projesi var.
Başta Caveman'in yaratıcısı Tayyar Özkan olmak üzere çeşitli sanatçılar, Pülümer'deki Cemal Süreya Caddesi'ni rengarenk boyayıp, kültür abidesi hâline getirecekler. Bütün bunlar da Haziran bitmeden gerçekleşmiş olacak.
Tahttaki 18, 19 ve 20'inci yıllarını Londra'da kutladığım Kraliçe Elizabeth, bu yıl tahta geçişinin 70'inci yılını ve 96'ıncı yaşını kutluyor.
Bu sene gidemedim ama büyük bir ihtimalle gelecek sene orada olacağımı düşünüyorum. Long Live the Queen.
Arkadaşım, yoldaşım Cevahir
AÜSBF'de aynı yurdu, aynı odaları, aynı davaları paylaştığım Hüseyin Cevahir'in 1965 yılında İstanbul Tıp Fakültesi'nde okurken doldurduğu Türkiye İşçi Partisi'ne üye fişi, Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı (TÜSTAV ) tarafından yayınlandı.
Cevahir'in Maltepe'de 25 kurşunla katledilmesinin üzerinden yarım asırdan fazla zaman geçmiş. Cevahir'in yanı sıra, 68'in simge isimlerinden biri olan Mahir Çayan ve Sabahattin Kurt'u sevgi ve özlemle anıyorum.
* Heinrich Böll Stiftung Derneği'nden lisans ve yüksek lisans öğrencileri için burs programları bu ekonomik krizde ilginizi çekebilir.
* İstanbul Müzik Festivali, tüm İstanbulluları ücretsiz etkinliklere davet ediyor. Etkinlik programı için tıklayın. ***
Elimde tuğla gibi bir kitap var, 800 sayfaya yakın. Tasarımı şık, yazıları benim gibi boomer'lar için biraz fazla ufak dizilmiş bir 68 anlatısı.
Baştan şunu söyleyeyim, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayınları'ndan çıkan kitapta Rıdvan Akar, Hülya Demir, Hakan Koçak'ın emekleri var. Tabii ki yakın tarihe ilişkin bir boşluğu dolduracak. Ama...
Yok yok, heyecanlanmayın. Ufak tefek kimi itirazlarım var ve bunları sıralamadan edemezdim. 68-69-70 deyince benim aklıma ilk gelen Mülkiye'nin (AÜSBF) eksikliği. Sarı noktamdan dolayı kitabı tam olarak okumam için en az iki yıl gerekecek. Fakat tehdit edip bölüm bölüm okuttuğum öğrencilerimden aklımda kaldığı kadarıyla Ankara-Cebeci biraz es geçilmiş. Seçilen bazı kişilere bugün bakınca itiraz edesim geliyor. Dev-Genç'ten sendikalara atlayanlara bir şey demeye korkarım ama Birikim'ci Tanıl Bora, akademisyen Tül Akbal ve popçu yazar Derya Bengi gibi 60 ve sonrası doğumlulara, hippie'ler, Godard ya da gençlik hareketi içindeki ideolojik tartışmaları falan yazdırmaları pek tuhafıma gitti.
En büyük itirazım ise kitaptaki tek söyleşinin 2021 ortalarına kadar Cumhuriyet'te yazan Ataol Behramoğlu ile yapılmış olması. Tekrar edeyim, bunlar tamamen kişisel itirazlar.
Daha da büyük bir itirazı en sona bıraktım. Devrimci Doğu Kültür Ocakları, 1969'da kurulmuştu. Yine yanılmıyorsam aynı yıl İsmail Beşikçi'nin Doğu Anadolu'nun Düzeni kitabı da yayımlanmıştı. Ne var ki Kürt hareketi bu kitapta sanki çok üstünkörü yer almış.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin kitabı elime geçtiği gün, İzmir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in ofisinden İstanbul Cemil Reşit Rey'de yapılacak basın lansmanına davet edildim.
Sabahın köründe kalktım, gittim. Baktım kimse yok. Güvenlik görevlilerine sorunca "Basın toplantısı falan yok" dediler. Tam dönerken birisi hatırladı, "O dün gece iptal edildi" dedi. Kimse bana haber vermedi. Halbuki yandaş medyada çalışan bütün kültür sanatçılar gece saat 20.00'den sonra aranarak toplantının iptal edildiğinden haberdar edilmişler.
Yine de 35 buçukluk bende kalsın. Basın toplantısının yapılacağı konuyla ilgili afişi yayımlayayım. Boşuna uçak bileti göndermesinler, davete icabet etmeyeceğim.
Baştan itiraf edeyim ki bu hafif hain magazinimde kıskançlığımın da payı var. Ali Duran Topuz, Duvar'dan ayrıldıktan sonra Artı Gerçek'e gitmişti. Önce Ergun Babahan'ı yerinden ederek Artı Gerçek gazetesinin yayın yönetmeni oldu. Daha sonra Celal Başlangıç'ı da saf dışı bırakıp Artı TV'nin de başına geçti.
Bu kadarını benim gibi bir Mülkiyelinin bile becerebileceğini sanmıyorum.
Cihangir HomeRoom'dan arkadaşım, oyuncu Tülay Günal'ın kocası Gürsel Göncü'nün çıkardığı #Tarih dergisi, son derece acı ama çok güncel bir konuyu işliyor.
Deniz Kaynak’ın kaleminden, Socrates’ten Gezi Davası’na dünyada ve Türkiye’de tarihe geçen en adaletsiz mahkeme kararları… Dergide ayrıca, Masis Kürkçügil ve Tanju Akad’ın kaleminden tarih boyunca “mübadil-göçmen-sürgün” olmak üzerine ayrıntılı bir dosya konusu var.
Thomas Müller'in tabloları eşliğinde Marianne Faithfull, John Lennon'ın unutulmaz İşçi Sınıfı Kahramanı'nı söylüyor. Üstelik de live, konserden yani.
Tuğrul Eryılmaz kimdir? Tuğrul Eryılmaz, kendisini "sadece gazeteci" olarak tanımlıyor. Dünyayı etkileyen 1968 rüzgârı sırasında üniversiteye gitti. 1969 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni (Mülkiye) bitirdi. Bir süre Londra'da öğrenim gördükten sonra Türkiye'ye döndü. Mülkiye'de yüksek lisans eğitiminin ardından Ankara'da TRT Haber Merkezi'nde gazeteciliğe başladı. Bir dönem Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu'nda iletişim dersleri verdi. 12 Eylül 1980 darbesinin ardından üniversiteden ayrıldı. İstanbul'da haftalık Nokta, Yeni Gündem, Tempo ve Sokak dergileriyle Cumhuriyet ve Yeni Asır İstanbul gazetelerinde çalıştı. Ankara, Bahçeşehir, Bilgi, İzmir Ekonomi ve Kadir Has üniversitelerinin iletişim fakültelerinde gazetecilik dersleri verdi. 1996’daki kuruluşundan 2013 yılına dek yaklaşık 16 yıl Radikal İki’nin yayın yönetmenliğini yaptı. “Gazeteci olarak yaptıklarımın çok azından pişmanım. Neyse, ‘önemli’ bir köşe yazarıymışım gibi sizlerin sütunlarından çalmayayım. Bize güvenerek yazı gönderen herkese bol minnettarlık ve sevgiyle…” satırlarıyla Radikal İki'ye veda etti. Özgür Gündem Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği'nden yargılanan gazeteciler arasında yer aldı; bu nedenle açılan davada 1 yıl 3 ay hapis ve 6 bin lira para cezasına çarptırıldı. Sinema ve dizilerde senaryo ve kurgu danışmanlığı da yapan Eryılmaz, IPS İletişim Vakfı kurucusu ve Yönetim Kurulu üyesi. Rolling Stones ve Marianne Faithfull hayranı. Asya'nın dedesi. |