ABD mali uçurumun eşiğinde. Avrupa Birliği’nin borç krizinden kolay çıkamayacağı anlaşıldı. Batı’nın büyümesi lazım, ama ufukta resesyondan başka birşey görünmüyor.
Şayet ABD’de demokratlarla cumhuriyetçiler mali uçuruma makul bir çözüm bulmak için anlaşamazlarsa, 2013 yılının ilk çeyreğinden itibaren “ikinci dip”in başlayacağı konuşuluyor.
Bu arada bizim uzun vadeli döviz ve TL cinsinden kredi notlarımız Fitch tarafından yatırım yapılabilir seviyelere getirildi. Bu iyi bir gelişme. Çünkü yatırım yapılabilir seviye, ülkemizin kredi kalitesinin artığını ve temerrüde düşme riskimizin azaldığını gösteriyor (ve aldığımız krediler için daha az faiz ödeyeceğiz anlamına geliyor). Türkiye’nin başarısı hepimizi gururlandırır.
Şimdiki hedefimiz, en az iki uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu tarafından kredi notumuzu yatırım yapılabilir seviyeye çıkarmak olmalı. S&P bizi yatırım yapılabilir seviyenin iki not altında tutuyor. Moddy’s ise bir not altında. O nedenle Moody’s ne yapacak?, ne zaman yapacak? bu önemli. Çünkü ancak o zaman Hazine tarafından ihraç edilen devlet iç borçlanma senetlerine ve eurobondlara yatırım yapan yabancı bankalar, bu yatırımları için daha az rezerv sermaye ayırmak zorunda kalacaklarından emin olacaklar. Ancak o zaman bizim bankaların sermaye yeterlilik rasyoları kalıcı olarak daha da iyi hale gelecek.
Unutmayın, bizim gibi ülkeler için yüksek ülke notunda istikrar sağlamanın yolu, demokrasiyi kurumsallaştırmaktan ve kaliteli büyümeden geçiyor.
BDDK tarafından yapılan bir çalışmaya göre ülke notumuz yatırım yapılabilir seviyeye geldiğinde, bankacılık sektörümüzün 2011 yılındaki haliyle Basel III’e göre hesaplanacak sermaye yeterlilik oranı 80 baz puan iyileşecek. Halihazırda bazı bankalarımızın sermaye yeterlilik rasyosunun 80 baz puanın da üstünden iyileşmesi bekleniyor. Bu da iyi birşey. Ancak şu uyarıyı yapmadan da geçmeyelim: Biz, fiyat istikrarı ve finansal istikrar için kredi hacmini daraltmaya çalışırken, özel sektörümüz dışarıdan borçlanma yoluna gidiyor. Not artışı bunu daha da hızlandıracak bir gelişme. Öte yandan rasyonun iyileşmesi de bankalar açısından yatırılabilir fon arzını artıracaktır. Özel sektörün dışarıdan borçlanması için Moody’s ve JRC, fiyat ve finansal istikrara yönelik önemli bir risktir uyarısı yaptı. Uyarıları dikkate almak durumundayız.
ABD başkanını seçecek olan Seçiciler Kurulu Seçimi sonuçlarını en geç bugün akşam almış olacağız. Bakalım "eşekler" mi yoksa "filler" mi kazanacak? Oy oranları birbirine yakın çıkarsa itiraz ve yeniden sayım gündeme gelebilir. Seçiciler Kurulu üyeleri ABD başkan ve başkan yardımcısını seçmek üzere 17 Aralık günü oy kullanacaklar. Başkan, 20 Ocak’ta yemin edecek.
Başkanın en önemli gündem maddesi mali uçurum olacak. Önümüzdeki günlerde bu meseleyi daha çok konuşmaya başlayacağız. Mali uçurum, kamu harcamalarında büyük kısıntı yapılması ve vergi gelirlerinin hızla artması sonucunda bütçe açığının hızla azalması anlamına geliyor. 2012 model terimin isim babası Fed başkanı Ben Bernanke.
Önlem alınmazsa mali uçurum, 31 Aralık 2012 tarihinde yürürlükten kalkacak olan bazı kanunlar nedeniyle oluşacak. Bunlar, istihdam ve büyümeyi artırmak amacıyla vergi oranlarında indirime ve kamu harcamalarında artışa imkan veren kanunlardı.
Mali uçuruma yol açması beklenen kanunların geçmişi 11 Eylül saldırılarına kadar uzanıyor. 2001 ve 2003 yıllarında G.W. Bush ekonomik büyümeyi ve istihdamı teşvik amacıyla iki kanun çıkarmıştı. ABD vergi mükellefleri için marjinal vergi oranlarını önemli ölçüde azaltan bu iki kanunun ömrü 2010 yılına kadardı. Ancak 2010 yılında Obama hükümetinin isteğiyle kanunların yürürlük tarihi iki yıl uzatıldı.
2011 yılında ABD Hazinesi için öngörülen borçlanma tavanının yükseltilmesiyle ilgili tartışmaları hatırlarsınız: Demokratlar ve cumhuriyetçilerin anlaşamaması nedeniyle iş, krize dönüşmüştü. Kriz diyoruz, çünkü Hazine Bakanı Tim Geithner, “borçlanma tavanı yükseltilmezse ABD ekonomisi temerrüde düşer” demişti. Cumhuriyetçiler kamu harcamalarında kısıntı olmadan borçlanma tavanının yükseltilmesine hayır demiş ve federal bütçe harcamalarını 10 yıl içinde azaltacak tasarruf önlemleri karşılığında borçlanma limitinin 900 milyar dolar artırılmasıne evet demişlerdi. Bu önlemlerin bir kısmı 2013 yılı başında devereye girecek.
İlaveten, 2013 başında vergi tarifesi 2000 yılındaki haline gelecek ve en az vergi oranına tabi ilk dilimin miktarı azalacak. Bu nedenle şahısların gelir vergisi yükü artacak. Sosyal güvenlik ödemelerini azaltan yasalar, 2012 sonunda yürülükten kalkacak. Krize önlem amacıyla çıkarılmış işsizlik ödemelerini artıran mevzuat da 2012 sonunda yürürlükten kalkacak. 2010 yılında çıkarılan ve Obama’nın sağlık reformunu desteklemek üzere, vergi artışı öngören kanunlar yürülüğe girecek.
İşte mali uçurum, burada özetlemeye çalıştığımız yasalarda değişiklik yapılmazsa, 2013 başından itibaren karşımıza çıkacak büyük bir risk olarak önümüzde duruyor. Yeterince büyüyemeyen ve istihdam yaratamayan ABD’de hem kamu, hem de özel harcamalarının birden azalması dünya ekonomisini ciddi bir şekilde etkileyecektir.
Bir Reuters haberine göre 1 Ocak 2013 tarihinden itibaren başlayacak harcama kısıcı ve vergi gelirlerini artırıcı önlemler sayesinde ABD bütçe açığı 600 milyar dolar azalacak. İşte bu ani ve yüklü azalma nedeniyle ABD ekonomisinin 2013 yılının ilk yarısında resesyone gireceği tahmin ediliyor. Elbette iş, ABD’nin resesyona girmesiyle bitmeyecek. AB’nin borç krizinden çıkması ve bizim gibi ülkelerin büyümesi çok daha zorlaşacak.
Dikkat: Başkan adayı M. Romney vergi oranlarını düşürme taraftarı. Kampanyaları sırasında bütçe açığını azaltmak için kamu harcamalarının kısılması gerektiğini söyledi. Ekonominin toparlanması için vergi yükünü hafifletip özel kesimin harcanabilir gelirini artırmak gerektiğini savundu. Bu nedenle, Temsilciler Meclisi'nde yine cumhuriyetçilerin çoğunlukta olması halinde, borçlanma limitinin artırılması talebinin çıkmaza girmesi ve kısmi erteleme olsa dahi mali uçurumun yaşanması ihtimali kuvvetle muhtemel. 3 Kasım’da başlayan G – 20 Meksika zirvesinde en fazla üzerinde durulan meselenin bu olduğunu belirtelim. Hatta, katılımcılar arasında ABD’deki olası bir mali uçurumun etkilerinin AB borç krizinden daha fazla olacağını telaffuz edenler olmuş. O nedenle tehlikeli bir döneme girdiğimizi unutmadan, ülke notumuzun yükselmesine sevinelim derim.
Öte yandan, ABD’nin büyük ya da küçük herhangi bir ülkeyle masraflı bir savaşa giremeyecek kadar ciddi bir mali uçurum sorunuyla karşı karşıya olduğunu düşünerek, Suriye sorununun çözümünü Esed’in gitmeyeceği varsayımına göre yapmak durumunda olduğumuzu da belirtelim. Bu lüzumsuz, fakat önemli dış riski bertaraf etmek için pragmatik olmaktan başka çaremiz yok gibi.
Umarız ki, açlık grevleri biter, ülkenin temel sorunlarına barışçıl ve akılcı müzakerelerle çözümler bulunur, 12 Eylül yasaları kaldırılır, bir daha 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'ndaki görüntüler olmaz, tam konsantrasyonla kaliteli büyümeye odaklanır, özgürlükleri genişleten ve demokrasimizi daha kurumsal hale getirmekle sonuçlanacak yeni ve sivil bir anayasa yapma sürecine gireriz.
Yazımızı 23 Ekim tarihinde Reuters’te çıkan, Julie Haviv imzalı bir analizin başlığıyla bitirelim:
“Eğer ABD mali uçurumdan kurtulursa, dolar uçar.”
@vedatozdan