Mesut Özil'in Fenerbahçe'ye transfer süreci, Türkiye'de hiç olmadığı kadar siyasete bulanmış ve ardı arkası kesilmeyen yalanlara sahne oldu. "Irkçılıktan boğulmaktan kurtulmasından", "Evine dönmesi"ne kadar pek çok şey söylendi ve söylenmeye de devam ediyor. İş öyle bir noktaya geldi ki, aslında Mesut Özil'in milli takım tercihi olarak Türkiye'yi seçmemesinin nedeni olarak da, başkaları hedef tahtasına kondu. Ancak her zaman olduğu gibi "söz uçuyor" ve "yazı kalıyor."
Önce milli takım tercihinden başlayalım o zaman...
"Her zaman her sorunumu ailemle tartıştım ve onlara kulak verdim. Annem Gülizar, benim Türkiye için oynamamı istiyordu. Bana sürekli 'Geldiğin kökenlerini unutma' diyordu. Amcam Erdoğan, 'Dedelerin Türk. Buraya aitsin. Ben senin yerinde olsam Türkiye'yi seçerdim' diyordu. Ancak onlar gibi hissetmiyordum.
17 yaşındayken Zonguldak'a gitmiştim. Güzel bir yerdi, ancak benim evim değildi. Denize baktım ve benim evim olmadığına karar verdim. Babam da ayrıca amcamlara karşı çıkıyordu. Mesut Almanya'da doğdu, orada okudu, Alman takımlarında futbol oynadı. Almanya için oynamalı diyordu. Biz tartışırken kardeşim Mutlu, birden 'Mesut, Almanya için oynamalı' diye bağırdı.
Türkiye'nin Dünya Kupası'ndaki en büyük başarısını biliyor musunuz? 2002 yılındaki 3.lük. Almanya ise bu kupayı 1954, 1974, 1990 ve 2014'de kazandı. 2006 yazında sonunda aileme kararımı söyledim. Aynı yıl, Alman pasaportu da aldım. O zaman Türk pasaportum sadece bir kağıt parçası olmuştu. Annemi ve amcamı çok üzmüş olsam da duygusal davranmamam gerekiyordu. Hayallerimi gerçekleştirip bir futbol yıldızı olmam lazımdı."
Bu sözler, Mesut Özil'in hayatını konu alan "Mesut Özil Futbolun Büyüsü ve Gerçekleşen Hayaller" kitabından. Yetenekli futbolcunun, milli takım tercihini neden Almanya'dan yana kullandığını, ailesiyle tartışarak aldığını ancak Türk pasaportunun sadece bir kâğıt parçası olduğunu söylüyor. Üstelik bu ifadeler kendisine ait.
Oysa Mesut Özil sanki bu sözleri hiç söylememiş, kararını özgür iradesiyle almamış gibi 2019 yılında kendisine yöneltilen "Kararını vermeden önce neler yaşandı, Türkiye'den kimse seninle irtibat kurmadı mı?" sorusuna "Hayır Türkiye'den beni kimse aramadı. Türkiye'de milli takımdan beni aradıkları şeklinde haberler çıkıyor, bunlar tamamen yalan. Beni Löw aradı, çok beğendiğini, beni milli takımda görmek istediğini söyledi. Ben de kabul ettim" şeklinde yanıt verdi.
Tabii bu noktada Mesut Özil'in dünü ve bugününe de ayırmak şart. Zira Türkiye pasaportunu "sadece bir kâğıt parçasından ibaret" gören birinin, bugün "vatanıma döndüm", "En sevdiğim diziler Payitaht, Kuruluş, Uyanış Selçuklu" demesi de biraz garip kaçıyor. Osmanlı'nın belki de en bilinen imparatoru Fatih Sultan Mehmet'i, 3. Selim'le karıştıran biri için de fazla iddialı.
Mesut Özil elbette ki, özgür hür iradesiyle, istediği ülkenin formasını giyebilir ve giymiştir de. Ancak tam da kariyerinin düşüşe geçtiği noktada bir anda alevleniveren Vatan-Millet-Sakarya aşkı, pek gerçekçi gelmiyor. Bu üçleme ülkenin en kabul gören anlayışından biri olunca kullanmamak da ayıp oluyor belli ki!
Öte taraftan birtakım siyasilerin Mesut Özil'in Avrupa'da ırkçılıktan kaçtığı, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'la görüştüğü için Almanya Milli Takımı'nda oynatılmadığına yönelik pek çok zırva da bu dönemde gerçeklermiş gibi ortaya serildi. Oysa aynı görüşmede bulunan İlkay Gündoğan hâlâ Almanya Milli Takım forması giyiyor. Mesut Özil'i boğan ırkçılık, İlkay'ı neden esgeçiyor insanda büyük merak uyandırıyor.
İktidara yakın pek çok siyasetçinin ve iktidar gazetecilerinin Mesut Özil transferiyle ilgili yorum yapması, yazı yazması, tweet atması, aslında bu transferin sadece futbolla ilintili olmadığını da gösteriyor. Transferin Ali Koç'un Recep Tayyip Erdoğan ziyareti sonrasında açıklanması da bu görüşleri doğrular nitelikte. Eski AKP'li vekil Metin Külünk'ün "Bu ülkenin güçlü aklı FB yönetimi ile harekete geçti ve evladına sahip çıktı" paylaşımını da unutmamak gerekiyor.
İşin saha kısmına gelecek olursak, Mesut Özil futbolculuğu tartışılmaz bir isim. Yeteneklerini sahaya yansıttığı anda Fenerbahçe'yi birkaç adım öne taşıyacaktır. Yeter ki, futbol oynamak istesin.
Ancak bu kadar siyasi argümanlarla savunuluyor olması, daha sahaya adım atmadan Mesut'un gönülleri fethetmeye çalışması da soru işaretlerini beraberinde getiriyor. Bir futbolcudan fazlasının geldiğini zamanla anlayacağız.
Hep birlikte izleyeceğiz Mesut Özil'i ve futbolunu ve sonucunu...
Bir not da, ülke basınına ayırmak gerekir. Her gelen futbolcunun eşinden "yenge" galerileri yapan, geçmişini en ince ayrıntısına kadar yerlere seren Türk basınının, balonlu uyuşturucu aleminden hiç söz etmemesi, pas geçmesi de çok ilginç!