Geçen hafta açıklanan 2022 üçüncü çeyrek verileri bize son bir yıllık GSYH (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) büyüklüğünün 842 milyar dolar, bunun da nominal olarak 2012’deki üçüncü çeyrek büyüklüğüne yaklaşık denk olduğunu gösteriyordu. Daha ötesi eğer ABD’deki enflasyonu arındırsaydık 2012’deki büyüklüğün yüzde 22 altında bile olduğunu hesaplayacaktık.
Ankara siyasetinin edebiyatı ise “Öyle büyüdük, şöyle büyüdük” çerçevesinde yürüyor. Kişi başı milli gelirde Türkiye’den 4-5 kat büyük ülkelerin görece düşük büyümesine işaret ederek bundan başarı hikayesi peşinde koşarak hem de.
Peki il bazında baksaydık Türkiye’yi bir bütün yapan illerde kişi başı milli gelir ne haldedir?
Bunun verileri de dün yayımlandı. TÜİK 2021’de il ve bölge bazındaki milli gelir verileri ile kişi başına gelir verilerini yayımladı.
2021’de kişi başı GSYH 9 bin 592 dolar olurken, acaba kaç ilimiz bu ortalamanın altında? Yüzde 85’i yani; 81 ilin 69’u. Biraz daha ilerleyelim; 7 bin 500 doların altında olan il sayısı 49, son olarak da 5 bin doların altında olan il sayısı ise 15.
Pandemi çıkışında ihracat ve iç talebe ürün yetiştiren Kocaeli, kişi başı 17 bin 89 dolarla Türkiye’nin birinci ili olmayı başarmış. Türkiye’nin sanayi üretim merkezi sayılan Kocaeli, İstanbul’la yarışırken en son 2018’de ve 2011’de kişi başı GSYH şampiyonu olmuştu.
Toplam GSYH’ya katkı bakımından Kocaeli yüzde 4.3 yaparken, İstanbul yüzde 30.3’le lokomotif il pozisyonunu koruyor.
İllere göre kişi başı GSYH verisini etkileyen unsurların başında, görece büyük sanayi kuruluşunun olması ve görece düşük yıl ortası nüfusa sahip olması ilin kişi başı GSYH verisini yüksek kılabiliyor.
Kocaeli ne olmuş da İstanbul’u geçmiş? 2021’de GSYH büyümesinin yüzde 11.4 olduğunu not düşerek, pandemi çıkışında sanayi üretimi İstanbul’da yüzde 12.5 büyürken Kocaeli’de yüzde 26.8 arttığı görülüyor. İmalat sanayinde yüzde 27.2 büyüme olmuş. İnşaatta da İstanbul’da yüzde 3.1 küçülme olurken, Kocaeli’de yüzde 16.9’luk büyüme sağlanmış. Hizmetler ile bilgi ve iletişim sektörlerinde de yüzde 20’ye yakın büyüme kaydedilmiş.
Buraya kadar iyi.
Peki diğer illerin kişi başına GSYH büyüklüğü ne olmuş?
Birçok ilin kişi başına milli geliri gerilemeye devam ediyor.
2020’de pandemi başladı. Gelir kayıpları yaşandı. Toplam GSYH yüzde 1.9 büyüse de kayıp olduğu çok açık. 2021’de ise toparlanma oldu. Türkiye’nin milli geliri yüzde 2020’ye göre 11.4 büyüdü.
2021’de acaba illerin kişi başına milli geliri, pandemi öncesi olan 2019’a göre ne oldu?
TÜİK verileri diyor ki; tam 34 kentin kişi başı milli geliri 2021’de 2019’un bile altına gerilemiş.
Pandemi boyunca tersine göç, yerleşik nüfustaki artışla bazı illerde kişi başına GSYH büyüklüğünü geriletmiş olabilir. Ancak gelir kayıplarının olduğu çok açık. Örneğin Antalya, turizm kaynaklı gelir kayıpları nedeniyle kişi başına gelirde yüzde 15 küçülme ile bu gruptaki kentlerin başında geliyor.
Ancak, Ege, iç Anadolu’nun bir bölümü ile Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu illerinin belirgin biçimde kayıp yaşadıkları çok açık.
Sanayi ve ticaretin ana merkezleri arasında yer alan illerde belirgin biçimde artış var. Tekirdağ, Kocaeli, İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Gaziantep, Denizli, İzmir, Manisa, Kayseri, Mardin, Konya.
2021’deki illerin kişi başına GSYH verilerine bakarken, oldukça düşük gelir verileri ile düzenli biçimde gerileme dikkat çekiyor.
Bu tablo 2021’de pandemi sonrası bir toparlanmanın fotoğrafını veriyor vermesine de acaba ‘filmi’ epey geriye sarsaydık ne görecektik?
Örneğin, 2021’de kişi başı GSYH verilerini henüz daha küresel krizin başlamadığı 2007’ye bakarak karşılaştırsak ne görecektik?
Türkiye’nin ortalama kişi başına milli geliri 2007’de 9 bin 735 dolardan, 2013’te 12 bin 582 dolarlık zirveye çıkıp 2021’de 9 bin 592 dolar gerilerken, il bazında sürekli biçimde düşen ve toparlanma görülmeyen iller dikkatimi çekti.
Türkiye’nin 30’a yakın kenti kişi başına milli gelir seviyesinde 2009’daki seviyeye yakın. Geriye kalan büyük bölümü de 2006 ya da 2007 seviyesindeki gelirdeler.
Neredeyse tüm Karadeniz illeri; Sinop, Samsun, Trabzon, Ordu, Giresun, Rize 2021’de 2006’daki kişi başına milli gelir seviyesinde oldukları görülüyor.
Orta gelir tuzağında çakılıp kalmanın fotoğrafı bu.
81 kentin 40’ı 2007’deki kişi başına milli gelirin üzerinde yer alıyor. Bunların kayda değer bölümü de göç vererek nüfus kaybettikleri için kişi başına geliri yükseltmiş görünüyorlar.
Örneğin Samsun’un kişi başına GSYH büyüklüğü 2021’de 6 bin 110 dolar iken, 2007’de 6 bin 646 dolar seviyesinin altında idi. 2007 değeri, ABD’deki enflasyondan arındırarak 2021 sonundaki satın alma gücüne bakılırsa 8 bin 821 dolar ediyor. Yani 2021’deki seviye ile reel olarak hala 2007 seviyesine bile dönülebilmiş değil.
İşte bu yüzden, gelirde patinaja girdikçe Ankara siyaseti halka nominal milli geliri anlatmayı bırakıp “satın alma gücü paritesine göre’ milli gelirde ilk 10’a girme hikayesi anlatıyor.
O da yurtdışında döviz cinsi gelir elde edenlerin Türkiye’de ne kadar yüksek ya da fazla tüketim yapabileceklerinin bir kıstası. Ya da diğer taraftan bakarsanız; geliri yüksek düzeyde olsa da genel fiyat düzeyinin yüksekliği nedeniyle kendi ülkelerinde yüksek miktarda tüketim yapamayıp Türkiye’de daha fazla miktarda tüketim yapabilme kapasitesiyle övünme çabası.
Bu tabloda, 2008-2021 arası dönemde nüfusları yüzde 16 ile sıfır oranında değişen iller Ardahan, Kars, Kırıkkale, Tunceli, Ağrı, Muş, Kütahya yer alırken, 13 yılda nüfus artışı yüzde 10’un altında kalan iller Artvin, Kırşehir, Elâzığ, Hakkâri, Bitlis, Adıyaman, Manisa, Iğdır, Siirt yer aldı.
Bu tablo gösteriyor ki il bazında 2007’den bu yana kişi başına gelir artışı “patinaja bağlamıştır”.
Sanayi kentleri olan İstanbul, Kocaeli, Denizli, Gaziantep gibi iller lokomotif işlevi görürken, kişi başına gelirin ortalamada çok gerilemesine ‘takoz’ oluşturmuş durumdalar. Ama dramatik olan, yaygın bir Anadolu coğrafyasında gelir bir film karesinde donmuş gibi kalmıştır.
Donmak ne kelime? Kişi başına bugünkü 2006-2007 nominal gelir aslında 2006-2007’nin oldukça altında bir satın alma gücüne işaret ediyor.
2013 sonrası dolar bazında kişi başı gelir ve satın alma gücü erirken, 2022 yılında ise bir ‘çağ yangını’ gibi saran enflasyonla kişi başına gelirin satın alma gücü sert biçimde eridi.
Türkiye’nin ortalamada son 10 yılı patinajla, o bildik terimle “orta gelir tuzağında’ kapana kısılmakla geçti.
Artık bu patinajın da zamanı doldu.
Şunu deneyimle de biliyoruz ki böyle süreçler çok uzun sürmüyor. Toplum refah kaybını, patinajı uzun süre taşıyamıyor.
2023 yılı Cumhuriyetin ikinci yüzyılında tüm toplumsal ve siyasal dinamikler yeni bir eşiği aşmak için hazır. Kuvvetle muhtemeldir ki; 29 Ekim 2023’te Türkiye ikinci yüzyılına yeni bir enerjiyle, geçmişin yanlışlarını da hatırda tutarak geçecek.
Uğur Gürses kimdir?Uğur Gürses, 1985 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) İktisat Bölümü'nden mezun oldu. Çalışma hayatına 1986 yılında T.C. Merkez Bankası'nda başlayan Gürses; döviz kuru politikası, döviz rezerv yönetimi ve açık piyasa işlemleri alanlarında çalıştı. 1994-2000 yılları arasında özel ticari bankalarda yöneticilik yaptı. 2001 krizi öncesinde bankacılığı bırakarak TV kanallarında ekonomi yorumculuğu yapmaya başladı. 1999 yılında Yeni Yüzyıl gazetesinde başladığı günlük ekonomi ve finans yazılarına, daha sonra Yeni Binyıl gazetesinde devam etti. 2001-2014 yıllarında Radikal gazetesinde, 2014-2018 arasında da Hürriyet gazetesinde yazdı. 2018'den sonra kişisel blogunda (www.ugurses.net) ekonomik gelişmeleri yorumlayan Uğur Gürses, Aralık 2021’den itibaren T24’te yazmaya başladı. |