İnsanoğlunun sınama macerası, Adem’in yasaklı bir meyveye el uzatmasıyla başlar.
“Dedik ki: ‘Ey Âdem, sen ve eşin cennette oturun, ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yiyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.’ (Bakara Suresi, 35. Ayet)” İnsanın varoluş amacının, bir yaradılış projesine ne kadar uygun bir hayata razı olacağına dair sınama olduğu iddiasının, kimlerine göre insan ‘icadı’ olduğundan, daha önceki bir yazımızda söz etmiştik. Ünlü Sümerolog’umuz Muazzez İlmiye Çağ’a göre bu icat, bir Sümer inanışıyla semavi dinlere sirayet etmiştir. Tabletlere göre, insanoğlunun yeryüzündeki bu sınama macerası, Bakara Suresi’ne de konu olduğu şekliyle, Adem’in nefsine/merakına yenik düşerek yasaklı bir meyveye el uzatmasıyla başlar. Yani semavi dinlere göre, yeryüzündeki bu ‘dramatik’ maceramız (Kant böyle diyor), çocukken hepimizin yaptığı gibi başkalarına ait bir meyve ağacına uzanan o ‘el’ ile başladı. Basit bir hırsızlık olayıyla yani!.. Şeriat, bu nedenle o eli keser. İnanış odur ki İsa, cennetten kovulma olarak bildiğimiz bu büyük ‘günahtan’ insanoğlunu korumak amacıyla kendini feda etmiştir. İnsanoğlunun bir ölümlü olmasına ve ebedi yaşama dönüş için ne kadar nefsine hâkim olduğunu ispat etmesine vesile olan bu yasaklı ağacın ne olduğuna dair değişik inanışlar vardır. Çok yaygın bir kabul görmesine rağmen, elma bunlardan sadece birisidir. Değişik ülkelerde ve inanışlarda, cennetin bu yasaklı bitkisinin üzüm, incir, hurma, muz olduğu da söylenir. Kimilerine göre cennetten kovulduktan sonra Âdem ile Havva mahrem yerlerini (o zamanlar saç ve baş mahrem değildi) tütün yapraklarıyla kapatırlarmış. Kimden neyi sakladıkları konusunda hiçbir bilgimiz yok. Ancak sigara tütününün yaprakları insanın mahrem yerlerini kapatamayacak kadar küçük, puro tütününün yaprakları ise ziyadesiyle kapatacak kadar geniştir. Şayet durum böyleyse, insanoğlunun binlerce yıl, “Bu bitkinin yeryüzünde ne işi var” diye eblehçe Mayalıları beklediğine inanmamız gerekiyor. Tütün içilir, çiğnenir ve toz haline getirilerek burundan çekilir. Bir puro tütünü fidanının boyu, bir ile üç metre arasında değişir. Her fidanda 10 ile 20 arasında yaprak yetişir. Bu yapraklarda nikotin ve bir tür uyuşturucu etkisine sahip ‘alkaloid’ bulunur. Tütün toksiktir ve solunum sisteminde, akciğerlerde tahribata yol açar. Tütün, Amerika kıtası kökenli bir bitkidir. Tütün içmek, milattan iki bin yıl öncesinden itibaren var olan Maya kültürünün ayrılmaz bir parçasıdır. Mayalılar çok iyi denizcilerdi. Meksika Körfezi’nin tamamında, Küba, Dominik Cumhuriyeti ve diğer Karayip adalarında, kokonat ve tütün ticareti yaparlardı. Bu ticaret sayesinde tütün, Kuzey Amerika’ya ve Kanada’ya geçmiştir. Daha sonra Columbus ve arkadaşları sayesinde de Batı Avrupa’ya ve oradan dünyanın doğusuna... Hafta sonu Nikaragua yapımı “Padron (6000)” Belicoso’muzu tüttürürken, gözümüze bir gazete haberi ilişmişti. Haberin başlığı şöyleydi: “Cennet Bahçeleri Göbekli Tepede mi?” Habere göre, bir çobanın tesadüfen bulduğu Urfa’daki Göbekli Tepe’nin, Milattan Önce 13 bininci yılda inşa edilmiş olan ve Tevrat’ta da geçen Adem ile Havva’nın kovulduğu ‘Cennet Bahçeleri’ olabileceği iddia ediliyordu. Bir gün öncesinde ise bir başka haber gözümüze takılmıştı. Bu habere göreyse, Kenya’da 1.5 milyon yıllık bir ayak izine rastlanmıştı. Ayak izine bakılırsa insanoğlu, yüz binlerce yıldır anatomik olarak bugünküne benzer biçimde yürüyormuş. Birinde 1.5 milyon yıl, diğerinde 15 bin yıl? Akıl bu, biz istesek de boş durmaz. İnsanın hayal dünyasında her şey olur. Yazımız, iki ilginç haberden esinlendi… Not: Neptune Cigar’da bazı markalarda inanılmayacak kadar yüksek oranlarda indirim var. ABD’de buraya gelecek bir yakınınız varsa kaçırmayın. Dikkat, ABD’de satılan ‘H. Upmann’ ve ‘Romeo y Julieta 1875’, Habanos değildir. Bunlar Dominik Cumhuriyet’i malıdır. İndirim için bakınız: http://www.neptunecigar.com/ca/clearance_cigar_sales.aspx?SRC=Weekly0227