Arda Turan, Türkiye’den ayrılma sebepleri arasında, medya baskısı olduğunu defalarca söyledi. Haklı olduğu noktalar yok değildi. Özel hayatı delik deşik edildi, giydiği tişört bile onu eleştirmek için malzeme haline getirildi. Galatasaray’ın aldığı kötü sonuçlarda, eleştiri oklarının hedefi ilk oydu. Kaçarcasına İspanya’nın yolunu tuttu.
Arda gittikten sonra da, en çok konuşulan isimlerden biri oldu. Hatta iş o kadar ileri gitti ki, ‘fazla seks yaptığı için sakatlandığını’ söyleyenler bile oldu. Türkiye’de spor basınının yetersizliği, bilgisizliği, ikiyüzlülüğü, futbol yerine saçma sapan şeylerin tartışıldığını da düşünecek olursak, Arda Turan’ın bu kaçışının haklı olduğunu söylemek mümkün.
Arda bu sebeplerden ötürü, Türkiye’de basına uzun bir süredir konuşmuyor.
Hakeme fırlattığı kramponu saymazsak, Arda Turan, Fransız So Foot dergisine verdiği söyleşiyle yeniden gündeme geldi. Çünkü bugüne dek, pek girmediği bir topa sokulmuş ve siyasi konularda yorum yapması sağlanmıştı. Sanırım bu noktada Türkiye’deki gazetecilerin alması gereken dersler olacaktır.
Arda Turan’a Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki görüşleri soruluyor ve yanıt veriyor; “Onu 8 yaşımdan beri tanıyorum. Benim bu ülke için iyi bir örnek olduğumu söylemiş ve beni tebrik etmişti. Futbolu çok seviyor, bazen maçlardan önce soyunma odasına gelip bize başarılar diliyor. Kendisiyle karşılaştığımızda her şeyden konuşuyoruz; tıpkı bir arkadaş gibi. Eğer bir gün evlenirsem onu düğünüme de çağıracağım. Eğer futbolcu olmasaydım diplomat olabilirdim. Neden başkan olmayayım?”
Elbette, kimin kimi sevdiğini sorgulayacak değiliz. İnsanların seveceği insanlar hakkındaki seçimleri, sadece ve sadece o kişiyi ilgilendirir. Arda Turan da, bir ‘arkadaş’ olarak gördüğü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sevmek konusunda özgür.
Arda Turan, bu sevgi özgürlüğünün yanı sıra, bizim yakalayamadığımız bir şansa (!) sahip. O da Erdoğan’la her konuda konuşabilme fırsatı.
Eğer Arda, ‘tıpkı bir arkadaş gibi’ Cumhurbaşkanı Erdoğan’la her konuda konuşabiliyorsa, ona bizim merak ettiğimiz, gazetecilerin sormaya cesaret bile edemediği soruları sorsun.
Mesela asla yaşanmamış bir olay için neden sürekli, “Benim türbancı bacıma saldırdılar” nakaratını tekrarladığını sorsun.
Bütün bir ülkenin cumhurbaşkanı olacağına dair yemin etmesine karşın, niçin halkın yarısını gözden çıkartmış gibi görünüyor, bunu da sorabilir.
Ya da yalanladığı sıfırlama tapelerini niçin yasaklatmak için uğraştığını bir ‘arkadaş’ olarak sormalı Arda Turan.
Yanıt bekleyen pek çok soru var ama bu kadarı yeterli olabilir, iki arkadaş için.
İnsan, arkadaşınla pek çok şey konuşabilmeli, eğer varsa arkadaşının hatalarını söyleyebilmeli. Başka türlüsünün adı zaten arkadaşlık olmaz.
Arda Turan, bugün bir rol model olarak sunulan isimlerden biri. Geçmişte bunun örneği Hakan Şükür’le yaşandı. El ele verilen pozlar sonrası gelen milletvekilliğinin ardından, şu an yaşananları hep birlikte görüyoruz. O yüzden Arda Turan, arkadaşının bazı durumlarda nasıl da hırçınlaştığını hesaba katmalı. Yoksa günü gelir, her konuda konuşabildiği arkadaşı kendisi için ‘talimatla arkadaş oldu’ bile diyebilir.
Sahi Arda, arkadaşına bir sorar mısın acaba; ekmek almaya giderken öldürülen Berkin Elvan’ın annesini miting meydanlarında neden yuhalattı? Olur da soramazsan, arkadaşına bir şey söyle de, çocuğu öldürülen acılı bir anneyi, bir daha mitinglerde yuhalatmasın! Siz arkadaşsınız ya, arkadaş arkadaşı dinler belki...